Türkiye'ye sığınan Beşir,
Suriye halkı ile Dayanışma Platformu tarafından Fatih'teki Reşadiye Otel'de düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada Suriye'nin, herkesin
ölüm korkusu yaşadığı bir
ülke haline geldiğini belirtti.
Basının bilgi almasına ve Arap gözlemcilerin, gerçeklere ulaşmasına izin verilmediğini dile getiren Beşir, ''Ülkede programlı bir öldürme politikası yaşanıyor. Yalnız Beşşar
Esad zamanında değil, 40 yıldır, babası
Hafız Esad zamanından beri devam eden politikalar.
Hürriyet ve
adalet istediği için insanlar şehit ediliyor'' dedi.
Arap Birliğinin yakın bir süre önce gözlemci gönderdiğini anımsatarak, ''Suriye, deneme tahtası mıdır? Başka yere gözlemci mi gönderdiler? Şu anda günde 40-50 şehit veriliyor. Şimdiye kadar 1500 şehit verildi. Rejim, (Bu
dosya 'Arap gözlemcilerin hazırladığı dosya' BM'ye giderse bu tamamen dış güçlerin etkisiyle olacaktır) diyor. Acaba,
Arap ülkeleri ile yapılan bazı gizli antlaşmalar mı var? Biz yaşamak istiyoruz, öldürülmek istemiyoruz. Asıl, Suriye rejimi, dış güçlerden
destek alıyor. Rusya'dan
silah alıyor. İran'dan
yardım talep ediyor. Rusya'nın vetosunu geri almasını rica ediyoruz'' diye konuştu.
Nevvaf El Beşir, Arap Birliği'nin Suriye'yi korumak amacıyla geldiğini, ancak kendisinin korunmaya ihtiyacı olduğunu kaydederek, şunları ifade etti:
''Birlik içindeki gözlemciler arasında da şerefli onurlu insanlar var, korkak insanlar da var. Birliğin geliş esaslarından biri tankların ve güvenlik güçlerin
kent dışına taşınmasıdır. Ama, askerler, gözlemcilerin önünde kardeşlerimizi öldürdüler. Dosya, BM
Güvenlik Konseyine iletilmelidir. Geçiş bölgeleri yapılmalıdır. Tampon bölgeler yapılmasını talep etmekteyiz. Kendi vatandaşını, çocuğunu öldüren ordu, bizim ordumuz değil, sadece bir partinin ve
ailenin ordusudur. Batı,
Amerika, rejimin devrilmesi konusunda kararsızlar. Bu devrim giderse, kim gelecek diye kararsızlar. Önümüzdeki günlerde kurulacak devlet, vatan çatısında buluşacağımız bir devlet olacaktır. Türkiye İslamını kendimize örnek olarak alıyoruz. Demokrasiye, kuvvet ayrılığına inanan, oy sandığıyla gelip giden hükümetlere inanıyoruz. Suriye halkı, rejim yıkılana kadar geriye dönmeyecektir.''
Suriye rejiminin,
soğuk savaştan kalan, Stalin dönemine ait bir
sistem olduğunu iddia eden Beşir, geçici hükümetin kurulması gerektiğini ve 8 ay içinde önce anayasa ardından da hükümet kurulması gerektiğini anlattı.
-Suriye halkından özür-
Nevvaf El Beşir, geçen yılın 9. ayında tutuklandığını, 72 gün hapiste kaldığını anlatarak, ''Suriye'nin uydu kanallarına çıktım hapisteyken. Beni tehdit ediyorlardı, ailemin içinde yaşadığı evi tanklarla yıkmakla. Çekim yapıldı.
Beşşar Esad'ın reform yapmasıyla ilgili görüşlerimi bildirdim. Kafamın üzerinde bir tabanca vardı bu sözleri söylerken. Geceleyin çocuklara işkence yaptıklarını duydum. İnsanların işkencelerden öldüğünü gördüm. Bu söylediğim sözlerden dolayı Suriye halkından özür diliyorum. Sistemin devrilmesinden öte bir talebimiz yoktur. 40 yıldan beri insanlara zulmeden, bu günahkar aile ve sistemin, düşürülmesinden dönüş olmayacaktır. İnşallah kısa sürede, adaletin, hakkın ve özgürlüğün bayrağını dalgalandıracağız'' diye konuştu.
Beşşar Esad'ın
genel af ilan etmesiyle ilgili de Beşir, Esad'ın ilk genel af ilanının olmadığını belirtti ve ''Bu üçüncü. Bu aftan 500 kişi yararlanacak. Bunları serbest bırakacak, ama ertesi gün binlerce
tutuklu yine hapse girecek. Bu af, bir göz boyamadır. Sadece uluslararası arenada bir şeyler yaptıklarını göstermek için. BM
Güvenlik Konseyi, gerekli kararı almazsa, devrimciler ve Özgür Suriye
Ordusu bazı şeyleri kendi kendine yapmak zorunda kalacaktır. Suriye halkının önünde iki seçenek var: Ya
zafer ya ölüm'' diye konuştu.
-Ambulanslardan halka ateş-
Suriye
Maliye Bakanlığında Başmüfettiş olarak çalışan, ancak ülkedeki olaylar nedeniyle Türkiye'ye sığınan Mahmut Süleyman
Hacı Ahmet de Suriye'de rejimin tüm vahşi gücünü kullandığını belirterek, vatanın sınırlarını koruması gereken ordunun, insanlara, köylere, mahallelere, toplumun kutsallarına vahşice saldırdığını dile getirdi.
Ahmet, gençlerin ölümü göze alarak caddelere çıktığını kaydederek, bölgede büyük bir mücadele içinde olduklarını anlattı.
Türkiye'ye, Suriye'deki gençlerin mücadelesini anlatmak için geldiğini belirten Ahmet, gençlerin rejimin tüm baskısına karşın mücadelelerine devam ettiğini söyledi.
Süleyman Hacı Ahmet, ''Humus'ta insanlar, ekmek dahi bulamıyor. Su depoları vuruluyor. Rejim, tüm berberi gücünü halka karşı kullanıyor. Görevim itibariyle rejimin katliamlara nasıl hazırlandığını gözlerimle gördüm.
Hükümet yandaşı
sivil güçleri caddelere bırakıp sivillere saldırtıyorlardı. Ambulanslar, askerler tarafından kullanılıyordu. Ambulans içerisinden ateş açıldığını gözlerimle gördüm. Ambulanslar,
özgürlük için gösteri yapan insanlara ateş açan alet konumuna getirildi'' diye konuştu.
Ahmet, devrime kalkışan insanların, şerefli ve hür insanlar olduğunu söyleyerek, ''Esad'a, bizim kutsallarımıza saldırma hakkını kim verdi? Bize saldırma hakkını hangi kanundan alıyor? BM gerekeni yapmalı. Artık akan kanların durdurulması için çözüm bulunsun, uluslararası kararlar alınsın. Şu anki sistem korkak sistemdir. Askerlerin psikolojilerin gün geçtikçe kötü olmaktadır, çok korkak bir rejim. En kısa zamanda
Allah bizlere zaferi verecektir'' dedi.