Hukukçular ve aydınlar ise
darbecilerin, çetelerin,
terör örgütü
PKK/KCK mensuplarının yargı önünde
hesap vermesinde etkin rol oynayan ihtisas mahkemelerinin kamuoyunda tartışılmadan alelacele kaldırılmak istenmesinden endişeli.
Özel yetkili mahkemelere ilişkin
düzenlemenin önemli ayaklarından birini de yeni 'dokunulmazlıklar' getirilmesi konusu oluşturuyor. Bazı kamu personeline yönelik
soruşturmaların izne bağlanması endişelere neden oluyor.
Kamuoyuyla içeriği henüz net bir şekilde paylaşılmayan düzenlemelerde, üst düzey bürokratlar ile
Genelkurmay başkanı ve kuvvet
komutanlarının yargılanmasına 'izin şartı' kuralı getirileceği belirtiliyor. Bu düzenlemenin, ordu mensuplarına
sivil yargı yolunun açılmasıyla atılan sivilleşme ve
demokratikleşme adımlarıyla çeliştiği aktarılıyor. Hukukçular yeni dokunulmazlıklar ihdas edilmesinin
demokrasiyi yaralayacağını anlatıyor. İşte görüşler:
Prof. Dr. Vahit Bıçak: Türkiye'de hukukun en temel ilkesi olan 'eşitlik' ilkesi hâlâ geçerli değil. Bu sebeple vatandaşlar, statülerine göre farklı hukuki kurallara tabi oluyor. Adalet sisteminin gücü, sokaktaki garip gurebaya yetiyor. 'Soruşturma izni', dokunulmazlığın diğer bir ismidir. Resmi koltuğa oturan kişi, bir bağışıklık kazanıyor hukuka karşı. Yürüyen
davalara izin şartı getirilirse, görülen davalar bundan etkilenir. Bu davaların
avukatları 'müvekkilimiz için izin alınamamıştır' diyecekler.
Savcı izin isteyecek. İzin verilmediği takdirde dava açılmamış sayılır.
Ayrıca bu yasa çıktığı anda derhal uygulanacağı için, tutuklu bulunan eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un derhal salıverilmesi gerekecektir. Başbuğ için izin alınmamış olmasının sonucu, otomatik tahliyedir. İznin beklendiği süre içerisindeki
özgürlük kısıtlaması
kanuna aykırı."
Gültekin Avcı: "
Hayat hakkı ve işkence konusunda devletlerin etkin soruşturma mükellefiyeti var. Soruşturma izni sistemi getirildiğinde savcı
arama, yakalama, ev arama gibi pek çok işlemi yapamayacak ve bunları yapabilmek için izin istemesi gerekecek. Bu da soruşturmanın gizliliğine darbe vuracak.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde belirtilen etkin soruşturma yapma ilkesine aykırıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu ilkeden savaş zamanında bile taviz vermiyor. Terör, darbe gibi ölümcül suçların izin sistemine bağlanması, hiçbir
modern hukuk devletinin kabul ettiği bir durum değildir.
Emekli Askerî Hakim Albay Mesut Kurşun: "Zaten
Anayasa'nın 129. maddesi kapsamında asker kişiler için ağır cezalı suçlar dışında komutan izin vermediği sürece askerî savcı soruşturma açamaz. Ek bir soruşturma izni şartıyla anayasa ihlal edilmiş olur.
Hükümetin, en azından kamuoyuna tereddütleri giderici açıklama yapmaması şüphe uyandırıyor. İnsanları rahatsız eden de bu. Hükümet yetkilileri arasında da bir mutakabat gözükmüyor. Birbirinden farklı açıklamalar yapılıyor."
Avukat Cüneyt Toraman: "Özel yetkili mahkemeler tamamen kaldırılsa bile, adı ne olursa olsun, 'özel yetkili' başka mahkemelerin kurulması gerekecektir. Zira aynı anda, birçok bölgede birden faaliyet gösterebilme yeteneğine sahip olan terör örgütleriyle, klasik ceza usul hükümleriyle mücadele etmek imkânsızdır. 60 saniye bile, terör örgütlerine yönelik operasyonları başarısız hale getirmek için yetmektedir. ÖYM'lerin kaldırılmasıyla 'görev' sorunu da ortaya çıkacaktır. Dava dosyaları mahkemeler arasında dolaşacak, görevsiz olduğuna karar veren mahkemeler sorumluluktan kaçmak için sanıkların tümünü tahliye edecektir. Kanuna, 'devam etmekte olan davalara özel yetkili mahkemelerde bakılacağı' yönünde geçici madde konulsa bile,
bu düzenleme, usul hükümlerinin derhal uygulanacağı ilkesine ve anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağından, ortaya çıkacak kaosu önlemeye yetmeyecektir. 21. yüzyıl Türkiye'sinde 'izin' şartına ihtiyaç yoktur. Yeni anayasa sürecinde, mevcut izin sisteminin bile tamamen kaldırılması tartışılırken, bunun kapsamının genişletilmesini izah etmek mümkün değildir. 12
Eylül referandumu, darbelere karşı çıkanlar ile darbelere
destek verenler arasında geçmiş ve darbelere karşı çıkanların zaferiyle sonuçlanmıştır.
