İşte
Aydoğan Vatandaş'ın yazası..
Hürriyet Gazetesi yazarı Sedat
Ergin bugünkü yazısında, 22 Haziran'da vurulan uçağımızla ilgili bir havacı uzman kaynağına dayanarak 3 olasılığa dikkat çekiyor.
Birinci olasılık: Isıya Güdümlü Füze
İkinci olasılık: Motor ve Sistem Hatası
Üçüncü olasılık: Pilotların göz ve his yanılmasına bağlı olarak denizi ve gökyüzünü birbirine karıştırıp denize vurması.
Kuşkusuz bu olasıkların tümü tartışılabilir.
Ancak dünkü yazımda da belirttiğim gibi,
‘Isıya Güdümlü Füze' ile ‘Radar Güdümlü Füze‘ arasında uçakta ve pilotların üzerinde neden olacağı etki bakımından hiç bir fark yoktur.
Genelkurmay'ın: ‘Su yüzeyinden toplanan malzemeler, Jandarma Kriminal Daire Başkanlığınca incelenmiş ve tanzim edilen rapora göre; malzemeler üzerinde petrol türevi herhangi bir
yangın başlatıcı ve hızlandırıcı madde profiline,
organik ve inorganik patlayıcı madde artığına ve herhangi bir mühimmata ait olduğu değerlendirilen bir bulguya rastlanmamıştır.' Açıklaması bu ihtimali devre dışı bırakıyor.
Nitekim, Pilotlarımıza yapılan otopside herhangi bir
yanık izine rastlanmamış olması yine aynı şekilde bu ihtimali devre dışı bırakıyor.
Zira, Isıya Güdümlü Füzeler de Radar Güdümlü Füzeler gibi patlayıcı mühimmat taşıyorlar ve hedefe isabet ettiklerinde yanıcı-yanık izi bırakmaları gerekiyor. Radar Güdümlü Füzeler ile Isya Güdümlü Füzeler arasındaki fark sadece çalışma prensibiyle ilgilidir. Dünkü yazımda bu iki
füzenin de çalışma prensiplerini detaylarıyla anlatmıştım.
Şu an elimizdeki bilgi ve bugular ışığında
pilotaj ya da sistem hatasını iredeleyebilecek imkanımız da bulunmamaktadır. Uzun bir sure de bulunabileceğini sanmıyorum.
O halde, Genelkurmay Başkanlığı'nın ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın son açıklamasında ifade ettiği ‘düşürülmüştür' ifadesinden,
‘söz konusu füzenin' uçağımıza isabet ettiğini varsaymamız gerekiyor ki, o halde, bu ihtimali elememiz gerekiyor!
Ancak bu arada, dün Today's Zaman'da dile getirdiğim bir olasılığı da yazmamın yerinde olacağını düşünüyorum.
Uçağımızın, aniden yönünü değiştirmek istemesi, kendisine yaklaşan bir füzeden kaçmak istemesi olarak yorumlanıyor. Bu kuşkusuz oldukça makul bir yaklaşımdır.
Ancak, ya söz konusu füze, uçağımıza çarpmadıysa ve
uçağımız alçak uçuş dolayısıyla, kaçmaya çalışırken, denize çakıldıysa.
Hükümet Yetkilileri daha önce yaptıkları ‘düşürülmüştür', ‘vurulmuştur' açıklamalardan ötürü de geri adım atamıyorlarsa?
İhtimal dahilindedir.
Ama bu arada,
Suriye'lilerin
telsiz konuşmalarına yansıyan,
‘Türk uçağını düşürdük' kaydını nasıl yorumlayacağız?
Suriye'nin bir oyunu olarak mı?
Belki!
Şimdi burada,
Sabah Gazetesi'nin dün gözlerden kaçan bir haberini de anımsamamız gerekiyor!
Rus Silah Sistemleri Bilinmiyor!
Sabah Gazetesi, Suriye'nin uçağımızı düşürmesine mukabil olarak
Türkiye'nin Suriye'ye karşı saldırıyı başlatmak üzereyken, Suriye'ye konuşlandırılan Rus sistemlerinin tanınmamasından ötürü bundan vazgeçildiğini yazdı. Okuyalım:
‘Üstün teknolojiyle üretilen Rus savunma sistemleri TSK tarafından yeterince tanınmıyor. Rus füze savunma sistemleri Türk uçakları tarafından henüz test edilmedi. Türk jetinin tam olarak nasıl düşürüldüğüne ilişkin elde yeterince veri olmaması da Ankara'ya geri attırdı.'
Şimdi burada
Rusya'nın bir NATO ülkesi olmadığını(!) anımsatmamız gerekiyor! Yani NATO ülkesi olmayan bir ülkenin
silahlarını test etmeniz zaten
teknik olarak mümkün değil. Burada söylenmek istenen,
‘Rusların elinde ne tür silahlar olduğunu bilmiyoruz, göndereceğimiz diğer uçaklar da aynı akibete uğrayabilir kaygısıdır!
O halde, bu oyunun basit bir oyun olmadığını anla-ma-mız gerekiyor.
Türk uçağı oraya
Okan Müderrisoğlu'nun 24 Haziran tarihinde yazdığı gibi NATO Faaliyeti bağlamında,
keşif yapmak için gitti.
Uçağın yakın uçması ve Suriye hava sahasına girmesi bunun delilidir. Keşfin amacı da düşmanın sistemleri hakkında fotoğraf, sinyal vs. gibi istihbarat bilgisi toplamak olabilir, ki bu da Sabah'ın haberine yansıyan bilgi eksikliğini doğrular nitelikte.
Uçağmız böylesine önemli bir faaliyet dolayısıyla ordayken,
ABD'nin neredeyse tüm dünyayı uyduları vasıtasıyla izleyebilme imkanı varken, böylesine önemli bir faaliyeti uydudan görüntülememiş olması olası mı?
Gazeteciliğin en önemli prensiplerinden biri doğru soruları sormaktır!
O halde soralım:
Uydu görüntüleri var mı ve Türkiye'ye verildi mi?
Amerikan Büyükelçisi,
'Uçağın tam olarak nerede düştüğü bilgisini Türk makamlarına ilettik, ama nasıl düştüğünü bilmiyoruz' ifadesini kullandı!
Varsa eğer, o halde görüntülerde füze yok mu? Yoksa, ABD'nin bunu Türkiye'den saklaması olası mı?
Varolduğunu varsaydığımız
görüntülerde füze yoksa, Türkiye'nin tezinin çökmemesi isteniyor olabilir mi?
Olası görüntülerde, füzeyi görmelerine rağmen Türkiye ile paylaşmıyorlarsa, Rusların silah sistemleri ile ilgili
Rusya'nın caydırıcılık gücünü pekiştirecek bir bilginin deşifre olmasından çekiniliyor olabilir mi?
Uçağımız her ne sebeple düşmüş olursa olsun, ortaya çıkan sonuç bakımından Rusya, Hava Savunma Sistemlerinin gücünü, ABD ve NATO'ya göstermiştir.
Aydoğan Vatandaş - SAMANYOLUHABER