Levh-i Mahfuz'da tespit edildikten sonra topluca dünya semasına indirilen, oradan da Cebrâil vasıtasıyla peyderpey Peygamberimiz'e inzal olunan
Kur'an, bütün âlemleri, bunlar içinde de özellikle insanları ve cinleri muhatap alır. Bir
ayet-i kerimede
Allah Te'âlâ,
"Biz emâneti, göklere yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir" [el-Ahzab, 33/77] buyurmuştur. Bu ayette geçen "emânet" kavramını müfessirlerin pek çoğu "yükümlülükler ve farzlar" diye
tefsir etmişlerdir.
Kur'an-ı Kerim muhataplarının (insanlar ve cinler) hepsine hitap etmekte ve onları hidayete çağırmaktadır. Yalnız her bir muhatabı onun mesajını, farklı farklı boyutlarda almakta ve ondan aynı şekilde istifade edememektedir. Kur'an, mü'minler için başka, ehl-i kitap için başka, münafıklar için başka, kâfirler için daha başka kıymet ifade etmektedir.
Şüphesiz ki, Kur'an-ı Kerim, her ne kadar bütün insanlık için hidayet kaynağı ise de, onun nurundan sadece ona inananlar ve onun kılavuzluğu ile hidayet bulanlar istifade edebilmektedirler.
Mü'minler, Allah katından indirilmiş bütün kutsal kitaplara inandıkları gibi, Kur'an'ın da Allah katından inzal edilmiş dosdoğru bir kitap olduğuna kesin olarak iman ederler.
Zira Allah Te'âlâ mü'minlere, peygamberi Hz. Muhammed'e indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaplara inanmalarını emreder [en-Nisa, 4/136]. Ve mü'minlerden bahsederken onların gayba inanan, namazlarını kılan, kendilerine rızık olarak verilen şeylerden infak eden, hem Hz. Muhammed'e indirilen Kur'an'a hem de ondan önce indirilen kitaplara inanan ve
ahiretin varlığı hususunda yakînî bilgiye sahip olan kimseler olduklarını haber verir[En-Nisa, 4/136]. Dolayısıyla imanlarının sahih olabilmesi için mü'minler, bütün
ilahi kitaplara ve onların sonuncusu ve en mükemmeli olan Kur'an'a inanmak durumundadırlar.
Kitaplardan bir kısmına inanıp bir kısmına inanmamak gibi bir durum bir mü'min için söz konusu olamaz.
Kur'an-ı Kerim muhatap olduğu mü'min-leri kendi başlarına bırakmaz. Ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır:
"Mü'minler ancak Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rabb'lerine dayanıp güvenen kimselerdir [el-Enfâl, 8/2]. Bir başka ayette de "Herhangi bir sûre indirildiği zaman onlardan bir kısmı der ki: "Bu sizin hanginizin imanını artırdı?.
İman edenlere gelince (bu sûre) onların imanını artırır ve onlar sevinirler." [et-Tevbe, 9/124] buyurulmaktadır.
Allah Te'âlâ Kur'an-ı Kerim'in "Kur'an, insanlar için bir hidayet (hüdâ) olmak üzere indirilmiştir."[el- Bakara, 2/185] ayetinde bütün insanlar için "hüdâ" olduğunu bildirmiştir. Dolayısıyla Kur'an bütün insanlar için hidayet kaynağıdır. Nitekim bir ayet-i kerimede Kur'an'ın "bütün insanlara doğru yolu gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak indiği" [el- Bakara, 2/185] anlatılmıştır.
Dr. Emine Gümüş Böke