12
Eylül 1980 askerî
darbesiyle ilgili davaya işkenceden hayatını kaybettiği halde normal
ölümmüş gibi gösterilenlerin yakınları da müdahil olmaya hazırlanıyor. Dönemin Mamak
Askerî Cezaevi Müdürü
emekli Albay Raci Tetik'in 1 numaralı
şüpheli olarak yer aldığı işkence soruşturması 59 ilde yürütülüyor. Darbe sonrasında 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi. Yaklaşık 300 kişinin ise kuşkulu bir şekilde hayatını kaybettiği tespit edildi.
İşkenceden ölümler
raporlara 'normal ölüm' olarak yansıdı. Tarihe 'en kanlı darbe' olarak geçen
12 Eylül askerî müdahalesinde 517 kişiye idam cezası verildi. Bunlardan 50'sinin infazı gerçekleştirildi. Ayrıca darbeye zemin hazırlamak için kurgulanan olaylarda binlerce vatandaş hayatını kaybetti. İhtilal sonrasında da ölümler bitmedi. Cezaevlerinde türlü işkencelere maruz kalan birçok mahkûm
vefat etti. Bazısının
intihar ettiği, bazısının yakalandığı hastalık sebebiyle öldüğü belirtildi. Ne cezaevlerinin kötü şartları ne de alınmayan güvenlik önlemleri
sorgulandı. İşte çarpıcı iki örnek: Bursa'da işkence sonucu hayatını kaybeden Rafet Demir için 'kendini 5. kattan attı' dediler. Mamak'ta 18 yaşındaki Bekir Bağ sorguda işkenceyle öldürüldü. "Kendini astı" diye kayıtlara geçtiler.
12 Eylül sürecinde gözaltına alınan birçok kişi uğradıkları işkence ve kötü muamele sonrası hayatını kaybetti. Ancak ölenlerin hiçbirisinin ölüm sebebi kayıtlara 'işkence' olarak geçmedi. Darbecilere göre kimi 'intihar' etti, kimisi ise 'hastalık'tan öldü. Kayıtlar da böyle tutuldu. Bursa'da işkenceyle öldürülen Rafet Demir'in 'kendini 5. kattan attığı' yazıldı. Mamak Cezaevi'nde işkence yapıldığı ortaya çıkmasın diye
siroz hastası Hasan Alemlioğlu ölüme terk edildi. Ordu'da
Nevzat Karayün'ün evi 'teslim ol' çağrısı bile yapılmadan tarandı. Malatya'da Mehmet Kazgan ölünceye kadar dövüldü. Yol üzerinde bir mezarlığa defnedildi. İskenderun'da 25 yaşındaki Ali
Bakır ağır hastayken tekrar sorguya alınıp komaya sokuldu. Mamak'ta 18 yaşındaki Bekir Bağ sorguda işkenceyle öldürüldü. Cenazesi cezaevine götürüldü, 'kendini astı' diye rapor tutuldu. Bunlar gibi onlarca örnek var. Dönemin Mamak Askerî Cezaevi Müdürü emekli Albay Raci Tetik'in 1 numaralı şüpheli olarak yer aldığı işkence soruşturması sürüyor. İşkenceden ölenlerin yakınları da davaya müdahil olmaya hazırlanıyor.
Cezaevinde öldürülen 10
ülkücü için yargı yoluna gidecek olan Yusufiye Derneği Genel Başkanı Recep Küçükizsiz, cezaevlerinde ölen arkadaşlarının hesabını sormak üzere önümüzdeki günlerde
Ankara Adliyesi'nde suç duyurusunda bulunacak. Küçükizsiz'in şahit olduğu olaylar işkenceden ölümleri gözler önüne seriyor. Darbenin ardından 11 yıl
hapis yatan ve 19 yıl
sürgün yaşayan Küçükizsiz, geçtiğimiz yıl Türkiye'ye dönebildi. 12 Eylül 2010 referandumunda da darbecilerin yargılanması için '
evet' oyu verdi. Darbe döneminde 2,5 ay cezaevinde işkence gören dönemin
Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Mahir Damatlar ise iki öğretmenin öldürülüp camdan aşağı atıldığını söyledi. Bu öğretmenlerden birinin Aydın Demirkol, diğerinin ise Mehmet Kalmaz olduğunu belirtti. Damatlar, "
Hüseyin Kurumahmutoğlu ise 1987 yılında namaz takkesi takıyor diye dövülerek öldürüldü. 10'larca
şüpheli ölüm vardır. Bizi ayrıca işkence davasıyla ilgili çağırdılar. Zaten bizim müdahilliğimiz yanımızda öldürülen arkadaşlarımızdandı. Bunlar da yargılamanın konusu olmalıdır." dedi. İşkencenin ortaya çıkmaması için hastaneye gönderilmeyip,
Kayseri Zincidere Cezaevi'nde ölüme terk edilen Cumali Şimşek'in ağabeyi Turan Şimşek de işkencelerle ilgili hukukî süreci başlattıklarını söyledi. Şimşek, şöyle konuştu: "İçeride 10 ay yattı. Bu sürede işini bitirdiler.
Namaz kılıyor diye koğuşta kafasını duvara vurmuşlar. Cenazeyi askerî hastaneden aldık. 'Menenjitten öldü' diye rapor verdiler."
Zincidere Cezaevi'nde Cumali Şimşek'in işkencelerle öldürülüşünün canlı tanıklarından Mehmet Akkale ise şahit olduğu işkenceleri anlatırken bile yerinde duramayıp aynı acıları hissediyor. 'Çarmıh' işkencesi yapılıp altlarından sandalyenin çekildiğini, pazularına binlerce toplu
iğne sokulup çıkarılıyormuş gibi acı hissettiklerini, bir ellerinin duvara kelepçelenerek günlerce aç susuz bekletildiklerini anlatıyor. Akkale: "Ben de yaşadığım için biliyorum. 10 dakika içinde sesin kesiliyor, bağıramıyorsun bile. Baygınlık oluyor.
Bodrum kat sadece işkence içindi. Birinci kat ise sorgu ve işkence için kullanılıyordu."