Yapılan araştırmalara göre
terör örgütünde kadınların oranı yüzde 25. Bunların bir kısmını
Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olmasına rağmen kız çocukları oluşturuyor. Terör örgütü, kadınları, silahlı eylemci, istihbaratçı olarak görevlendiriyor. İllegal çalışmanın en elverişli elemanları olan kadınlar, şehirlerdeki çalışmalar çoğunlukla onların elleriyle yürütülüyor.
İntihar eylemlerinde de görevlendirilen kadınlar,
teröristbaşı Abdullah
Öcalan yakalanmadan önce koruma örgütünün en aktif ve en güvenilir elemanları oldu.
Çatışma alanı dışındaki yerlerde hizmet işlerinde çalıştırılan kadınlar, yönetici takımla ilişkiyi reddettikleri, muhalefet ettikleri ya da muhalif gibi davrandıkları belirlendiği zaman 'ajan' olarak nitelendirilip tutuklanıyor, işkenceye tabi tutuluyorlar. Ajan diye şüphelenenlerin tutuklanması halinde ise daha çok bilensinler, duygusallıktan uzaklaşsınlar diye işkenceci olarak görevlendiriliyorlar.
Terör örgütündeki kadınlar sorununu değerlendiren
Kürt siyasetçi ve yazar
İbrahim Güçlü,
PKK'daki kadın sayısının yüzde 35 olduğunu söyledi. Kürt
toplumunda kadınların en fazla ezilen toplumun en büyük kesimi olduğuna dikkat çeken Güçlü, PKK'nın bu sistemi değiştirmek, kadını özgürleştirmek adına yeni bir
bağımlılık sistemini oluşturduğunu vurguladı.
"Kadını güya kocasına karşı, sıradan erkeğe karşı özgürleştirirken, kadınları PKK'ya bağımlı hale getiriyor. PKK, özel bir kişilik olmadığı için, PKK adına da lidere ve liderlere bağlılık geliştiriyor." diyen Güçlü, kadınların en fazla Öcalan'a bağlı olduğunu belirtti. PKK kadınlarıyla şeyh-mürit arasındaki ilişkiden daha sıkı, daha fanatik bir bağımlılık ilişkisi bulunduğunu anlatan Güçlü,
"PKK, Öcalan'ın, 'öl dediği zaman ölecek' 'intihar et dediği zaman intihar edecek', 'hepiniz benim kadınım olacaksınız dediği zaman onun kadını olacak', 'şu ya da bu yere saldırın dediği zaman saldıracak' tehlikeli, saldırgan, patalojik, duygulardan arınmış bir kadın kategorisi yaratmıştır ve bu sahiplikle kadınları hoyratça bir yapı içinde hareket ettirmektedirler." dedi.
"KADINLARA ASKERİ HAPİSHANEDE UYGULANMAYAN İŞKENCE TÜRLERİ UYGULANIYOR"
Asıl şeflerin hükmü altında, üst ve alt düzeylerde yetkilendirildiğini dile getiren Güçlü, konuya ilişkin yazılanlarda kadın mahpuslara yapılan işkencelerin 5 Nolu
Diyarbakır Askeri Cezaevinde yapılanlardan daha şiddetli ve kötü olduğunun ifade edildiğini aktardı.
PKK'nın 5 Nolu Diyarbakır Askeri Hapishanesi'nde uygulanmayan işkence türlerini de uyguladığına dikkat çeken Güçlü, PKK'nın şiddetle
aileye karşı olduğunu vurguladı.
Öcalan'ın ailesiz, aileden koparılan, kimsesiz, erkek ve kız çocuklarının terörist olmasını heyecanla istediğini anlatan Güçlü, şöyle devam etti: "Bunların, kendisine ve PKK'ya karşı muhalefet etmelerinin olanaksız olacağını, ya da muhalefet etmelerinin çok zayıf bir ihtimal içinde olacağını, onların rahatlıkla her eylemde kullanılabileceğini, özellikle de muhaliflerin ve halkın infazı eylemlerinde sorunsuz olacaklarını
doğal olarak sosyo-
psikolojik ve toplumsal anlamda saptıyorlar. Öcalan açıkça yeniçeri niteliğinde bir savaşçı ordunun yaratılmasını amaçlıyor, bunun için çabalıyor. Bu nedenle, kadın ve erkek gerillaların kendi ailelerinden uzaklaşmaları, aile kurumuna düşman olması için özel telkinler ve eğitimler yapıyorlar." diye konuştu.
