Özel yetkili
Savcı Cihan Kansız tarafından 7 saat süreyle
sorgulanan
Genelkurmay eski Başkanı
Org.neral
İlker Başbuğ, ifadesinin ardından '
örgüt yöneticisi olmak' ve 'darbeye teşebbüs' iddiasıyla sevk edildiği
mahkeme tarafından tutuklandı.
Hükümet aleyhinde kara
propaganda yapmak amacıyla Genelkurmay tarafından kurulduğu iddia edilen internet sitelerinin soruşturulduğu
İnternet Andıcı
davası kapsamında cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Genelkurmay eski Başkanı
sivil savcıya ifade verdi. '
İrtica ile Mücadele
Eylem Planı' davasıyla birleştirilen 'İnternet Andıcı' davası kapsamında dün '
şüpheli' sıfatıyla özel yetkili
Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız'a 7 saat süreyle ifade veren
emekli Or
general İlker Başbuğ, daha sonra sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklandı.
SN. KOMUTAN OLDUĞU İDDİA EDİLİYOR
Andıç belgesinin üzerinde yer alan (Sayın Komutan'a arz) parafında kastedilen
komutan olduğu iddiası ile
Ergenekon Savcısı Cihan Kansız tarafından 'şüpheli' sıfatıyla ifadeye çağrılan Genelkurmay eski Başkanı emekli Org. İlker Başbuğ, dün saat 13.30 sıralarında
İstanbul Adliyesi'ne geldi. Sivil plakalı bir
araçla gelen Başbuğ'a 2 araç eskort olarak eşlik etti. Başbuğ'a, kırmızı bir klasör içerisinde dava dosyasını taşıyan avukatı İlkay Sezer'de eşlik etti. Başbuğ'un
adliyeye gelmesinden yaklaşık 5 dakika önce bir ambulansın da adliye bahçesine girmesi dikkat çekti.
KAPIDA ALBAY TARAFINDAN KARŞILANDI
Lacivert
takım elbise, beyaz-
mavi çizgili
gömlek giyen Başbuğ, kırmızı kravat taktı. Adliye girişinde basın mensuplarının sorularını yanıtsız bırakan Başbuğ, güvenliği sağlayan İstanbul
Merkez Komutanlığı'nda görevli bir
Albay ile tokalaşmasının ardından kendisini izleyen gazetecileri başıyla selamladı. Yoğun güvenlik önlemleri altında adliyeye getirilen Başbuğ'u takip edenler arasında
yabancı ajanslara çalışan basın mensupları da yer aldı.
SAVCI KANSIZ 60 SORU YÖNELTTİ
İlker Başbuğ adliye binasına gelmesinin ardından ifade vereceği savcı Cihan Kansız'ın bulunduğu 5. kata çıkarıldı. Avukatıyla birlikte savcı Kansız'ın odasına giren Başbuğ'un ifadesi yaklaşık 7 saat sürdü. Sorguda Savcı Kansız'ın, Genelkurmay eski Başkanı'na toplam 60 soru yönelttiği, Başbuğ'un da bu sorulara ayrıntılı yanıtlar verdiği öğrenildi. Kansız'ın Başbuğ'a İnternet Andıcı belgesinde geçen "Sayın Komutan'a arz' parafında kastedilen komutanın kendisi olup olmadığını da sorduğu kaydedildi. Sorgu süresi boyunca İstanbul özel yetkili Başsavcıvekili
Fikret Seçen de adliyede bekledi. Savcılık sorgusunun bitmesinin ardından savcı Kansız, Başsavcıvekili Seçen ile bir süre görüştü.
DARBEYE TEŞEBBÜS'TEN TUTUKLAMA
Daha sonra Başbuğ,
savcılık tarafından 'kuvvetli suç şüphesi' ve 'delilleri karartma olasılığı' gerekçesiyle tutuklama talebiyle Nöbetçi 12. Ağır
Ceza Mahkemesi'ne sevk edildi. Burada da 2.5 saat ifade veren Başbuğ hakkında mahkeme
tutuklama kararı verdi. Başbuğ'un '
silahlı
terör örgütü yöneticisi olmak' ve 'cebir ve şiddet kullanarak
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs' suçunu düzenleyen TCK 312. ve 314. maddelerini ihlalle suçlandığı ve hakkında ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası talep edildiği öğrenildi.
