Diyarbakır'da 1990'lı yıllarda 5 yıl görev yapan ve son
emniyet müdürleri kararnamesiyle Siirt'ten Diyarbakır'a atanan
Güven, Diyarbakır'ın olduğu coğrafyanın güzel ve tarihi dokusuyla, insanıyla çok güzel ve değerli insanlar yetiştirdiğini anlattı. Güven, "O kadar güzel insan yetiştirmiş ki ama şimdi canavar üretiyor, niye? Denetimsizlikten, kontrolsüzlükten, insana ulaşamadığımızdan, insan odaklı
hizmet veremediğimizden, başka bir şey değil yani.
Bir çocuk dağa çıkıyorsa hepimizin payı var, nasıl özeleştiri yapmayalım. Benim karakoldaki memurumun kötü davranmasıyla, kontrolde yaptığım aşırı güçten dolayı" diye konuştu.
"ÇOCUĞUN DAĞA ÇIKMASINDA HEPİMİZİN PAYI VAR"
Sosyal
yaşamda tutunamamış çocukların yüzlerce özgeçmiş raporunu okuduğunu anlatan Güven, "Bu çocuklar yazmış.
Ulusal kurtuluş savaşımıza katkıda bulunmak istiyorum en son cümlesi. Evladım yaşın kaç 12.
Baba işsiz, annemi dövüyor. Sosyal çevre berbat. Sosyal yaşam savaşını devam ettiremiyor, ben savaşacağım diyor. Bundan ne anlamamız gerekiyor. Çocuk kaçıyor işte, bulunduğu yerden kaçıyor. Bunun kaçmasının sebeplerden biri bensem diğeri de sizsiniz yani. Bu toplumda mutlaka bir sıkıntı var demektir. Bunu orta yere koymazsak nasıl çözeceğiz. Tabi ki konuşacağız, beraber hareket edeceğiz, kaybettiğimiz insan çünkü. İnsan bir evren kadar kıymetli. İnsan, patır patır insan ölüyor. Her birinin hayali, aşkı, sevgilisi var. Bunları öldürüyoruz, yüreklerine kin koyuyoruz" ifadelerini kullandı.
"YILLAR ÖNCE ANNE VE ÇOCUKLARA ULAŞMAK İSTEDİM"
Diyarbakır'da istihbarat biriminde 5 yıl görev yaptığını hatırlatan Güven,
"Bir zamanlar 'bana 5 kişilik bir ekip verin, çocuğu dağda olan annelere gidip ulaşayım' dedim. 'Seni öldürürler' dediler. Ya 'dedim kapısına kadar gittiğimiz insan öldürmüyor da kapısını çalarak girdiğimiz insan mı öldürecek'. Bırakın yapsınlar, hiç olmazsa desinler 'bu adam bunu yapmaya geldi siz de bu haltı yediniz' yani. Keşke o zaman bunları yapabilseydim, bu kadar geç kalmasaydık.
İnsanımıza bu kadar geç ulaşmasaydık. Bu kadar acıdan sonra yapmasaydık. Tamam acı çektik ama ha bire yeni acılarla bu işi sürdüremeyiz. Yeni acılar yeni kinleri getirir. Hep beraberce güzel bir dünya kuralım. Sorunu ortaya tam anlamıyla koyamazsak tam anlamıyla da çözemeyiz" ifadelerini kullandı.
"YÜZYILLAR DİCLE'Yİ BESLER GÖZYAŞIM, BEN AĞLAMAZSAM KURUR SANIRIM"
Diyarbakır'da daha önce görev yaptığı 5 yıla da kısaca değinen Güven, 5 yıl görev yaptıktan sonra söyleyebildiği iki cümle olduğunu dile getirdi. Güven, şöyle devam etti:
"Yüzyıllardır Dicle'yi besler gözyaşlarım, Ben ağlamazsam kurur sanırım. Ben şiir yazıyordum. Burada 5 yıl boyunca şiir yazamadım. Akşam saat dörtten sonra kimse sokağa çıkmıyordu. Birisi sokağa çıksın diye yalvarıyorduk bir tek biz vardık sokakta gezen. Saat 4'ten sonra nerede
patlama olacak, kimin yanacak diye endişeyle bekliyorduk. Orada burada devriye geziyordum ama kimseye bir şey olmasın."
"ÖNCE VATAN DEĞİL ÖNCE İNSAN"
Diyarbakır'da kaldığı 5 yıl boyunca sadece 3 kez pikniğe gidebildiğini anlatan Güven, normal bir hayat yaşaması gerekirken bunu yaşayamadığını belirtti. Bu coğrafyada hayatın normal olması gerektiğini ancak normal olmadığının altını çizen Güven, şunları söyledi: "Ama bu coğrafyada normal olmuyor. Boyumuz küçüktü, sözümüz dinlenmiyordu ama uzun zamandır sosyal devlet olmayı başarmış bir devletimiz var. Herkese ulaşmaya çalışıyor artık. Dula, yetime, öksüze, işsize… Bir şekilde ulaşıyor,
yardım ediyor. Perişanlık içinde olan insanlar var. Bilmediğine ulaşamaz insan ama bilmeye ve ulaşmaya çalışacağız. Devlet, hizmet için vardır. Önce vatan değil, önce insan. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Devletimizin sürmekte olan somut öneriler var. En büyük sorun anneler ve çocuklara ulaşamamaktı. Siirt'te bir projemiz vardı. 3 dilde
Kürtçe,
Türkçe ve
Arapça. Okulların bahçesinde sinema yaptık. Ulaşabildiğimiz insana ulaşalım ve çözmeye çalışalım istedik. Çok ciddi dönüşümler aldım.
Polis olarak bizim yapabileceğiz, mevcut çocuğun ve anne yüzde 1'ine ancak ulaşabiliriz. Bizim tek başına yapabileceğimiz bir şey değil. Tetikleyici olabiliriz. Ama topyekun çözüme ancak bu kadar katkımız olabilir. Milli eğitim ana unsur, gençliğe
hedef vermede birinci sırada milli eğitim var. Milli eğitim de üniversiteyle projeler yapabilir."
CİHAN