"KIZ ÇOCUKLARI BELLİ VAATLERLE KANDIRILIP DAĞA ÇIKARILIYOR"
Güçlü, şunları söyledi: "Aile düşmanlığı, geleneksel bir toplum olan Kürt toplumunda kadınların erkeklere karşı konumlanması, erkekleri horlamaları, dışlamaları, gelenek dışı davranmalarıyla becerilmeye çalışılıyor. PKK'ya katılmadan önce evli olanların birbirinden kopması, birbirinden uzaklaşması telkin ediliyor. Bunun pratikçe gerçekleşmesi sağlanmadığı zaman, evli kadın ve erkeğin birbirini görmemesi, aile olarak ilişkilerini geliştirmemesi ve devam etmemesi için birbirinden uzak ve bilinmez yerlerde görevlendiriliyorlar. Aynı işlem ve
uygulama, gerillalara katıldığında birbirini seven, sözlü, nişanlılar için de geçerli. PKK'ya katılmadan önce, bir birine âşık olup da PKK'ya katılan kadın ve erkek gerillaların aşklarına son vermeleri için direktif veriliyor. Direktifin sökmeyeceği de düşünüldüğü için de, birbirine
aşık ve evlenmek isteyen çiftler birbirin görmeyecek yerlerde görevlendiriliyorlar. Ayrıca PKK'ya yeni katılan kadın ve erkek gerillaların evlenmeleri, âşık olmaları yasaktır. Âşık olan ve evlenmek isteyen kadın ve erkek gerillalar, şiddetle cezalandırılıyorlar. Buna karşılık,
Öcalan başta olmak üzere PKK yöneticilerin kadın gerillalarıyla ilişkilerinde pervasız oldukları, PKK'dan kaçan yöneticilerin, kadın ve erkek gerillaların yazdıklarında rahatlıkla saptanmaktadır."
PKK'nın
18 yaşından
küçük erkek ve kız çocukları dağa çıkarmasının yeni bir sorun olmadığını belirten Güçlü, örgütün temel ideolojik, kültürel, toplumsal yaklaşımlarından biri olduğunu ifade etti.
"Kız çocukları, toplumdaki ve aile içindeki baskıdan bunaldığı için, kız çocuklarının dağa çıkarılması daha kolay olabiliyor." diyen Güçlü, erkek ve kız çocuklarının dağa çıkarılmasının belli vaatlerle aldatılmalar, Kürdistan'ın özgürlüğü ve bağımsızlığı konusunda
beyin yıkaması, zor ve
kaçırma metoduyla gerçekleştiğini vurguladı.
"SON GÜNLERDE 18 YAŞ ALTI ÇOCUKLARIN DAĞA ÇIKARILMASINDA ARTIŞ VAR"
Sorununun hayati bir konu olduğunu belirten Güçlü,
Türkiye genel kamuoyunun, siyaset sınıfı ve aydınlarının bu konuda duyarsız ve sağır konumda olduklarına dikkat çekti. "Yapısal nedenleri ve kuruluş felsefesi gereği PKK savaşmadan var olamaz.
Savaş ve çatışmanın son bulması PKK'nın hayatının son bulması ve sönmesi demektir." diyen Güçlü, "Bulunduğumuz aşamada, PKK ile ilgili gerçeklerin deşifre olmaya başlaması, silahlı mücadeleye inancın azalması, demokratik ve
sivil yoldan sorunların çözümlenmesinin
egemen düşünce olmaya başlaması nedeniyle PKK'nın, toplumsal ve siyasal olarak zorlandığından, PKK yeniden
militanlarını 18 yaşındaki çocuklardan seçmektedir. Benim tespit ve gözlemlerime göre, PKK'nın son günlerde de 18 yaşından küçük çocukları, belirttiğim eski metot ve yaklaşımıyla yeniden dağa çıkarılmalarda bir artış olduğu görülmektedir." şeklinde konuştu.
"İÇ İNFAZLARIN KURBANI ÜNİVERSİTELİ GENÇLER"
PKK'nın kuruluş felsefesinin, tahayyül ettiği otoriter ve faşizan toplum projesinin; tek ideoloji, tek lider, tek lider sisteminin yapılandırılmasının; toplumsal değerlerden uzak, biat eden, baş eğen,
itiraz etmeyen insan
tipi oluşturması paradigmasının bir sonucu olduğunu dile getiren Güçlü, "Öcalan'ın parti yöneticilerine gönderdiği bir talimatında dile getirdiği görüşler, çocuk savaşçıların konumlarına daha bir açıklama getiriyor. Öcalan, eğitim düzeyleri, yaşları itibarıyla PKK'ya uygun insanlarla ilgili diyor ki:
Üniversite öğrencileri, eğitimli oldukları için, soru soran ve kendi akıllarına uygun olmayanlara itiraz eden insanlardır. Bunları şekillendirmek ve PKK'ya uygun militan haline getirmek olanaklı olmuyor. Öcalan, liseli gençlerle ilgili de aynı sakıncalı ve tehlikeli durumdan bahsediyor.
PKK'ya en uygun insanların, eğitimsiz olan her yaş grubundaki insanlar, eğitimliler arasında da ilköğretimin ilk 5 ya da 8 yılını bitirenler. Bu nedenle de, iç infazlara
kurban olanlar, kitlesel olarak üniversiteli gençler ve eğitimli diğer yaş grubundaki kesimler olmuştur." ifadelerini kullandı.
(CİHAN)