‘TEMİZLENMESİ GEREKİYORDU, İYİ OLDU’ DİYENLERE GELSİN
Bir buçuk yıl oldu, Türk TV’lerini izlemiyorum. Seçim gecesi bile bakmadım. Herkese de tavsiye ederim. Lakin, sosyal ağlara takılan kısa videolar ya da program tanıtımlarında “konuk” olarak çıkanları görüyorum, ister istemez. Çoğunu tanımıyorum. Türkiye’de TV yönetenler iyi bilir. Siyasal iktidar, özellikle 2011’den bu tarafa, konuk listelerinde fena halde belirleyici. Onu bırakın, kimin program yapıp yapamayacağını da iktidar belirliyor. Bu listelere vakıfım, fakat hiçbir zaman itibar etmedik. Bırakın muhalifleri, iktidar kontenjanından davet ettiğimiz konuklara dahi müdahaleler olmuş, “Niye çıkarıyorsunuz bu adamı, partimizi bağlamıyor” gibi ikazlara tanık olmuşuzdur. Hiç ilgilenmedik, doğru bildiğimizi yaptık.
ŞAHSİ BİR HATIRA
Böyle bir konuk listesi, Gezi Olayları’nın en cafcaflı günlerinde mailime düşmüştü. Halen durur. 16 kişilik bir listeydi. Geçen merak edip baktım. Listeyi bana yollayan iktidar yanlısı yazar, şu günlerde küskün! Listede, o zaman aktif siyaset yapmayan 6 kişi, şimdi ya milletvekili, ya AKP yöneticisi veya danışman. Listeyi bana yollayanla birlikte 7 kişi tasfiye edilmiş. Böyledir bu. Sürekli güncellenir bu listeler ve sıkıntılı tipler “elverişli” isimlerle değiştirilir. O yüzdendir ki, 2017 ekranlarında daha önce kimsenin duymadığı isimler boy göstermektedir. Jokey aynıdır, at değiştirilir. Kendine sıkılmadan “ana akım” diyen TV’lerin müdavimleri de koltuklarında hop oturup hop kalkar! Alışkanlıklarından vazgeçemez ve bir süre sonra alışır. Hatta paraşüt tipleri kritik ederek onlara paye verir.
BU SİCİLLE NASIL OLACAK Kİ?
Tarihimizin hiçbir döneminde görülmediği biçimiyle bir kırım, tutuklama ve gözaltı, işkence, kamudan ihraç, aileleriyle milyonların çalışma hürriyetinden yoksun bırakılması sahnede! Ülkenin bir yanı inim inim inlerken, öbür tarafı lay lay lom… Gazetecilik, hukuk bitmiş. Herkes katliamı seyrediyor. Dünya da izliyor. Şuna kesinlikle inandım ki; makul bir zaman vermişler, bitene kadar da tribünde oturacaklar. Benzetmek gibi olmasın, Avrupa’nın orta yerinde, Bosna katliamı da böyle izlendi mesela. 1992-95 arasında üç buçuk yıl boyunca, 100 binden fazla insan hayatını kaybetti, 2 milyondan fazlası göç etti. Yıllarca ne Avrupa ülkeleri ne de Birleşmiş Milletler kılını kıpırdatmadı. Ta ki, bir noktaya kadar… O nokta tutulunca, sözümona müdahale edildi. Şimdi Türkiye’yi de böyle izliyorlar. İçerdekiler de izliyor, dışarıdakiler de. Kimi zevkle, kimi kaygıyla. Ama emin olun, kaygıyla izleyenlerin oranı çok çok küçük. Şu en sıcak günlerde katliamı görmeyecekler, belli bir vadeye kadar bekleyecekler, sonra hiçbir şey olmamış gibi ortaya çıkıp ülkeyi yeni baştan inşaya kalkacaklar. Bu sicille nasıl olacak ki?
SİZ BÜYÜTTÜNÜZ SİZ!
Bakmayın Türkiye’deki demokrasi-özgürlük çağrılarına. Kimse demokrat değil, özgürlükçü de… Tüm unsurlarıyla birlikte devlet çöktü, millet felç. Bu yolun taşları da 2011’den günümüze özenle döşendi. Ve siyasal iktidar, bu süreçte toplumun genelinden aldığı destekle yürüdü. Gezi Olayları’ndan beri medya esir ve yandaş, anlatmasınlar. Muhalif siyasi hareketlerin tek ama tek başarısı yok. Bilakis, iktidara koltuk değnekliği yaparak getirdiler bu süreci. MHP malum, Ana Muhalefet’ten ise sadece tek örnek verip geçelim; Geçen sene bu günlerde milletvekili dokunulmazlıkları CHP’nin desteğiyle 370’in üzerinde oyla Meclis’ten geçti. Anayasa değişikliği için 367 ve üstü gerekiyordu, CHP destek vermese geçmeyecekti. HDP’nin eş genel başkanları dahil, milletvekillerinin tutuklu olmasının nedeni bu. İktidar, aldığı güçle HDP’li belediyelere de kayyım atadı, bugün Kürt siyasal hareketinden binlerce tutuklu var. Ve bu vebal CHP’ye yeter de artar bile. Kimse çıkıp da tek adam rejimini başkasına ihale etmesin. Siz büyüttünüz siz!
GÜNEŞ BATIDAN DOĞDUKTAN SONRA
Bu zulüm dönemi bitecek. Saray, Batı ile köprüleri atmış görünüyor. Lakin Batı, köprüleri atan taraf olmak istemiyor. Bu iyi bir gelişme. Aksi takdirde şirazeden çıkan bir Türkiye’ye kim ne diyebilecek. Bugün ülkenin kendi dinamikleri ile yeniden ayağa kalkması imkânı görülmüyor. Bir dinamik ortaya çıktığında, yayımlanacak bir gece yarısı kararnamesiyle üzerine çökülmeyeceğinin hiçbir garantisi yok, ne yazık ki. Yargısı da yok, temyizi de. Bu yolun taşları döşenirken oyları ve söylemleri ile destek olan kimi hükümet sözcüleri, şimdi “OHAL Komisyonu kurulsun” diye hükümete yalvarıyor. Geçmiş olsun. Vakti zamanında bu gidişe dur diyecek 40-50 kişi çıksaydı o siyasi hareketin içinden, şu yaşadıklarımızı yaşamayabilirdik. Şimdi pişmanmışlar, hiçbir itibarı yok. Güneş batıdan doğduktan Sonra iman etmenin kıymeti var mı?
Tarık Toros / Tr724