Darbecilerin serbest bırakılmasına yol açacak böyle bir düzenlemenin, referandumdaki yüzde 58'in beklentilerine ve arzusuna aykırı bir düzenleme olduğu açıktır."
Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek: Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması konusu aceleye getirilip yargı reform paketine eklenerek düzenlenecek bir konu değil. Genel yargıdaki bütün sorunları günah keçisi gibi özel yetkili mahkemelerin üzerine yüklenmek suretiyle, ÖYM'nin yürüttüğü davalarda yargılanan örgütlerin
psikolojik propagandaları neticesinde bu noktaya gelindi. Yoksa ÖYM'nin yargılamadan kaynaklanan sorunlar yargının genel sorunlarıdır. Üzerinde tartışılmadan böyle bir yasa geçirilirse endişe duyarım.
Siyasi iradenin iradesi de bir oyuna mı getiriliyor, iyi düşünülmeden mi yasa çıkarılıyor diye bunu sorgulamak lazım. 'Yetmez ama
evet' için vilayet vilayet dolaşanlardan biriydim. Türkiye'de artık milli iradenin üstünde
vesayet rejimlerin kurulmaması, örgütlü suç ve darbecilerle mücadelede anayasal değişiklik ve yargının güçlendirilmesi reformun bel kemiğiydi.
Millet bunun için destekledi ve şimdi milletin iradesi göz ardı edilmemeli.
Taha Akyol, Hürriyet Gazetesi yazarı/hukukçu: "Kaldırılmamalı. Yetkilerindeki aşırı kullanımlara yol açan hususlar düzeltilmeli. Türkiye'nin bu mahkemelere hâlâ ihtiyacı var. Kesinlikle buna karşıyım. Kesinlikle oldubittiye getirilmemeli. Bir haftadır üç baş
bakan yardımcısının çelişkili açıklamalar yapması, geceli gündüzlü çalışıldığı halde hâlâ bir formüle varılamamış olması ne kadar karmaşık olduğunu gösteriyor. Bu kamuoyunda tartışılmalıdır. Değişik görüşler ortaya konulmalıdır. Bilhassa yargı camiasının görüşü alınmalıdır.
Hükümet politikacıların görüşünü alıyor, muhalefetin görüşünü alıyor ama Yargıtay'ın görüşünü almıyor. Terör davalarına bakan, bu tür davalara bakan hâkim ve savcıların görüşünü almıyor. Onun için bu mutlaka sonbahara ertelenmeli."
Eski Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu: "Gelişmeler endişe verici. Şimdiye kadar yapılan şeyler demokrasi adına
ümit vericiydi. Darbeler soruşturuluyordu. Suçlular yargılanıyordu. Özel yetkiler kaldırılınca bir kere bunların yargı önüne getirilmesi izin meselesi de söz konusu olursa hiç mümkün olmayacak. Hiçbir komutan astına yönelik yargılama izni vermeyecek. Bu ÖYM'ler ile soruşturma izinlerinin bir kısmı kaldırılmış ve bir yerde eşitlik sağlanmıştı. Siz bu eşitliği lehte değil aleyhte bozarsanız,
adalete olan güven sarsılır. O zaman darbeleri, yolsuzlukları soruşturmak hayal olur. Ben gelişmeleri endişeyle izliyorum.
Şu anda gözüken bu işler, oldubittiye getiriliyor ve bunu yapan iktidar kendi bindiği dalı kesiyor. AK Parti'nin referandumdan daha yüksek oy almasının sebebi, yaptığı bazı reformlardı. Şimdi sen bunları geri alırsan belki bir daha iktidar olmayabilir."
Memur-Sen' class='textetiket' title='Memur Sen haberleri'>Memur Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu: 12 Eylül referandumunda oluşan Türkiye, hukuk devletine doğru giden yeni Türkiye'dir. Referandumda verdiğimiz 'Evet'in anlamı şudur: Bu ülkede millete rağmen
darbe planı yapanlar, kaos planları hazırlayanların hukuk önünde hesap vermesi. Bunların mevzuat değişikliğiyle kendi yolsuzluklarına usulsüzlüklerine bir kurtuluş damarı bulamaması gerekir. Çünkü yasamızda bir hüküm var. Kanun önünde herkes eşittir diyordu. Bu sürecin akamete uğramaması lazım.
Yani yapılan işler ne İmralı'yı ne de Silivri'yi memnun etmemeli. Milleti memnun etmeli."