Dink davasında gerekçeli karar açıklandı

Mahkeme, Dink davası ile ilgili gerekçeli kararını açıkladı.

Dink davasında gerekçeli karar açıklandı

Dink davasının gerekçeli kararında, Hrant Dink'in hayatını ifade özgürlüğü mücadelesine adayarak, Türkiye'nin demokratikleşmesine yaptığı katkıların izahtan vareste olduğu belirtildi. Sanıkların, Dink'in yazılarını dahi okumamış olduklarını ifade eden mahkeme, "Yazıları okumuş olsalar bile yazının neresinde Türklüğe hakaret olduğu sorulsa bunu dahi tefsir etmelerinin eğitim düzeyleri düşünüldüğünde mümkün olmayacağı açıktır.'' dedi. İddia edilen terör örgütünün var olması durumunda, bu örgütün, tetikçi sanıkların örgüt suçundan cezalandırılması ile gerçek azmettirici olan kendilerine giden yolları tamamen kapatmak isteyeceklerini belirten mahkeme, örgütün delillerine ulaşılamadığından, şüphe nedeniyle beraat kararı verildiğini kaydetti. Dink'in gerekçeli kararında sanıklara isnat edilen suçlamalara karşı mahkeme tek tek kararının gerekçelerini anlattı. "Maktul Fırat (Hrant) Dink'in 19/01/2007 günü öldürülmesi eylemi'' başlığı altında Dink'in öldürülmesine ilişkin kararın gerekçesi anlatıldı. Mahkeme, maktul Dink'in tüm dünya tarafından tanınan, Ermeni kökenli, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir gazeteci ve yazar olduğunu hatırlattı. Mahkeme, avukatların esas hakkındaki beyanlarında da genişçe yer verildiği üzere Dink'in tüm hayatını ifade özgürlüğü mücadelesine adayarak, ülkemizin demokratikleşmesine yaptığı katkıların izahtan vareste olduğunu belirtti. Mahkeme, "Kaldı ki hiç bir vasfı olmasa dahi, herkes Anayasamızın 17. maddesinin birinci fıkrasında belirtildiği şekilde yaşama hakkına sahiptir. Maktulün öldürülmesi olayı nedeniyle Türkiye devleti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) yargılanıp yaşam hakkının korunmaması ve ifade ve kanaat özgürlüğüne aykırılık nedeniyle tazminata mahkum edilmiştir.'' denildi. Cinayet olayında öncelikle vurgulanması gerekli hususun terör örgütünün varlığı şüphesi olduğunu anlatan mahkeme, "Eğer varsa bu terör örgütü faaliyetlerini iki aşamalı olarak planladığı, birinci aşama tetikçiler ve maktulün seçiminde, ikinci aşama ise tetikçiler ile planlayanlar arasındaki hukuki ve fiili irtibatın kesilmesi noktasındadır." ifadelerini kullandı. Birinci aşamanın, cinayetin maktulün yazdığı yazılar nedeniyle 3 -5 şovenist kişinin bir araya gelerek bu cinayeti işlediği imajının uyandırılması olduğunu aktaran mahkeme, "Maktulün Ermeni asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması bu şekilde düşünmemizi isteyen kişilerin amaçlarındandır. Maktul zamanlaması çok iyi yapılarak seçilmiştir. Maktulün cinayetin işlendiği dönemde ifade özgürlüğü ve yazdığı yazılar ile aleyhine açılan davalardan dolayı sıkça gündeme geldiği bir dönemdir. Bu şekilde TMK'nın 1. maddesindeki 'Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.' şeklindeki ifadeye çok uygun bir cinayet gerçekleştirmişlerdir.'' dedi. Trabzon'da yaşayan, simit satan, kırtasiyecilik yapan, öğrenci olan sanıkların kuvvetle muhtemel maktulün yazılarını dahi okumadıkları ifade edilen kararda, "Hatta maktulün yazılarını okumuş olsalar bile, yazının neresinde 'Türklüğe hakaret' olduğu sorulsa bunu dahi tefsir etmeleri eğitim düzeyleri düşünüldüğünde mümkün olmayacağı açıktır.'' denildi. "CİNAYETİ PLANLAYANLARIN AMACI: DEVLET OTORİTESİNİ ZAAFA UĞRATMAKTIR" Mahkeme, "Bu eylemde sanıkları seçen kişiler yine sanıkları çok özel seçmişlerdir. Sanıklar genel olarak Türk ve İslam düşüncesini kendilerine rehber edinmiş Alperen ocaklarına gidip