Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç, H
rant Dink cinayetiyle ilgili karar sonrasında
mahkeme başkanının karardan kendisinin de memnun olmadığına yönelik açıklamalarını eleştirerek, ''Türkiye'de ve dünyada hakimler, mahkemeler kararlarıyla konuşurlar. Yazdıkları kararın verdikleri kararın gerekçelerinin arkasında dururlar.'Ben böyle bir karar verdim ama benim de içim rahat değil' sözü doğrusu bir mahkeme başkanı tarafından kullanılacak bir söz değildir'' diye konuştu. Arınç, ''
Coşkun İğci isimli bir kişiyle ilgili olarak yargılama yapıp da netice ve hüküm kısmında bu kişinin unutulmuş olmasını nasıl izah ediyorsunuz?' diye soru sormak gerekirdi'' dedi.
Arınç,
Türk-İş Genel Başkanı
Mustafa Kumlu ile
yönetim kurulu üyelerini konfederasyon genel merkezinde ziyaret etti.
Görüşmenin ardından gazetecilerin gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtlayan Arınç,
Hrant Dink davasında mahkeme başkanının, kendisinin de karardan tatmin olmadığına ilişkin yorumlarını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine şöyle konuştu :
''Mahkeme başkanının bu şekilde ifadesinin olduğuna inanmak çok güç. Türkiye'de ve dünyada hakimler, mahkemeler kararlarıyla konuşurlar. Yazdıkları kararın verdikleri kararın gerekçelerinin arkasında dururlar. Onlara herhangi bir şey ilave etmezler. 'Ben böyle bir karar verdim ama benim de içim rahat değil' sözü doğrusu bir mahkeme başkanı tarafından kullanılacak bir söz değildir. Ben 25-30 yıllık avukatlık hayatımda böyle gördüm böyle duydum. Çünkü hakimler hem
delil durumuna hem de vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Eğer deliller yeterli değilse bunun vereceği karar şudur. Deliller yeterliyse vereceği karar da budur.''
Bir hakime yakışacak söz değil
Hrant Dink'in ''bir basın çalışanı olarak feci şekilde katledildiğine'' dikkat çeken
Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Bundan büyük üzüntü duyduk. Biz insanların
yaşam haklarına olan saldırıları her zaman şiddetle nefretle lanetliyoruz. Bu olaylarla ilgili olarak bir dava açıldı. Hükümetin görevi olaya karışan kimseler hakkında mutlaka yargıyla
işbirliği yaparak kolluk kuvvetleriyle bunları tespit etmek ve hakimin önüne çıkarmaktır. Ondan sonrası tamamen yargıya aittir.
Yargı da 4 yılı geçen bir yargılama safhasının ardından kararını verdi. Dolayısıyla yargılamanın son safhasına temyiz safhasına gidiyoruz.
Yargıtay mutlaka dosyadaki delillere bakacak iddia ve savunmaları tekrar inceleyecek ve bir karar verecektir. Artık kişisel düşüncelerimizin bir kenarda kalıp, yargının son kararını vermesini beklememiz gerekiyor'' diye konuştu.
''Ancak bugüne kadar yazılanlar, çizilenler, ortaya çıkan deliller, şöyle bir herkes kendi aklında değerlendirdiğinde sadece bir kişinin bu olaydan sorumlu görülmesi ve 18-20 kişinin
beraat ettirilmiş olması ve hatta önüne gelen sanıklardan birinin
tahliye edilmiş olması vicdanları yaralamıştır'' diyen Başbakan Yardımcısı Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü :
''Kamuoyunda bir anket yaparak böyle bir sonuca varamayız. Herkes bireysel olarak bu karardan duyduğu tatminsizliği ifade edebilecektir. Ben yargının bundan sonraki safhasında mutlaka önemli bir karar verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kaldı ki bu sözleri ifade ettiği söylenen mahkeme başkanına önce şunu sormak lazımdı. 'Kararınızda sanıklardan biri hakkında hüküm tertip etmemişsiniz. Coşkun İğci isimli bir kişiyle ilgili olarak yargılama yapıp da netice ve hüküm kısmında bu kişinin unutulmuş olmasını nasıl izah ediyorsunuz?' diye soru sormak gerekirdi. Yoksa 'vicdanen ben de tatmin olmadım' sözü herhalde bir mahkeme başkanına bir hakime yakışacak bir söz değildir. Kamuoyunda da vicdanlarda da eğer yer bulmamış bir konu hakkında sadece üzüntülerimizi ifade etmekle kalmayalım, yargıtayın bundan sonra vereceği kararı da dikkatle takip edelim.''
Her birine ayrı ayrı ceza tertip edilmeliydi
Hrant Dink olayında, kimin ne kadar ceza alması gerektiğine mahkemenin karar vereceğini ifade eden Arınç, ''Bu çok feci ve çok iğrenç bir olaydır. Eğer bir insan, yönlendirilerek bu noktaya getirilmişse onu azmettirenlerin, bir proje dahilinde ona bu görevi verenlerin varlığını kabul etmek ve mümkünse onların hepsini birden yargılamak gerekirdi'' diye konuştu.
Hrant Dink'in cenazesinde eşi Rakel Dink'in yaptığı konuşmayı hatırlatan Başbakan Yardımcısı Arınç, şöyle konuştu:
''Rakel Dink'in bir cümlesi hepimizin yüreklerini yaralamıştı; ' Ya Rabbi bir çocuktan bir
katil yaratan bir düşünce nasıl bir düşüncedir'. Türkiye'de bir çocuktan bir katil yaratılabiliyorsa buna etki eden sebeplerin hepsini ayrı ayrı düşünmemiz lazım. O bir çocuğu bir katil haline getiren şartlar bazen Dink'i vurabiliyor. Bazen sevgilisini testereyle doğratabiliyor. Bazen en yakınına kurşun çekebiliyor. Bazen annesini babasını gözünün önünde katledebilecek duruma gelebiliyor. Suçlu yaratan bir
toplum olmamalıyız. Bu isterse
Ermeni kökenli olması sebebiyle bir insana yöneltilecek bir nefret olsun. Bazen de
akıl almaz cinayetlerin işlenmesine yol açabiliyor. Türkiye'de veya dünyada bir çocuğu bir katil haline getirebilen şartlar varsa bunlarla mücadele etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla Dink cinayetinin önümüze getirdiği pek çok sosyal problemin de olduğunu biliyorum. İşin yargı faslında asli ve fer-i failler varsa, azmettiriciler varsa bunların her birine ayrı ayrı ceza tertip etmeliydi. Etmiş midir Bunu Yargıtay aşamasında göreceğiz. Yargıtay'ın kararına karşı da Türkiye'de söylenebilecek hiçbir şey yok. Elbette bu davayı takip edenler AİHM'e gidebilirler.''
Rant aracı değildir; Hrant hepimizin ortak acısıdır
Arınç, mahkeme kararına yönelik tepkilerin, siyasi propagandaya dönüşmemesi gerektiği uyarısı yaparak, ''Ancak bu dava sebebiyle meseleyi bir siyasi propagandaya dönüştürmenin, Türkiye'de belli çevrelere vurmak için bunu fırsat bilmenin de doğru olmadığını düşünüyorum. Bir rant elde etme aracı değildir; Hrant hepimizin ortak acısıyla katledilmiş bir basın emekçisidir. Meseleye bu gözle bakmamız herhalde daha uygun olur'' ifadelerini kullandı.