Eski
AK Parti milletvekilleri Mehmet
İhsan Arslan ve Abdullah
Veli Seyda'ya karşı
PKK terör örgütü tarafından
eylem yapılacağı söylenerek korkutulduğu ve bu şekilde milletvekillerine örgüt üyelerinin bir kısım talepleri yaptırılmaya teşebbüs edildiği kararını bozma gerekçesinde
Yargıtay,
"Yalan suç değildir. Kimse başkasının sözüne kolayca inanmamalıdır. İnanırsa kusur kendisindedir" dedi.
İstanbul 14. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görülen
dava sonunda örgüt lideri olduğu belirtilen
sanık Orhan Aykut'un 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, gaspa teşebbüs, dolandırıcılığa teşebbüs ve mermi bulundurmak' suçlarından 6 yıl 3 ay 25 gün
hapisle cezalandırıldı.
Hapis cezasının 5 aylık bölümü, 2 eski AK Parti milletvekiline karşı dolandırıcılığa teşebbüs suçundan verildi. Yakut'un, eski milletvekilleri Mehmet İhsan Arslan ve Abdullah Veli Seyda'yı PKK
terör örgütü tarafından eylem yapılacağını söyleyerek korkuttuğu ve bu şekilde milletvekillerine örgüt üyelerinin bir kısım taleplerini yaptırmaya teşebbüs ettiği belirtildi.
Ancak temyize giden karar Yargıtay tarafından bozuldu. Yargıtay 6. Ceza Dairesi bozma kararında,
dolandırıcılık suçuna dair ilginç değerlendirmede bulundu. "Dolandırıcılık
hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır" diyen Yargıtay, dolandırıcılığın sırf mal varlığına karşı işlenen bir suç olmadığına vurgu yaptı.
Dolandırıcılığın, mal varlığının yanı sıra irade ve karar verme özgürlüğünü korumaya yönelik bir suç olduğu belirtilen kararda, "Dolandırıcılık suçunda
mağdur yanıltılmaktadır. Yani dolandırıcılık suçu tipik bir hile suçudur. İrade hile ile iflasa uğratılmaktadır." denildi.
"Yalan Suç Değildir"
Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerektiği anlatılan kararda, "Yalan suç değildir. Kimse başkasının sözüne kolayca inanmamalıdır. İnanırsa kusur kendisindedir. Sadece yalan hile sayılmaz. Yalana bir sahneye koyuş refakat etmelidir. Böylece ona doğru görüntüsü verilmiş olmalıdır. Bu da mağdurun tahkik etmesini imkansızlaştırmalı veya güçleştirmek için gayret sarf edilmiş olması gerekir. Mücerret (soyut) yalan dolandırıcılığın karakteristik unsuru olan hileyi meydana getirmez." ifadeleri kullanıldı.
"Cezanın bir haklı korumaya yardımcı olduğu ispat edilmedikçe meşru bir cezalandırmadan bahsedilemeyeceği unutulmamalıdır" denilen kararda, "PKK terör örgütünün kendilerini öldüreceklerini, bunun için 10 kişilik grubun dağdan inip peşlerinde olduğunu ancak adamları ile onları koruyabileceklerini belirterek yakınanlarla (milletvekilleriyle) irtibata geçip zaman zaman yüz yüze ve telefonla konuştukları, ilerleyen temas noktasına dayanılıp farklı bir boyuta gelen ilişkilerini kullanıp bu zaman içinde bir
takım kişilerin işe alınması ve atanmalarında yardımcı olmalarını talep eden sanığın (Orhan Yakut) bu eyleminin, milletvekillerinin durumu ve fiille olan ilişkileri değerlendirilerek soyut yalanın hile boyutuna ne şekilde ulaştığı açıklanmalıdır. Bu nedenle kararın oy birliği ile bozulmasına karar verildi." ifadelerine yer verildi.
İstanbul 14.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde davanın yeniden görülmesine başlandı.
İlk kararında örgüt lideri olduğu iddia edilen Orhan Aykut'a 6 yıl 3 ay 25 gün
hapis cezası veren
mahkeme, sanıklar
Albay Şenol Boyu, Halime Dayan ve Mehmet
Salih Aydar'ın 'örgüte üye olmak', 'gaspa teşebbüs' ve 'dolandırıcılığa teşebbüs' suçlarından 3 yıl 4'er ay hapisle cezalandırılmasına hükmetmişti. Sanık Hasan Kılınç, 2 yıl 11 ay 25 gün, Mahmut Kılınç 3 yıl 4 ay 25 gün ve Nazım İsmet Kalaycı da 2 yıl 1 ay hapisle cezalandırılmıştı.
Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın adamı olduğu öne sürülen ve adını Bedirhan Esenlik olarak değiştiren Zakir
Selvi ile Mehmet Mucip Seven ve Nedim Erdemirel'e ise 'mermi bulundurmak' suçundan 10'ar ay hapis cezası verilmişti.