Hazımsızlık ve gurur

Araştırmacı yazar Mehmet Ünal, bugünkü yazısında "gurur"u ve insana yaptırdıklarını yazdı...

Hazımsızlık ve gurur

Hazımsızlık ve Gurur - 2 Benlik hastalığına kapılan talihsizlerin, hak ve hakikati görüp bilmeleri ve kabullenmeleri çok zordur. Gözlerinin önünde gerçek tüm çıplaklığıyla, bir güneş gibi etrafı aydınlatsa bile onlar, bunu görmemek için gözlerini kaparlar ve sadece kendilerine karanlık ederler. Kur'an, onların bu durumlarını bizlere şöyle bildirir: “Nihayet, (asırlar süren tebliğinin ardından Nuh) şöyle münacatta bulundu: “Rabbim! Halkımı gece ve gündüz demeden, sürekli Din'e davet ettim; “Ama benim davetim, onların gerçekten sadece daha fazla uzaklaşmalarına yol açtı. “Kendilerini bağışlaman için onlara yaptığım her çağrı karşısında parmaklarıyla kulaklarını tıkadılar, elbiselerine büründüler, direttikçe direttiler ve sürekli büyüklenip, beni dinlemeyi kibirlerine yediremediler.” (Nuh/5, 6, 7) Gurur insana, sadece kendi nefsinin izzetini düşündürür. Nefsinin izzetini üstün tutmak için, özellikle kendi aleyhine gibi gözüken doğrulardan kaçınır. Doğruyu kabullenmek ve itiraf etmek ona bir zillet gibi gelir ama kendi izzeti uğruna her türlü insanın zilletine de katlanır. Kendi izzetini her türlü izzetten üstün tutar ve bu uğurda birçok hakikati feda etmekten çekinmez. Bunu yaparken de türlü zulümleri işler. Doğruların peşinde olan insan ise sadece kabul ettiği hak ve hakikatin izzetini düşünür. Çünkü insan sadece, doğru olmak ve doğruları kabul etmekle izzet kazanır. Dolayısıyla doğruların önünde eğilmek onun için bir zillet değil, izzettir. Mümin, iman ile şereflendiğine, değer kazandığına inanır ve bu şerefi, başka hiçbir yalancı şerefe feda etmez. Hz. Ömer'in (r.a) Kudüs'ün fethinden sonra, rahiplerin elinden Mescid-i Aksa'nın anahtarlarını teslim alırken söylediği şu sözler bu konuda, inananlar için çok güzel bir örnek teşkil eder: “Biz öyle bir kavimiz ki; Allah bizi İslam ile şereflendirdi ve bize izzet verdi. Bundan başka hiçbir şeref ve izzete rağbet etmeyiz.” Yani, benim halife olmam, dünyanın üçte birini idare etmem ve şu an sizden, bu ünvanlarımla birlikte, Kudüs'ün anahtarlarını da alıyor olmam benim İslam'la kazandığım izzete bir izzet daha eklemez. Günümüze aktaracak olursak, general, vali, milletvekili, başbakan, başkan veya cumhurbaşkanı vb. olmak, dünyanın değişik yerlerinde, kulislerde, değişik mahfillerde, medyada adından övgüyle bahsedilmek, her gün bir şekilde haber mevzusu olmaya çalışmak, dünya ülkelerini ziyaretlerde bir sultan gibi karşılanmak benim izzetime daha fazla bir izzet katmaz, demektir bu. Zaten, doğruları ve hak nerden gelirse gelsin, eğer hak ise, orda durmayı ve bunu kabullenmeyi kendine yedirememek bir hazımsızlık sorunudur. Bu sorunu yaşayan herkese Allah-u Teâlâ'dan acil şifalar diliyorum. Mehmet Ünal Araştırmacı Yazar [email protected]
<< Önceki Haber Hazımsızlık ve gurur Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER