İşte o gün yaşananlar:
“15 Temmuz darbe girişiminin ardından 16 Temmuz’a bağlayan gece bizlere tutuklanacağımız yönünde bir haber geldi. Bir liste hazırlanmıştı elden ele dolaşıyordu. Bugün içeride olan birçok arkadaşımız sabah gözaltına alınacağını öğrenmişti. Önceden hazırlandığı belli olan listede adları bulunmasına rağmen kimse kaçmayı düşünmüyordu. Oysa yapılan hukuksuzluk açıktı. Galiba biraz da insan kendi başına gelince mantığı duruyor. Herkes olayla alakası olmadığı için rahattı ve bırakılacağına inanıyordu. Ertesi sabah Danıştay Başkanı üyeleri çağırdı.
Bizler giderken aslında polisin geleceğini de bilerek gittik. Binaya vardığımızda polislerin Yargıtay’a gittiğini duyduk. Yüksek yargı mensuplarının yargılanma usulleri hiçe sayılmıştı. Bir hukuksuzluk süreci başlamıştı. Bazı arkadaşlarımız bunun eşkıyalık, fırsatçılık, gasp ve dağa adam kaldırmadan farkı olmadığını belirterek, `zorbalıklarını tam uygulasınlar odalara girip kapıları kilitleyelim bizi öyle alsınlar` dedi. Fakat ben buna uymadım. Zaten önceden hazırlanan bir plana kurban edilecektik. Odada bekledim.
Polisler bizleri aldılar odalarımızdan, binanın önünde bekletilen küçük minibüslere doldurdular. Benim bulunduğum minibüste 15 kişi falan vardi. Tamamı yargı mensubuydu. Kadın ve erkekler bir arada ters kelepçe ile duruyorduk. Sabah 9’da minibüse bindirildik, saat 14.00’ü geçiyordu. Su ve tuvalet ihtiyacımızı karşılayamamıştık. Yaz sıcağıydı bir yandan da arabada terlemiş bunalmıştık. Bunun üzerine aramızdan biri polise `bizi nereye götürecekseniz götürün, tuvalet su ihtiyacımızı bile karşılayamadık` dedi. O da ona dönerek `Dua edin burada kalın. Emniyet bin beter` dedi.
Biraz zaman geçtikten sonra emniyete doğru yola çıktık. İçinde bulunduğum araçta bir kadın hakim vardı. Eşini görürsek kendisinin iyi olduğunu söylememizi istedi. Kocası da hakimdi. Emniyete girdiğimizde bir koridordan geçtik. O esnada HSYK Üyelerinin de bulunduğu bir nezarethane gözümüze çarptı. Bazısı iç çamaşırı ile bırakılmıştı. Ters kelepçe ile yere yatırılmışlar, adeta üst üste tutuluyorlardı. İçeriden garip sesler duyuluyordu. O zaman binanın önündeki polisin ‘dua edin burada kalın’ derken ne demek istediğini anladım. Sonra kadın ve erkekleri ayırdılar. Bizlere yüzümüzü duvara dönmemizi söylediler. Yanımızdakinin yüzüne bile bakmamıza izin vermediler. Yüzlerimizi duvara döndük, kelepçeler çıkarılmamıştı.
Bizi getiren ekibin başındaki amire biri `Amirim ne yapıyorsun` diye sordu. O da bizleri işaret ederek `ne yapayım sokaktan it köpek topluyorum` diye yanıt verdi.
Sabaha kadar bu şekilde bekletildik. Ağza alınmayacak şekilde küfürlere maruz kaldık. Bizlere yöneltilen hiç bir suçlama yoktu: "Dershaneye çocuğunuzu yolladınız mı? Bankaya para yatırdınız mı?" gibi sorular vardı. Eylem olarak bir suçlama yöneltilmedi. Daha sonra emniyette bulunan bazı yüksek yargı mensuplarının statlara götürüleceği bir kısım insanin da at ahırlarına gönderileceği belirtildi.
Polislerden biri `emniyeti bombalamasalar burada kalırdınız ahırlara gidin şimdi` diyordu. Anladığım kadarıyla aslında statlar, ahırlar önceden hazırlanmıştı. Bazı şeyler en ince ayrıntısına kadar planlanmıştı. Bir kısım yargı mensubu oralara götürüldü diye işittim. Emniyette olduğum sürede kimse ile konuşamadık. Adliyeye sevk edilirken de küfür ve hakaretlerle minibüslere bindirildik. Bazılarına plastik kelepçe takmışlardı. Bazılarının ayakları emniyette çıplaktı. Adliyeye geldiğimizde bizi bir kata götürdüler.
Kimse kimse ile görüşme şansına sahip değildi. Bazılarının yerlere oturduğunu gördüm. Sorguya alındığımızda bizler hakkında kendi meslektaşlarımızın fişleme yaptıklarını, hakkımızda bilgi notu düzenleyerek bizlerin tutuklanması için rapor hazırladıklarını anladım. Benimle ilgili ‘tarafsızdır’ şeklinde not düşürülmüştü. Anladığım MİT, Emniyet değil bizleri oralara sürükleyen yerlerimizde gözü olan, haset eden ya da gerçekten böyle bir örgüt olduğuna inanan kendisine muhbirliği görev edinmiş hakim savcı arkadaşlarımız bizi fişlemişti. Sorgudan sonra hakkımdaki tarafsızdır fişlemesi sonucunda bırakıldım.
O gün eve gittiğimde sabaha kadar ağladım. Hukuki olarak haklarımı aramak için meslekten atılma kararına itiraz ettim. Ama bu sadece ilerleyen süreçte hakkımı alabilmek adına yaptığım bir başvuruydu. Ve mesleğe kabul almamak icin dua ettim.”
JusticeHeldHostice.blogspot.com