Mahkeme Başkanı, özellikle
Hasdal'dan gelen
tutuklu sanıkların iki günde bir revire çıktığını söyledi. Mahkeme, sanıkların tutuklu oldukları cezaevi müdürlüklerine yazı yazılarak, hangi sanığın, hangi
hastaneye sevk edildiği, sanıklara hangi teşhisin konulduğunun sorulmasına hükmetti.
Balyoz darbe planı davasına
bakan İstanbul 10. Ağır
Ceza Mahkemesi Başkanı
Ömer Diken, sanık ve
avukatlarının davayı kilitleme çabalarına tepki gösterdi. Dün yapılan duruşmada bir sanığın sorusunu cevaplayan Diken, davanın uzamasının sebebinin
savunma olduğunu ifade etti. 6 Nisan'dan itibaren duruşmanın sekteye uğratıldığını belirten Diken, "
Yargılamayı tıkama amacı güdüyorsunuz. Sanık avukatları hem AİHM'ye yargılamanın uzamasıyla ilgili başvuru yapıyor hem de duruşmalara girmeyerek yargılamayı tıkıyor. Hukuk hakkın kötüye kullanılmasını korumaz. Eğer suistimal varsa
mahkeme bunun için de karar alır." dedi. Özellikle Hasdal
Cezaevi'nden gelen sanıkların her gün revire çıktıklarını hatırlatan Mahkeme Başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Doktorların her gün bu sanıklara ilişkin ne teşhis koyduklarını merak ediyorum. Eğer ortada farklı bir durum varsa oradaki doktor için de sanık için de hukukî neticesi olur. Baktırırız, duruşmaların olmadığı günlerde de bu sanıklar iki günde bir revire çıkıyor mu?"
Orgeneral Bilgin
Balanlı ve eski
kuvvet komutanları ve
emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 250'si tutuklu 365 sanıklı Balyoz planı davasının 95'inci duruşması
Silivri'de görüldü. Sanık avukatlarının birçoğu 'delillerin değerlendirilmeden savcının esas hakkında görüşünü açıkladığı ve
tanık dinleme taleplerinin kabul edilmediği' gerekçesiyle ve mahkemeyi
protesto etmek amacıyla duruşmaya katılmadı. Mahkeme Başkanı Ömer Diken, tutuksuz sanıklardan Aydın Gönül'ün sorusu üzerine, dosyaya sunulan bütün bilirkişi raporlarının sonuç bölümünü okuduklarını ve raporun anlatmak istediğinin sonuç kısmında yer aldığını hatırlattı. Diken, "Davayı uzatma amaçlı birileri size yanlış bilgiler veriyor. Yanlışa düşüyor, kendi hukukî durumunuzu güçleştiriyorsunuz. Yargılamayı tıkama amacı güdüyorsunuz.'' dedi. Duruşmalara girmeyerek davayı kilitleme taktiğinin, sanık ve avukatlara bir yarar sağlamayacağı uyarısında bulundu. Sanık avukatlarının hem
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yargılamanın uzamasıyla ilgili başvuru yaptıklarını, hem de duruşmalara girmeyerek yargılamayı tıkadıklarını anlattı.
AİHM'nin bu olanları görmezden gelmeyeceğini kaydeden Diken, şunları söyledi: "6 Nisan'dan itibaren duruşmanın sekteye uğramasının sebebi savunmadır. 'Şunlar şunlar olursa duruşmalara katılırız' diyorsunuz. Mahkeme kimseyle pazarlık yapmaz. Biz problemleri hukuk içerisinde çözeriz. Duruşmalara girmeme tavrı devam ederse mahkeme bu durumu aşmak için de karar alır. Hukuk, hakkın kötüye kullanılmasını korumaz. Eğer suistimal varsa mahkeme bunun için de karar alır.''
Ömer Diken, özellikle Hasdal Cezaevi'nden gelen sanıkların sürekli revire çıktıklarını ve doktorların her gün bu sanıklara ilişkin ne teşhis koyduklarını merak ettiğini anlattı. Revire çıkma hususunun mahkemeye gelmemek için yapılması durumunda bunun bir yaptırımının olacağı ve uzmanların bakması için raporları
Adli Tıp Kurumu'na gönderebileceklerini kaydetti. Diken, "Eğer ortada farklı bir durum varsa oradaki doktor için de sanık için de hukukî neticesi olur. Baktırırız, duruşmaların olmadığı günlerde de bu sanıklar iki günde bir revire çıkıyor mu? Tutuklu sanıkların duruşmalara gelmesi zorunludur." diye konuştu.
KOPYALA-YAPIŞTIR SAVUNMALARI DİNLİYORUZ
Pazartesi itibarıyla 3 gün süren savunmasını sonlandıran 14 sanığın avukatı
Haluk Pekşen'in, müvekkilleri duruşmada hazır bulunmasına ve onların savunma yapacağını bilmesine rağmen bugünkü (dünkü) duruşmaya gelmemesini eleştirdi. Diken, "Kendisinin burada hazır bulunması gerekiyor. Biz kendisini 3 gün dinledik. Savunmasının yarısı 'kes yapıştır' şeylerdi. Biz onları çok okuduk, yabancısı değiliz. Aynı iyi niyet kurallarını göremiyorum. 14 müvekkili var. Bunlar nasıl konuşacaklar şimdi avukatsız?" ifadelerini kullandı.
Talepler ve beyanlara ilişkin ara kararını açıklayan mahkeme
heyeti, sanıkların tutuklu oldukları cezaevi müdürlüklerine yazı yazılarak, 12 Ocak 2011 tarihi itibarıyla tutuklu bulunan hangi sanıkların, hangi hastane ve sağlık kurumlarına sevk edildiği, bu kurumlarda söz konusu sanıklara hangi teşhisin konulduğu hususunun sorulmasına hükmetti. Mahkeme heyeti, İstanbul
Baro Başkanlığı'nın, mahkemenin yeni avukat
tayini talebine ilişkin mahkemeye gönderdiği 2
Mayıs 2012 tarihli cevabi yazısında, Anayasa'nın, ''Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez,
genelge gönderemez,
tavsiye ve telkinde bulunamaz.'' hükmünü içeren 138. maddesine karşı geldiğini aktardı. Mahkeme, sanıklara yeniden avukat tayin edilmediğinin anlaşıldığını belirterek, İstanbul Baro Başkanlığı'ndaki bu görevle yükümlü
personel hakkında suç duyurusu yapılması için Silivri
Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazı yazılmasını kararlaştırdı. Heyet ayrıca, sanıkları temsilen önceki duruşmalara ve dünkü duruşmaya girmeyen avukatların isimlerinin söz konusu yazıya eklenmesine karar verdi.