Hatay tezgâhı, İran ve Acilciler
Suriye'de insanlar kadın-çocuk feryat bile edemeden ölüyor.
İran ise
Türkiye'ye karşı fütursuzca ve açık oynuyor.
İran
Devrim Muhafızları Komutanı
Muhammed Ali
Caferi, İran askerlerinin Suriye'de görev yaptığını pervasızca açıkladı.
Güvenlik güçlerine teslim olan bir
PKK'lı
terörist verdiği ifadede;
27-28 Temmuz'daki Şemdinli baskını için İran'daki kamplardan 50 kişilik gruplar halinde Türkiye'ye girdiklerini söylüyor.
Ayrıca PKK'nın füze arayışında olduğunu, "Bunu İran'dan, KDP'den veya silah kaçakçılarından temin etme yolundalar" sözleriyle ifade ediyor.
Halkı devlet aleyhine
tahrik etme gayesinde İran ajanları yakalanıyor.
Anlayacağınız İran, Şii jeopolitiğini etkili ve diri tutmak için terör
örgütleriyle aynı dili konuşuyor.
Masum canlar, çocuklar ve kadınlar nasıl
terör örgütü için önem arz etmiyorsa, İran için de önemli değil.
Bu zaviyeden bakıldığında İran, Filistin'e zulmeden
İsrail'le aynı frekansta, aynı dalga boyunda.
Zulüm madalyonunun bir yüzünde İsrail varsa diğer yüzünde de İran var.
Bugün Türkiye için en büyük tehdit İsrail, Suriye veya Irak değil, İran'dır.
Mavi
Marmara cinayetinde İsrail'e nasıl lanet okuduysak,
baba Esed'in
Hama katliamını
destekleyen, PKK'ya himaye kanatlarını açan ve bugünün Suriye zulmüne bizzat iştirak eden İran'ı da aynı tonda kınamalıyız ki, insanlığın karaya vurmadığını görelim.
>İran ve Esed'in dikkatle üzerinde çalıştığı Hatay, Türkiye'ye Şii-Sünni krizi ihraç etmek için merkez üssü olarak seçilmiş durumda.
Hatay'da başaracakları bir kaosun domino etkisi doğurmasını ve Türkiye'nin acı bir bedel ödemesini istiyorlar.
Bu minvalde Savama ve Muhaberat'ın yoğun çalışmalar yaptığı ve özellikle
Acilciler örgütüyle iltisak ettikleri görülüyor.
Kim bu Acilciler?
Bunlar Mahir Çayan'ın liderliğini yaptığı THKP/C terör örgütünün izcisi olarak sahneye çıktılar.
Silahlı
propagandayı benimseyen örgüt, çıkışında yayımladığı
'Türkiye Devriminin Acil Sorunları' broşürü ve silahlı eylemlerinde kullandıkları isim sebebiyle THKP-C Acilciler veya Aceleciler olarak anılıyor.
1975'te
İlker Akman, Hasan Basri Temizalp ve Ahmet Kuş tarafından kurulan Acilciler terör örgütünün bugünkü lideri
Mihraç Ural.
"Apo'yla 19 yıl boyunca Suriye'de birlikte yaşadım" diyen Ural, Öcalan'ı bölücü olarak kabul etmiyor.
Esed ailesiyle de samimi olan Ural, Hatay kaos projesi ve
Kuzey Suriye'nin PKK'ya tahsis edilmesi fikrinin mimarlarından.
12 Eylül'de örgütün lider kadrosu
Fransa ve Suriye'ye kaçmıştı.
Suriye
Baas rejiminden dünden bugüne her daim destek gördüler.
1982 yılında örgüt her sol fraksiyonda olduğu gibi polemikler sebebiyle ikiye bölündü.
Propaganda ve ajitasyon yanlısı olan grupla terör yanlısı olan grup birbirinden ayrıldı.
Acilciler, 1983'teki toplantılarında isimlerini Türkiye
Anadolu Komünist Partisi (TAKP) olarak değiştirdiğini açıkladı.
Ama tuhaf ki bu yeni isim altında bir faaliyet göstermediler.
THKP/C Acilciler terör örgütü, Suriye'de Hatay Kurtuluş Ordusu ismiyle de tanınıyor.
Merkezi yapısını Suriye'de 1986-1987 yıllarında kuran
Acilciler örgütü, 1987'nin son aylarında İstanbul, İzmir, Kayseri, Hatay ve Mersin'de Anavatan Partisi binalarına yönelik bir dizi bombalı eylem yaptı.
Hatay'ın Suriye'ye ilhakı yönünde çalışmalar yapması ve Araplar'a özerklik verilmesi gibi gayeler için o dönemde Suriye Muhaberatı tarafından desteklenmişti.
80'li yıllardaki destek böyleyken, bir de şimdiki Suriye ve eklenen İran desteğini düşünün.
Merkez Komite üyeleri Muhaberat'la iç içe Şam ve Lazkiye'de faaliyet gösteriyor.
Bugün Acilciler terör örgütünün faaliyetlerinin büyük çoğunluğu Hatay'da gerçekleşiyor.
Eskisinden daha tehlikeli, daha manipülatif.
PKK, İran, Muhaberat ve Şebbiha'yla el ele...
"Hatay olarak hepimiz tedirginiz. Bizi asıl endişelendirense sokaklarımızda dolaşan ve kim olduğu belli olmayan insanlar" diyor Hataylılar.
BBC'nin Mihraç Ural'ın iddiaları reddetmesi ve kendini müdafaa edebilmesi için tüm performansını kullanması da ilginç.
Kaza geliyorum demez ama kaosun ayak sesleri duyulur.
İran ve Hatay'a çok dikkat edilmeli.
MİT'in peşine düştüğü 100 İran ajanı bir şeyler yapamamalı.
Devlet-i Aliyye'ye bile hiçbir dönem güven vermeyen İran tehdidini, o devirlerin muteber formülüne uygun şekilde pençe-i kahrıyla
Yavuz bertaraf etmişti.
Ama bugün ne Yavuz'un devleti ne de devletin Yavuz'u var.
O halde bölgesel istikbali iyi koklamak, stratejik ve diplomatik devlet aklını isabetle kullanmak gerekiyor.
Abdülhamid-i Sânî kadar olmasa da...
Gültekin
Avcı -
Bugün Gazetesi