Kayıp yakınları, her
kemik parçası bulunduğunda büyük heyecan yaşıyor.
Anne,
baba ya da çocukların yüreğine hançer saplanıyor.
Şanlıurfa Viranşehirli Ulumaskan ailesi de onlardan biri. Halime Ulumaskan ile gelini Ayten, 4
Aralık 1997'de İçkale'ye götürüldükten sonra bir daha göremedikleri baba ile oğulun yolunu gözlüyor. Halime nine, eşi Sadık'tan, gelini Ayten ise üç aylık evliyken kaybettiği kocası Seyithan'dan haber bekliyor. 70 yaşındaki acılı kadın, "
Allah'tan tek isteğim var; ölmeden önce eşimin ve evladımın kemiklerini göreyim." diyor. Evin diğer oğlu İsmail ise DNA sonucunun tutmasını çok istiyor: "Fatiha okuyacağımız bir mezarımız olur."
Sadık Ulumaskan (75) ile oğlu Seyithan Ulumaskan (25), on beş yıl önce, 4 Aralık 1997 günü
Diyarbakır'a geldi. Ancak o tarihten sonra kendilerinden haber alınamadı. Baba ile oğlun kaybolmasından 8 gün sonra Sadık Ulumaskan'ın kullandığı otomobil,
Siverek ilçesi Selimpınar mevkiinde plakası sökülmüş ve terk edilmiş halde bulundu.
Otomobil üzerinde herhangi bir
parmak izine rastlanmadı. Ulumaskan ailesi, bu olay üzerine Diyarbakır
Cumhuriyet Savcılığı ile
TBMM İnsan Hakları Komisyonu'na müracaat ederek kardeşleri ve babalarının bulunmasını istedi. Bütün girişimleri sonuçsuz kalan ailenin açtığı
dava 10 yıl sonra
görevsizlik kararı ile neticelendi.
Diyarbakır'da 2006 yılında
faili meçhul cinayetlerle ilgili açılan bir davada bazı tanıklar, Şanlıurfalı iki kişinin Diyarbakır'da gömüldüğünü söyledi. Bu ifadeler üzerine
dosya yeniden açıldı. Babası ve kardeşinin İçkale'deki
JİTEM binasına götürüldüğüne dair ciddi duyumlar aldıklarını ancak korktukları için gidip soramadıklarını anlatan İsmail Ulumaskan, gözyaşlarına hakim olamıyor: "Onları JİTEM'in öldürdüğüne adım gibi eminim. Kayboldukları dönemde şu an Ergenekon'dan
tutuklu bulunan
Binbaşı Atilla, burada görev yapıyordu. Diyarbakır'daki kazı bittikten sonra DNA için kan örneği vereceğiz. Oradaki kafataslarından bir tanesinin babama ya da kardeşime ait olduğu kesinleşirse çok acıdır ama dünyanın en mutlu insanı ben olurum. Çünkü üzerine Fatiha okuyacağımız bir mezarımız olacak. Allah bu acıyı kimseye yaşatmasın. Ailece perişan olduk."
Halime Ulumaskan, yıllardır
yaşlı gözlerle Diyarbakır'dan gelecek bir haber beklediğini söylüyor. "Ben evlat ve eş acısına dayanmasını öğrendim. Ama oğlumun yolunu gözleyen gelinimin acısı beni bitiriyor." cümlesiyle yaşadıklarını dile getiriyor. Ayten Ulumaskan'ın ise eşinin kaybolduğu günden beri, gözü yollarda. Onun bir gün geleceğine inanıyor. 'Allah'tan
ümit kesilmez.' derken sesi titriyor. Duygularını gözyaşları içinde anlatıyor: "Kaynanam bana, ben Seyithan'ın eşyalarına bakıp
gözyaşı döküyoruz. Tam 15 yıl 3 aydır onu bekliyorum. Allah'ım diyorum, ölmüşse bari kemikleri bulunsun."