İzmir Kültürlerarası Diyalog Merkezi (İZDİM)'nin davetlisi olarak İzmir'e gelen
Nazlı Ilıcak,
Hilton Oteli'nde düzenlenen 'Her taşın altında "The
Cemaat" mi var?' konulu panele katıldı. Panelde, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin düşünceleri sorulan Ilıcak, bu konuda umutlu olduğunu belirtti.
Anayasa konusunda
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın söz verdiğini ifade eden Ilıcak, "2014 yılında cumhurbaşkanlığına
aday olmayı düşünüyor benim kanaatime göre… Bu vaadiyle seçimlere girerse herkese bunun yerine gelmediğini hatırlatacak. Bence bir metin çıkacak ve bu metin genel kurulda oylamaya sunulacak. O metin genel kurulda takılırsa 'Ne yapayım oylamada geçmedi' diyecek. O bu gayreti gösterirse diğerlerini zor durumda bırakır. Ben en azından bu şekilde bir metni Anayasa Komisyonu'ndan geçirip en azından genel kurula getireceğini düşünüyorum." dedi.
'ASKER-MEDYA İLİŞKİSİNİ HER MÜDAHALEDE GÖRDÜK, SADECE 28 ŞUBAT'TA DEĞİL'
Paneldeki konuşmasında daha çok asker-medya ilişkisi üzerinde duran Ilıcak, Türkiye'de askeri
vesayetin 1960 ihtilali ile başladığını, o tarihten bu yana da bu ilişkinin her askeri müdahalede görüldüğüne işaret etti. "Türkiye'de her zaman asker-medya ilişkisini gördük. Sadece 28
Şubat'ta değil." diyen Ilıcak, 28 Şubat sürecinin yargıya intikal etmesinin ardından yapılan kara
propagandaların gazetelerde yer aldığını belirtti. Eski
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral İlker Başbuğ döneminde hazırlanan '
İrtica İle Mücadele Eylem Planı'na bakıldığında bunun kara propaganda olduğunun rahatlıkla görüleceğini ifade eden Ilıcak, "
Asker gerçek bir
tehlike ile mücadele etmiyor. Asker önce bir tehdit belirliyor bu tehdidin falanca kişiden, falanca iktidardan kaynaklandığı kararını veriyor. Ondan sonra bu tehdit algısının kamuoyunda yaygınlaşması için kara propaganda yapıyor. Yani yalan söylüyor. Halkta bir korku oluşturuyor." şeklinde konuştu.
'MEDYA KULLANILMADAN TEHDİT ALGISINI OLUŞTURMAK KOLAY DEĞİL'
Tehdit algısının oluşturulması için medya ve
sivil toplum kuruluşlarının kullanıldığını vurgulayan Ilıcak, bu konuda meydanın her zaman olumsuz imtihanlar verdiğini hatırlattı. Türkiye'de asker- medya işbirliğinin sadece 28 Şubat'la sınırlı olmadığını kaydeden Ilıcak, sözlerini şöyle sürdürdü: "
Medya ve asker ilişkisi maalesef Türkiye'de her dönem oldu. Türkiye'de
askeri vesayet 27
Mayıs 1960'da başladı. Ondan önce böyle bir durum yoktu. 1960 yılında
Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun Paşa,
27 Mayıs darbesine iştirak etmedi. Bu nedenle apoletleri söküldü. Yani meşrutiyet çizgisinde kalmak isteyen bir genelkurmay başkanı böyle bir muameleye maruz kaldı. Vesayetin temelleri atıldı."
ASKER NE DEDİYSE AYNISINI KÖŞELERİNDE YAZDILAR
28 Şubat post-
modern darbesinde bir kısım medya temsilcilerine brifingler verildiğini hatırlatan Ilıcak, "28 Şubat'ta biliyorsunuz meşhur brifing var.
12 Haziran 1997'de yapıldı bu brifing. Medyacılar da çağırıldı. O brifinge çağrıldınız, gidebilirsiniz. Ama gittikten sonra en azından orada size anlatılanları dönüşte zihninizde sorgularsınız, biraz eleştirirsiniz. Ama hayır böyle bir şey yok. Gittiler askerler kendilerine ne dediyse aynısını köşelerinde yazdılar." eleştirisinde bulundu.
Brifingleri sorgusuz sualsiz köşelerine taşıyanlar arasında
Ertuğrul Özkök,
Fatih Çekirge ve
Emin Çölaşan gibi isimlerin de olduğunu belirten Ilıcak şu eleştirilerde bulundu: "Bu ayıp bir şey, yani ben mesleki açıdan bu tarz medya mensuplarının hadi brifinglere gittiler fakat brifingden sonra kucak dolusu övgülerle ve asker ne söylüyorsa sanki
itiraz edilmez bir kelammış gibi alkışlayarak onaylamalarını anlamıyorum doğrusu."
'28 Şubat'ın karanlık günlerinden 28 Şubat'ın sorumlularından
hesap sorulur' günlere gelindiğine dikkat çeken Ilıcak, "Bırakınız 28 Şubat'tan,
emekli generallerden hesap sorulmayı,
muvazzaf askerlerden, generallerden hesap soruluyor. Genelkurmay Başkanı olarak
İlker Başbuğ, irtica ile mücadele
eylem planından dolayı hesap veriyor. Ben
Ergenekon vari bir yapılanma mıdır, bu başka bir şey mi kesin konuşamam. Ama bu bir vesayetçi yapılanmadır. Vesayet, 27 Mayıs darbesinden sonra kurulmuştur ve bugüne kadar sürdürülmüştür. Bu vesayetçi yapı çeşitli şekiller almıştır. Zaman zaman darbe yaptı, bazen siyasi partileri kapattı, bazen de hükümeti devirmekle yetinip, parlamentoyu açık tutmuştur. Zaman zaman 28 Şubat gibi parlamentoya dokunmamış, partilere dokunmamış asker arka planda kalarak siyasetçiyi medyayı sindirerek bir müdahale zemini hazırlamışlar." dedi.
İZDİM Yönetim Kurulu Başkanı Şemsettin Ayyıldız da panele gösterilen ilgiye teşekkür ederek merkezin çalışmaları hakkında bilgi verdi.
(CİHAN)