Oyun içinde oyun; Uludere
Uludere'de hiçbirşey, 35 kişinin öldüğü gerçeği dışında, göründüğü gibi değil.
Terörle mücadele yapan bir ülkenin başına gelebilecek en kötü şey, şüphesiz
sivil halkın vurulması olur.
Örgüt ve siyasi uzantıları; yıllardır
terörle mücadeleyi baltalamak için “devlet kendi vatandaşını vuruyor” diye
propaganda yapıp duruyorlar.
İşte şimdi bu oldu. Daha doğrusu olduruldu.
Bir el; çok profesyonel bir şekilde bir taşla bir sürü kuş vurma planı yaptı ve uyguladı.
Tıpkı bu topraklarda daha önce defalarca uygulanmış senaryolar gibi.
Sağ-sol, Türk-
Kürt,
Alevi-
Sünni, o-bu çatışmalarını planlayanlar şimdi başka bir tuzakla görev başındaydı.
Terör
örgütü son dönemde şiddetini
bölge halkına yöneltti. Güneydoğu'nun birçok ilinde çok sayıda Kürt vatandaş
terör örgütü tarafından katledildi.
Siirt'te düğüne giderken öldürülen 4
genç kız, Batman'da taranarak öldürülen hamile kadın ve karnındaki 8 aylık bebeği, Bingöl'de 4 masum insanın hayatını kaybettiği canlı
bomba eylemi…
Örgüt; güya haklarını savunduğunu iddia ettiği bölge halkını öldürdüğü bu eylemlerle çok zor durumda kaldı.
Derin yapılar şimdi Uludere'de, örgütün son dönemde sivillere yönelik yaptığı katliamlar nedeniyle düştüğü zor durumun, devletten kendilerince öcünü aldı.
Her kritik olayda devreye giren bir derin el, Uludere'de de devreye girdi ve birileri askere, o insanları
terörist sandırdı.
Terörle mücadele eden askere, ölümcül bir hata yaptırıldı.
Büyük bir tuzak kuruldu.
Nasıl mı ?
Vurulanlar
korucu ailesinin fertleriydi yani teröre karşı devlet adına çalışan insanlar ölmüştü.
Kaçakçılıktan dönüyorlardı. Görünürde illegal bir iş yapıyorlardı.
Ayrıca sivillerin kullanmadığı bir bölgede, teröristlerin geçiş güzergahındaydılar.
O yoldan, terör örgütünün yöneticilerinin de aralarında bulunduğu kalabalık bir grubun,
kaçakçı kılığında sınırdan sızacakları ihbarı vardı.
Terör örgütünün işine yarayacak ne varsa adeta hepsi aynı kümede kesişmişti.
Sanki bu olayın öncesi ve sonrasının bütün planı, bir el tarafından en ince ayrıntısına kadar yapılmıştı.
Olayın gerçekleşmesinden dakikalar sonra terör örgütünün haber organları hemen harekete geçti. Olay iktidara
fatura edilerek provokasyon başladı.
Devlet için terör örgütüne karşı çalışan korucuların öldürülmesi karşısında örgütün yayın organlarının ve BDP'lilerin, bu kadar heyecanlanmaları, sokağa dökülme çağrıları normal mi sizce?
BDP'liler o kadar üzülmüşlerdi ki; Uludere ile ilgili yapacakları
basın açıklaması öncesi, kameraların önünde olduklarını unutup kahkahalar atıyorlardı.
Örgüt bir taraftan da hükümeti zor durumda bırakmak için, ilginç bir şekilde koruculara sahip çıkıyordu.
Devleti Uludere'ye yaklaştırmamak için, her plan örgüt tarafından ustaca uygulandı.
BDP; sanki Uludere
Türkiye Cumhuriyeti toprağı değilmiş gibi, bu ülkenin yöneticilerini tehdit ederek "buraya gelmeyin" dedi.
Maalesef devletin olmadığı yerde, tabutlara terör örgütünün renklerini taşıyan bezler sarıldı.
Taziyeye giden
kaymakam, köye dışarıdan gelen provokatörlerin saldırısına uğradı.
Örgüt Uludere'ye sahip çıkarak doğuda şov yaptı, batıdaki vatandaşın kafasındaysa ölenlerin
kaçakçılık yapan terörist oldukları algısını oluşturdu.
Bu tam da Ergenekon'un zihniyetine uygun bir çatışma ortamı oluşturma yöntemi.
Birçok insan bu satırları okurken eminim "ne yani terörist değiller miydi" diye soruyordur.
Hayır değillerdi.
Onlar bu ülkenin devletine bağlı insanlarıydı ve şimdi bu acı hepimizin acısı.
Yok edilmesi için çaba sarfedilen derin güçler, devlete karşı ölümcül bir hamle yaptı.
Teröre çok ciddi darbeler indirilirken, şeytani bir oyunla hem devlet, hem d
e devlet için çalışan korucu ailesi tuzağa düşürüldü.
Şimdi
ihanet odakları ellerine geçirdikleri bu fırsatı kullanabildikleri yere kadar kullanacaklar.
Şehirleri karıştırmak adına her türlü provokasyona zemin hazırlayabilmek için ellerinden geleni ardlarına koymayacaklar.
Üstelik bu olayı yıllardır savundukları "devletin kendi vatandaşını öldürdüğü" propagandasına malzeme yapacaklar.
Devlet maalesef Uludere'deki cenazelere sahip çıkamadı. O tabutların terör örgütünün renkleriyle sarılmasına meydan verilmemeliydi.
Uludere olayının en ince ayrıntısına kadar aydınlanması için, 35 kişiyi bombalatan ihbarın kimden geldiği mutlaka ortaya çıkarılmalı.
Yoksa bu olay Türkiye üzerinde, geçmişteki fail-i meçhullerden çok çok daha fazla etki bırakır.
Türkiye'nin birlik beraberliğinin karşısında bütün hileleri kullanan nasıl bir yapının bulunduğu bir kez daha görülmüş oldu.
Türkiye'deki derin yapıların gücünün bittiğini, kollarının kanatlarının kırıldığını düşünenler Uludere'yi iyi okumalı.
Karşımızda hala en
hain planları yapabilecek kadar diri bir yapı duruyor.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU - SAMANYOLU HABER
[email protected]
twitter.com/aakadiroglu