gelen ya da bir ara ocakta görev almış yani organik bağı olan kişilerden seçilmiştir. Ayrıca sanık Yasin Hayal'in yukarıda anlatılan -deyim yerinde ise-'vatan kurtarma edebiyatı' düşünüldüğünde tetikçi olarak tespiti sırasında istismar edilebilecek duyguları olduğu da açıktır. Mc Donald's'a bomba koyma olayını Yasin'in gerçekleştirmiş olması, Hrant Dink cinayetinde sanık Yasin'in tetikci olarak seçilmesinde azmettirenler açısından belirleyici bir öge olmuştur. İki olay açısından sanık Yasin dışında ortak başka bir noktaya rastlanılmamıştır.'' ifadelerini kullandı. Sanıkların ve maktulün yukarıda anlatılan özelliklerinden cinayeti planlayanların amacı; temel hak ve hürriyetleri yok ederek devlet otoritesini zaafa uğratmak olduğunu kaydeden mahkeme, "Özellikle azınlıkların ülke içerisinde temel haklarının güvence altında olmadığı inancını oluşturup, ülkemizi dünya kamuoyunda da zor duruma düşürmek, yine bu cinayetle ülkemizde yaşayan azınlık yurttaşlarımızı provoke ederek toplumsal olayları arttırmak, ülkemiz içerisinde Türk-Ermeni çatışmasını sağlayarak iki milletin birbirene düşmesini sağlamayı amaç edinmişlerdir. Maalesef bu amaçlarında kısmen de olsa başarılı olmuşlardır.'' açıklamasında bulundu. "ÖRGÜT ŞÜPHESİ VAR" Mahkeme, bu denli büyük sonuçları olan bir cinayetin çocuk denilebilecek yaşta, eğitim düzeyleri ortada olan, sanıkların bir örgüt olmadan düşünüp, planlayıp yapmalarının akla uzak görüldüğünü belirtti. Mahkeme, bu düşüncelerinin olayın arkasında bir terör örgütü olduğu şüphesini güçlendirdiğini aktardı. İkinci aşamada cinayeti planlayanların tetikçileri seçtikten sonra aralarındaki irtibatı gösteren delilleri yok ettiklerini anlatan mahkeme, "Hiçbir zaman tetikçiler ile hukuki ve fiili irtibatlarını sağlayacak delil ortada bırakmamışlardır. Delilerin gerek soruşturma, gerek kovuşturma aşamasında bütün veriler tetikçilere işaret etmiş, arkasındaki arzmettiricilere ulaşılamamıştır. Hatta kuvvetle muhtemel cinayeti işleyen Ogün Samast ve azmettiren Yasin Hayal dahi bu kişilerin kim olduğunu bilmemektedirler. Yasin Hayal ve Ogün Samast'ın vatan kurtarıcılığına soyunma edebiyatları azmettirenlerin işini kolaylaştırmıştır.'' dedi. Mahkeme açıklamasında, "Cinayet için ortada tahmin edilenden de daha büyük bir terör örgütü olmasaydı delillere daha kolay ulaşılacağı mantık düzleminde çıkarılabilecek bir sonuçtur. Bu mantıkla belki de var olduğu iddia edilen terör örgütünün delillerin toplanması sürecine de yönlendirme yaparak sirayet etme ihtimali dahi vardır. Ancak bu yalnızca ve her zaman varsayıma dayalı ihtimal olarak kalmıştır.'' ifadelerini kullandı. "AZMETTİRİCİLERE ULAŞMA KAPISINI AÇIK TUTMAK İÇİN ÖRGÜT SUÇUNDAN ŞÜPHE ÜZERİNE BERAAT VERDİK" Mahkemenin bu anlatılan mantıksal çıkarım ile ortada delil olmadan örgüt kurma/yönetme, üyelik, yardım suçlamalarından mahkumiyet hükmü vererek hukuk devleti ilkesini yok sayamayacağını vurgulayan mahkeme, "Hatta eğer iddia edildiği gibi bir terör örgütü var ise, bu terör örgütü tetikçi-sanıkların örgüt suçundan cezalandırılması ile gerçek azmettirici olan kendilerine giden yolları tamamen kapatmak isteyeceklerdir. Mahkememiz, bu azmettiriciler var ise bunlara ulaşma kapısını açık tutmak için, genellikle örgüt suçundan verilen beraat kararında uygulanan CMK 223/2-b maddesi ile değil CMK 223/2-e maddesi gereğince aşağıda anlatılacağı üzere örgüt suçundan, örgütün delillerine ulaşılamadığından, şüphe nedeniyle beraat kararı vermiştir.'' dedi.
<< Önceki Haber Dink davasında gerekçeli karar açıklandı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER