T24.com'dan Damla Uğantaş'ın derlediği ifadelerde Mehmet Hakan Atilla’nın ifadesinde Reza Zarrab ile benzerlikler de var çelişkilerde
İşte Mehmet Hakan Atilla’nın ve Zarrab'ın ifadeleri ile davanın özeti..
Atilla ve avukatları, savunmaları boyunca eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı’nın sadece işini yapan, kurallara uygun hareket eden, başarılı bir kişi olduğuna yönelik bir profil çizmeye çalıştı. Atilla’nın avukatları mahkeme süresince, Zarrab’ın pek çok suça bulaştığını ve mahkemede yalan söylediğini savundu; aynı zamanda da İran ve Türkiye vatandaşı iş adamının Halkbank’ta yaptırımların delinmesi için kullandığı kişinin eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan olduğu iddiasını sıklıkla dile getirdi. Zarrab'ın cezaevinde olduğu süreçte amcasıyla yaptığı telefon görüşmesinde kullandığı "Hapisten çıkmak için yapmadığın bir şeyi itiraf etmen gerekiyor" ifadelerine referans veren savunma avukatları, Zarrab’ın ifadelerinin güvenilmez olduğunu öne sürdü.
Zorunlu olmamasına rağmen tanık kürsüsüne gelerek 3 gün boyunca savunma yapan Atilla, konuşması boyunca iddianameyi hazırlayan savcılık makamının “sistemin mimarı olduğu” yönündeki iddiasını reddetti.
"Zarrab’ı severdim diyemem ama ona bu yüzden farklı davranamazdım çünkü bankanın müşterisiydi”
Zarrab ile herhangi bir şekilde iş birliği yapmadığını savunan Atilla ve avukatları, ikili arasında resmi ve mesafeli bir ilişki olduğunu söyledi. Atilla ve Zarrab’ın sadece birkaç kez karşılaştığını ve iki isim arasında yalnızca 16 mesajlık irtibat bulunduğu belirildi. Atilla bu konuda “Reza Zarrab’ı severdim diyemem ama ona bu yüzden farklı davranamazdım çünkü bankanın müşterisiydi” beyanında bulundu.
Sahte gıda ticaretiyle ilgili düzenlenen belgelerde varış yeri olarak ne yazacağı konusunda Zarrab’a talimat vermediğini söyleyen Atilla, İran ve Türkiye vatandaşı iş adamı ile konuşmalarında şifreli kelimeler kullanmadığını da sözlerine ekledi. Atilla, ifadesinde Reza Zarrab’ın arkadaşları ve ortakları Abdullah Happani, Hüseyin Necefzade, Rüçhan Bayar, Muhammed Zarrab ve Camelia Jamshidy’i herhangi bir şekilde tanımadığını söyledi. Ahmet Alacacı'yı sadece 'banka müşterisi' olarak tanıdığını ancak farklı bir muamelede bulunmadığını ifade eden Atilla, “Zarrab ile hiç yemek yemedim, çay-kahve içmedim" dedi. Zarrab da ifadesinde "Atilla'nın ofisine hiç gitmediğini, binanın hangi katında olduğunu bile bilmediğini” söylemişti.
Atilla, 17-25 Aralık süreci sonrasında serbest kalan Zarrab’ın kredi limiti artırımı için Halkbank’a geldiğini, Süleyman Aslan’dan sonraki Genel Müdür Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun odasında kendisiyle karşılaştığını anlattı. Zarrab’ın burada Taşkesenlioğlu ve Atilla ile toplantı yaptığı iddiası konusunda Atilla, "Hafızası onu yine yanıltıyor öyle bir toplantı olmadı” yorumunda bulundu.
Savcılığın en önemli delili çürütüldü: Atilla o sırada uçaktaydı
Mahkemenin en önemli delillerden biri olarak kabul edilen 297 no’lu tape ve Reza Zarrab ile ortağı Abdullah Happani arasında 10 Nisan 2013 tarihinde gerçekleşen konuşmaya ait ses kaydı da THY çalışanı Semra Hamza İbrahimi’nin ifadesiyle çürütüldü.
Happani’ye, “Atilla işe taş koydu” dediği bilgisinin yer aldığı ses kaydında Zarrab, “sahte gıda işinden anlamadığını” iddia ettiği Atilla’yı Süleyman Aslan’a şikâyet ettiğini belirtiyordu. Zarrab ses kaydına ilişkin, “Halkbank’tan çıktıktan sonra görüşmenin özetini anlatıyorum. Süleyman Aslan’ın benim yanımdan Atilla’yı aradığını söylüyorum. 'Yapacaksınız bu işi' dedi diyorum. Hakan Atilla’nın taş koyduğunu engellediğini söylüyorum. Yani o gün içerisinde Atilla bey işlemin olmaması için taş koyuyordu. Bu yüzden Süleyman Aslan’la konuştum ve Atilla’nın bu işten hiç haberi olmadığını söyledim. Kendisi benim yanımdan Atilla’ya telefon açtı, Hakan Bey’e işlemin yapılması konusunda bilgi verdi. Hakan Bey de istenileni yerine getirdi” demişti.
Zarrab, ifadesinin ikinci gününde tapelerin kendi konuşmalarının içeriğini doğru olarak yansıttığını kabul etmiş ve avukat Fleming’in Halkbank ile yaptığı işlemler kapsamında “Hakan Atilla taş koydu dediniz, doğru mu” sorusuna “Doğru” diye karşılık vermişti. Zarrab'ın, “Süleyman Aslan, sizin yanınızda Hakan Atilla’yı arayıp, 'Bu işi yapacaksın' dedi, doğru mu” şeklindeki soruya da “Evet doğru” karşılığı vermesine rağmen, Atilla’nın 10 Nisan günü o saatte Süleyman Aslan ile telefonda konuşabilmesinin imkansız olduğu kanıtlandı. Hakan Atilla, eşi Burçin Atilla ve oğulları Burkan Atilla’ya ait 10-14 Nisan 2013 tarihli uçak biletleri, eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı'nın ‘ eski polis Hüseyin Korkmaz’ın ifadesinde ‘Zarrab'ın Halkbank'a girip çıkarken görüntülendiğini' söylediği tarihlerde yurt dışında olduğunu ve bankayı ziyaret eden Zarrab'la görüşmediğini ortaya koydu.
“Yaptırımların ihlal edilmesinin tartışıldığı bir toplantıya katılmadım”
İfadesi sırasında İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC) yetkilileri ile dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan arasındaki görüşmelerde kendisinin de olduğu iddiasını yalanlayan Atilla, “Hiçbir zaman yaptırımların ihlal edilmesinin tartışıldığı bir toplantıya katılmadım” dedi.
Hakan Atilla, “Zarrab ile olan ilişkisi konusunda Süleyman Aslan'la hiç konuştunuz mu?” sorusunda ise “Onunla, hakkında konuşabileceğimiz bir ilişkisi olduğunu bile bilmiyordum” yanıtını verdi.
“Sistemin mimarı değil, bir piyon”
Zarrab’ın sorgusu sırasında dile getirdiği, "Aslan ile Atilla'nın kendisine gümrük beyannemesinde İran destinasyonlu altın ticareti yapıldığının yazılması gerektiğini söylediği" iddiasını da yalanlayan eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı, işadamı ile gerçekleştirdiği telefon görüşmelerinde yasak sınırlar çerçevesinde müşterilerine bilgi vermek dışında bir şey yapmadığını söyledi. Zarrab sorgusunda "Defalarca Hakan Atilla'ya yardım ettik, o da bize yardım etti" demiş, Atilla'nın 2013'te İran'la ticarette kullanılacak bazı "resmi evrakların" onaylanmasına yardımcı olduğunu iddia etmişti.
Zarrab’ın, “konşimentoların (nakliye senetleri) izlenebilirliği konusunda Atilla’nın endişelendiği ve kendisini küçük gemilere tonajlarından daha fazla yük yazılmaması konusunda uyardığı” iddialarını da yalanlayan Atilla, "Konşimentolar hakkında konuştuk ancak izlenebilirliği konusunda konuşmadık" açıklamasında bulundu. Atilla, "Kendisinin bile konşimentoların izlenebilir olduğunu bilmediğini" savundu.
Atilla'nın avukatları, Zarrab’ın “Sahte gıda ticareti konusunda Hakan Atilla’ya yalan söylediği” yönündeki ifadesini hatırlatarak müvekkillerinin konuya ilişkin bilgi sahibi olmadığını öne sürdü. Atilla da aynı yönde ifade verdi.
