Kanal 5'e konuk olan Demokratik
Üniversiteler Platformu Başkanı Prof. Dr.
Tahir Hatipoğlu, medyanın, bir dönem belli yapılanmalar tarafından kullanıldığını ifade etti. Uğur
Mumcu'nun öldürülmesinin hemen ardından, yine medyanın devreye girdiğini anlatan Hatipoğlu, şöyle devam etti:
"
Basın bir dezenformasyon görevi üstlendi.
Olayın gerçek faillerinin görülmesi engellendi. Ben de o dönem farklı açıklamalarda bulundum. Özeleştiri yapıyorum. Pişmanım. Hem kendi arkadaş grubumuzun içinde hem de medya eliyle farklı yönlendirildik. Bu '28
Şubat' döneminde çok daha etkili kullanıldı. Hatta
Danıştay saldırısının ardından da kartel medya yine devreye sokularak olayları farklı mecralara çekmeye çalıştı.
Uğur Mumcu ve Danıştay saldırısı İslamcılara yıkılmak istendi. Mumcu'da başarılı oldular ama Danıştay saldırısı tutmadı. Bu iki olay da tamamen Özel Harp Dairesi tarafından planlanmış bir senaryoydu."
Mumcu suikastını yapanların içeride olmadığını, toplumun içinde dolaştıklarını savunan Hatipoğlu, dosyanın derinlemesine yeniden gözden geçirilmesini istedi. "Türkiye'de laik-anti laik çatışması çıkartarak, darbelere zemin hazırlayan yapılar deşifre edilmelidir" diyen Hatipoğlu, Mumcu gibi Ahmet
Taner Kışlalı, Bahriye
Üçok ve
Necip Hablemitoğlu cinayetlerinde de
derin devlet izinin aranması gerektiğini vurguladı.
"AHMET NECDET SEZER, ATADIĞI REKTÖRLERDEN MİTİNGLERE KATILMALARINI İSTEDİ"
Hatipoğlu, 2003'teki '
Ordu Göreve' pankartının açıldığı miting hakkında da değerlendirmelerde bulunarak,
"Talimat MGK'dan, hayata geçiren, dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz'dü. MGK'nın talimatı doğrultusunda üniversitedeki akademik kadroları Gürüz
baskı altına aldı. 'Ordu Göreve' pankartının açıldığı miting başta olmak üzere, Anıtkabir'e 'cumhuriyet elden gidiyor' diye yapılan çıkarmalar ve cumhuriyet mitinglerine sağlanan
katılım da Gürüz'ün dayatmaları sonucunda gerçekleşti.
Hatta dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de devredeydi. Atadığı rektörlerden mitinglere katılmalarını istedi" diye konuştu.