GÖREV SÜRESİ SORUNLU GEÇTİ
Bu arada 2008 yılı
Ağustos ayında genelkurmay başkanlığı görevini üstlenen Başbuğ,
görev süresi boyunca birçok şanssızlığı da yaşadı. Subayları, generalleri mahkeme kapılarında en çok yer alan 1 numaralı komutan olarak tarihe geçen Başbuğ, bu nedenle büyük sıkıntı çekti. Ergenekon örgütünün yapılanması içinde emekli generallerle
muvazzaf subayların da bulunması nedeniyle yıllardır süren dava, Başbuğ'un komuta kademesini oldukça yıprattı.
Balyoz Planı,
Kafes Planı,
Poyrazköy,
Deniz Kuvvetleri komutanlarına
Suikast Planı da Başbuğ dönemlerinde general ve subayların mahkeme kapılarını aşındırdığı konular oldu.
Arz edilmeden kimse
kalem oynatamaz
İnternet Andıcı davasında dün çapraz sorgusu yapılan 1.
Ordu Komutanı emekli
Orgeneral Hasan Iğsız'a 2009 tarihli andıç belgesi üzerinde yer alan "Sn.K'a arz" (Sayın Komutan'a arz) ifadesi soruldu. Iğsız '(Sayın komutana arz) demek, bu kişinin yetkilisinin o olduğunu gösterir. Ona arz edilmeden önce hiç kimse kalem oynatamaz, işlem tamamlanamaz' cevabı verdi. Dönemin
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u işaret eden Iğsız, 'Emrin kim tarafından çıkarıldığı önemli değil. İçeriğinin kim tarafından onaylandığı önemlidir" vurgusu yaptı. Belgede parafları bulunan komutanlardan bazıları da savcılık sorgularında 'Başbuğ' ismini telafuz etmişlerdi "İnternet
andıcı" iddianamesinin ek klasörlerinde
soruşturma aşamasında şüphelilere
Nisan 2009 tarihli "internet andıcı" üzerindeki "Sn.K'a arz" (Sayın Komutan'a arz) ifadesinde kastedilen komutanın kim olduğunun sorulduğu ortaya çıkmıştı. Şüphelilerden bazıları bu soruya "Bilmiyorum" şeklinde
cevap verirken, bazı şüpheliler de "Bu komutan, Genelkurmay Başkanı'dır (İlker Başbuğ)" şeklinde cevap vermişti. Savcı'nın sorusuna verilen cevaplar ise şöyle: Orgeneral Hasan Iğsız: "'Sn.K'a arz' ifadesi sadece Genelkurmay Başkanı'na sunulunca yazılır. Buradan da ona sunulup onaylanıp onaylanmadığını ben bilmiyorum. Onun onayı ve emri olmadan birşey yapılamaz. Nihai karar mercii Genelkurmay Başkanı'dır." Korgeneral İsmail Hakkı
Pekin: "Komutana arz edilip edilmediğini bilmiyorum." Albay Hulusi Gülbahar: "Genelkurmay Başkanı olabilir, arz ettiyse onaylanmadan yürürlüğe girmez."
Lav silahına '
boru' demişti
Emekli
Binbaşı Fikret Emek'in Eskişehir'deki evi,
Ankara Zir Vadisi ve Poyrazköy'de ele geçirilen cephanelikler ve yapılan kazılarda çıkarılan 7 adet
lav silahı ve 15
el bombası, 'Bu silahlar kışla dışına nasıl çıkıyor?' sorusunu gündeme taşımıştı. 29 Nisan 2009'da düzenlediği basını bilgilendirme toplantısında lav silahlarının TSK envanterinde çıkmadığını ve boş lav silahının borudan ibaret olduğunu söyleyen
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, basın toplantısına boş lav silahıyla gelmiş ve Lav'ın bir silah değil, tek atımlık bir
mühimmat olduğunu söylemişti. Beykoz'dan çıkarılan boş lavların TSK envanterinden çıkmadığını iddia eden ve niçin gömüldüğünü anlamakta güçlük çektiğini dile getiren Başbuğ, 'Sormaya hakkım yok mu? Boş lavlar niçin gömüldü?' demişti. Makina Kimya Endüstrisi (MKE) raporu, Başbuğ'u yalanlarcasına Poyrazköy'deki bazı lav silahlarının
Genelkurmay Başkanlığı'na teslim edildiğini ortaya koymuştu.