Eski Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'a yakınlığı ile bilinen
Güneş Taner,
ANAP hükümetlerinin değişmez ekonomi
bakanıydı. 28
Şubat sonrası kurulan
koalisyon hükümetinde Hazine'den sorumlu olan Taner, o dönemi Meclis'teki Darbeleri
Araştırma Komisyonu'na anlattı.
Radikal'in ulaştığı
komisyon tutanaklarında Taner, çok tartışılacak iddiaları gündeme getirdi. Taner'in anlattığı en ilginç olay
Ülker Grubu'yla ilgiliydi. İşte Taner'in anlattıkları:
Ülker Grubu, 1998'de Hazine'ye
teşvik başvurusu yapar. Ancak bir türlü alamaz. Teşvik Uygulama Daire Başkanı,
Taner'e, “Genelkurmay'dan bir Albay aradı, onlara teşvik verilmeyecek diye uyardı” der. Bunun üzerine Taner, Genelkurmay İkinci Başkanı
Orgeneral Çevik Bir'i arar.
Çevik Bir, albayın aramasından haberdar olduğunu söyledikten sonra, “Kardeşim, onlar irticacı” der ve şöyle devam eder:
“Bak, Güneş bunlar öyle insanlar ki, bunların bir tane basket takımı var Ülker. Televizyonda maça çıkıyorlar ellerinde bir Türk Bayrağı yok.” Taner, bu söz üzerine Ülker'i arar.
Haftasonunda Ülker Basketbol takımının maçında herkesin eline bir Türk bayrağı verilir ve görüntü kayda alınır. Video kaseti de Çevik Bir'e gönderilir. Ertesi gün Çevik Bir ile Taner arasında telefonda şu
diyalog yaşanır:
Taner: Paşam, sana kaset gönderdim, seyrettin mi?
Bir: Seyrettim.
Taner: Tamam o zaman çekince bitmiştir.
Bir: Ya Güneş, bir tane
Atatürk posteri yoktu.
Taner: Benimle dalga mı geçiyorsunuz, yani Atatürk'ün resmini, işi gücünü bıraktık, basketbol potasının kenarına getirdik, Dünyanın neresinde var Allahını seversen. Bir daha adamlarına söyle Hazine'yi aramasınlar.
Bu görüşmeden sonra teşvik kararnamesine imzayı kendisinin attığını anlatan Taner, “Bayrakları ben sallandırttım, Atatürk resmi yok diye iptal et dediler. Sen dalga mı geçiyorsun dedim. Getirin dedim, izin verdim” diye konuştu.
Tezkerenin intikamı
Taner, komisyona verdiği ifadesinde Irak'la ilgili 1
Mart tezkeresinin geçeceğine ABD Başkanı'nı inandıran Pentagon'un,
tezkereye karşı çıkan Türk subaylarını tesbit ederek bunlardan intikam aldığını da öne sürdü. Taner, subaylara ilişkin çıkan ses kayıtlarını ve belgeleri bu olaya bağladı. Taner, birinci
Körfez Savaşı sırasında Cumhurbaşkanı Özal ile yaşadığı bir anekdotu anlattı: “Cumhurbaşkanıyla beraber çalışıyoruz,
Amerikan Başkanıyla konuşuyoruz,
konuştuklarımızdan iki dakika evvel söylediklerimiz, öbür taraftan bize geri geliyor. Sonra birdenbire uyandım, dinleniyoruz. Onun üzerine kağıtta yazışarak konuşmaya başladık.”
Taner, dönemin Başbakanı
Mesut Yılmaz ile ABD Başkan Yardımcısı Al Gore arasında geçen bir diyaloğu da komisyon üyeleriyle paylaştı. Yılmaz, Gore'dan
tekstil kotasının arttırılmasını isterken, “100 milyondan 200 milyona çıkarırsanız, benim hiç olmazsa ülkemde bir şey yaptım imajım olur” der. Gore ise, “Patrik benim çok yakın dostum. Siz de okulu açın” deyince Taner gülümser. Bunun üzerine Gore, “Ne gülüyorsun? Komik bir şey mi var?” sorusunu yöneltir. Taner, Türkiye'nin ABD'den beklentilerini anlatarak, “Ben buna gülmeyeyim de neye güleyim” der. Bu sözler Gore'un canını sıkınca Yılmaz, Taner'i “Dua et bu adam Cumhurbaşkanı olmasın, senin canına okur” diye uyarır.
Bahçıvanlar neyi dinliyor?
Taner, İsrail'in Türkiye'de çok büyük bir haber alma örgütü olduğunu ad anlatırken,
tartışma oluşturacak bir olayı da anlattı: “Yani ben bu Türkiye'ye şaşırmışımdır.
Şu andaki Harp Akademileri bahçesindeki bahçıvanların kimin tarafından verildiğini bilen var mı? Onlar asker mi? Değil midir? Değilse ne yapıyorlar? Neyi dinliyorlar?”
Kemal Derviş parayı saçtı
Ecevit hükümetinin ekonomi patronluğuna getirdiği Kemal Derviş'e de ağır eleştiriler yönelten Taner şunları söyledi: “Derviş, IMF'den gelen 40 milyar doları kimin talimatıyla batmakta olan bankalara paylaştırdı? Bu paranın dağıtıldığı bankaların listesi Hazine'de. Derviş geliyor, bakan oluyor. Derviş'in karısı var
yabancı, diyorlar ki karısı mıydı, değil miydi?”
Cem'e ‘sarhoş' diyene ‘inek' derim
Güneş Taner, eski ABD
Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'ın
merhum Dışişleri Bakanı İsmail Cem için sağda solda “sarhoş” diye dedikodu yaptığını bunun üzerine kendisinin de ”Bu kadına söyleyin bir daha bu lafı etmesin. Ya da ben ondan ‘şişman inek' diye bahsedeceğim” şeklinde haber gönderdiğini de komisyon üyelerine anlattı.
Cepleri doluysa asker kıpırdamaz
Taner, darbelerin sebebleri arasında ‘askerin özlük hakları'nın önemli bir yeri olduğunu savundu ve geçmişten örnekler verdi: ”Cepleri doluysa hareket etmezler. Konuşurlar, bağırırlar, kurusıkı sıkarlar, istanbul'da Boğaz'a bakarlar, ‘Ben bir geleyim, bacağından cart diye ayırırım. Oraya koyarım, kafasına bilmem ne yaparım' derler. Bunlar Türklerin söylediği klasik laflardır.”
Radikal