Zarrab'ın, savcıların "sistemin mimarı" olarak nitelendirdiği Atilla'ya sistemin en etkin şekilde işlediği dönemde, -10 Nisan 2013'te- “sahte gıda ticareti konusunda yalan söylediğini” itiraf ettiğini hatıratan Rocco, “Eğer Atilla, Zarrab'ın kurduğu dolandırıcılık sisteminin mimarı olsa, Zarrab neden ona yalan söyleme ihtiyacı hissetsin” diye sordu. “Atilla’nın sistemin mimarı değil bir piyon olduğunu” söyleyen Rocco, Zarrab ve Aslan için “İki genç sevgili gibiydiler” diye konuştu.
“Yaptırımlar konusunda en bilgili kişi Atilla’ydı”
Hakan Atila ifadesinde, Zarrab’ın kendisiyle irtibat kurmasının gerekçesini olarak “bu konuda en bilgili kişi Hakan Atilla’ydı, oluşturduğumuz yapının Amerikan yaptırımlarıyla uyumlu gözükmesi için katkıda bulundu ” söyleminin doğru olmadığını söyledi. ABD'nin İran'a yönelik yaptırımları konusunu "ana hatlarıyla" bildiğini savunan Atilla, "Bu konuda uzman değilim" dedi.
Söz konusu iddia, Atilla’nın çapraz sorgusunda yeniden gündeme geldi. Atilla’nın sorgusunu yapan Savcı Yardımcısı David Denton’un soruları üzerine ABD’nin yaptırımlarını ve Türkiye’deki bankacılık sistemini açıklayan Atilla, iddia makamından gelen “Bu konuda uzman olmadığınızı söylemiştiniz” hatırlatması üzerine, “Ben yaptırım uzmanı değilim. Bize de eski OFAC (Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi) Direktörü Bay Cohen öğretti bunları o zamana kadar bunları bilmiyordum” açıklamasında bulundu. Halkbank’ın OFAC’a üye olması dolayısıyla mevzuattaki güncellemelerin kendilerine mail yoluyla iletildiğini ekledi.
“Ekonomik cihat” konusu
Zarrab’ın 3 Aralık 2011’de dönemin İran İslam Devleti Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'a yazdığı mektupta yer alan “ekonomik cihat” ifadeleri de Atilla’nın sorgusu da dahil olmak üzere birkaç kez gündeme geldi. Savcı Denton’un konuya ilişkin sorusunu yanıtlayan Atilla, “Ekonomik cihat konusunu ilk kez hapse girdiğinde kendisine teslim edilen dosyadan öğrendiğini” ifade etti. “Ekonomik cihat” söylemine atıfta bulunan Hakan Atilla’nın avukatı Rocco da Zarrab’ın “İran’ın askerlere ihtiyacı yoktu, bankaya ihtiyacı vardı” sözlerini hatırlattı ve “Kanıtlar İran’ın bankacıya ihtiyacı olduğunu ve bu bankacının Süleyman Aslan olduğunu göstermiştir” dedi. Eski polis Korkmaz’ın tanık olmasında da tepki gösteren avukat, “İran’ın ABD’ye karşı yürüttüğü ekonomik cihada katılan aynı baş suçlu şimdi başka bir kişiyi suçlarken hükümetimiz tarafından kucaklanıyor” ifadelerini kullandı.
Zarrab’ın Ahmedinecad’a yazdığı mektupta şu ifadeler yer almıştı:
"Emperyalizm canavarı sevgili ülkemizin ekonomik yaptırımlar ve negatif propaganda yüzünden tecrit altında kalmasına yol açıyor.
Her İranlının dini görevi olduğu gibi özellikle ekonomik cihat yılı olarak adlandırılan bu yılda ülkeme hizmet ediyorum. Her gün bu baskı daha da artıyor.
Döviz alanında 50 yıldır çalışan Zarrab ailesi olarak Rusya, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye’deki döviz bürolarımız aracılığıyla 3 milyar euroyu İran’a dolaylı olarak gönderdik.
Yaptırımların çoğaltılacağı ve yoğunlaştırılacağına yönelik trend artık bir sır değil. İran’ın bilge liderinin de açıkladığı gibi, bu yıl bir ekonomik cihad yılı da olacağından, yarım yüzyıllık bir döviz alım-satımı tecrübesine sahip Zarrab ailesi, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya ve Azerbaycan’da şubeler açarak, yaptırımlara karşı mali ve döviz politikalarında her türlü işbirliğinin bir ahlaki görev olduğuna inanmaktadır.
İslamcı İran’ın gayretli çocuklarının işbirliği ve çabalarının, sevgili ulusumuzun tüm uluslararası ve mali alanlarda yükselmesini ve gelişmesini sağlamasını umut ediyoruz.”
Szubin’in “Atilla’yı kenara çektim” ifadesi
ABD’nin yaptırımların izlenmesinden sorumlu resmi kurumu OFAC’ın direktörü Adam Szubin’in “12 Şubat 2013’te Türkiye’deki bir toplantının ardından, Atilla’yı ‘kenara çekerek’ bire bir görüşme yaptığı ve bu görüşmede kendisini uyardığı” yönündeki beyanı da Atilla’ya sorulan sorular arasında yer aldı. Zarrab'ın da aynı yıllarda OFAC'ın ‘radarına girdiğini’ ve isminin OFAC açısından “kırmızı bayrak” niteliğinde olduğunu da anlatan Szubin, “Halkbank'ı Zarrab konusunda uyardınız mı?” sorusuna ise, “Uyarmadık” yanıtını vermişti. Szubin, ifadesi sırasında Hakan Atilla’nın “şaşkın göründüğünü” ve “terlediğini” öne sürmüştü.
Szubin ile böyle bir diyalog yaşadığını hatırlamadığını söyleyen Atilla ise OFAC yetkilileri ile gerçekleştirdikleri toplantıların samimi bir şekilde geçtiğini söyledi. “Geçtiğimiz 5 yıla dair en ufak bir kötü anım yok” ifadesini kullanan Atilla, çapraz sorgu ve ifade sırasında defalarca sorulmasına rağmen Szubin ile böyle bir diyalog yaşamadığı konusunda ısrar etti.
Hakan Atilla’nın avukatı Rocco da “OFAC yetkililerinin, Halkbank'ın müdürüne yaptırımlarla ilgili olarak tetiği çekmek üzere olduklarını söylemiş olsalar; bunu bildirilerine yazmamalarının mümkün olmadığını” savundu.
Davada tanık olarak da ifade veren eski OFAC Direktörü David Cohen’in kendisine Zarrab konusunda "teraddütlerinin bulunduğunu" aktardığını kaydeden Atilla, Halkbank'ın Cohen’e "Zarrab’ın yaptırım listesine alınmasını" önerdiği ancak cevabın, “Henüz karar vermedik” olduğunu aktardı.
Cohen, Atilla'ya, Zarrab hakkında soruşturma yürüttüklerini veya Halkbank'ın Zarrab'la çalışmaması gerektiğini söylemediğini ifade etmiş ancak "görüşmedeki ana konunun" Zarrab veya diğer müşteriler konusunda dikkat edilmesi gerekliliği olduğunu kaydetmişti. Cohen, ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımların değişmesinin ardından Atilla ve Aslan'ı uyardıklarını, onların da İran ile kültürel ve komşuluk bağları yüzünden ticaret yapmak zorunda olduklarını söylediğini ifade etmişti.
Hakan Atilla’nın avukatlarından Rocco da, Halkbank'ın Zarrab'ın OFAC'ın yaptırımlar listesine alınması için 2014'te ABD'ye bildirimde bulunduğunu ancak o tarihten bu yana herhangi bir adım atılmadığını söylemişti.
Bu konudaki ilk ifadesinde Szubin’i hatırlayamadığını söyleyen Atilla, daha sonra OFAC’tan temasta bulunduğu kişilerin Szubin ve Cohen olduğunu söyledi.
“ABD’li şirketi bile yaptırım konusunda uyardım”
Halkbank’ın Hazineden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Murat Uysal tarafından gönderilen bir e-posta da, Atilla’nın savunmasına katkı sağlayan bir delil olarak kayıtlara geçti. Maille ilgili olarak Atilla, "Bir ABD şirketi İran'a gıda sattı ve Halkbank bunun için ABD şirketine ödeme yapıyor. Ve satıcı ABD şirketi olduğu halde, ben onlara ABD dolarını ve Amerikan bankacılık sistemini kullanmamalarını söylüyorum” ifadelerini kullandı.
Davada son sözler söylendi
Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı'nın sorgusunun tamamlanmasının ardından söz alan savcı Michael Dennis Lockard, Atilla’nın Halkbank’a “ölümcül bir darbe” inmesini önlemek için yalan söylediğini iddia etti. “Bu dava, Sayın Atilla’nın birkaç milyar dolarlık yaptırım delme düzenini örtbas etmek için söylediği yalanlar hakkında. Yalanlar, sayın Atilla’nın geliştirdiği yöntemin mimarisine entegre edilmişti” diyen Lockard, ticaretin İran hükümeti ve NIOC için yapıldığının bilinmemesinin imkansız olduğunu öne sürdü. Atilla’nın olayları "bilinçli olarak görmezden geldiğini" savunan Lockard, şöyle devam etti:
“Kurulan sistemin ne kadar ayrıntılı ve karmaşık olduğunu hepiniz gördünüz. Atilla, Halkbank’ın gösterdiği titizlik hakkında yalan söyledi. Atilla ABD’li yetkililere altın ticaretinin titizlikle ve özenli bir şekilde yapıldığını söyledi. Bankanın ve sayın Atilla’nın, sayın Zarrab’ı bu tür gerekliliklerden nasıl muaf tuttuklarını kendi gözlerinizle gördünüz. Reza Zarrab için bunların hiçbirinin uygulanmadığını gördünüz. Altın işleri hakkında yalan söyledi. Sahte gıda ticaret, konusunda da yalan söyledi. Atilla sadece büyük ve tanınmış şirketlere izin verildiğini söylemişti ancak Zarrab’ın şirketleri buna uymuyor. Sayın Atilla ifadesi sırasında da yalan söyledi. Söylediği yalanların bazıları küçüktü, bazıları ortalamaydı, bazıları ise palavraydı.”
Lockard’ın ardından söz alan savunma avukatı Rocco ise müvekkilinin suçsuz olduğunu kanıtlamak için ABD’ye gittiğini savundu ve “Bu suçlu bir adamın davranışı değildir. O, masum olduğuna inanıyor ve bunu bütün dünyaya göstermek istiyor” dedi.
Jüriyi, Atilla’nın gözaltına alınırkenki görüntülerini izlemeye çağıran Rocco, müvekkilinin bu süreçteki sakinliğe dikkat etmelerini istedi ve davranışlarının masumluğunun göstergesi olduğunu söyledi.
Atilla’nın yaptırımların delinmesini bilinçli olarak görmezden gelmediği savunan Rocco, müvekkilinin sahte gıda ticareti düzeninden haberdar olduğunu gösteren hiçbir delil bulunmadığını söyledi.
"Atilla'nın hikâyesine inanmak, ABD'li yetkililerin komplo kurmak için bilinçli bir şekilde yalan ifade verdiklerine inanmaktır”
ABD yasalarına göre iddia makamının suçluluğu kanıtlama yükümlülüğü bulunması dolayısıyla iki kez söz alması kapsamında, son konuşmayı yapan Savcı Sidhardha Kamaraju, "Hakan Atilla’ya çok önemli bir görev verdiler. Bankaya hayat veren kaynakları korumak, bankanın hayatta kalmasını sağlamak için bankanın yapabildiği kadarıyla verilen görevleri yerine getirmek. Atilla, Halkbank'ın sorun çözücüsüydü. Hakan Atilla'nın hikayesine inanmak, Szubin ve Cohen'in Atilla'ya komplo kurmak için bilinçli bir şekilde yalan ifade verdiklerine inanmaktır” dedi.
“Reza Zarrab sistem ve Hakan Atilla yöntemdi."
"Zarrab her şeyi tüm çıplaklığıyla anlattı. Yalan söyleseydi Atilla'nın gıda işinden haberi olmadığını söylemezdi. Rüşvet aldığını söyleyebilirdi ama söylemedi” diyen Kamaraju, davanın kapanış konuşmasını şu sözlerle bitirdi:
“Reza Zarrab sistem ve Hakan Atilla yöntemdi."