Adalet Bakanı Sadullah Ergin,
Türkiye'deki cezaevlerinde yüzde 110 doluluk olduğunu belirterek, ''Şu anda her 100 kişinin barınacağı yere 110 kişi koymuşuz. Ama baktığımızda ABD,
İngiltere,
Fransa,
Belçika,
Yunanistan,
İspanya ve
İtalya bizden daha zor şartlarda. Biz onlardan daha iyi konumdayız'' dedi.
Ergin, ''Bab-ı Ali Toplantıları''na katılarak, ''Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. Yılında Hukuk Düzeni ve Sistemi Nasıl İşleyecektir?'' konusunda konuştu.
Türk yargısının temel probleminin, güncel de olan uzun yargılama ve
tutukluluk süreleri olduğunu belirten Ergin, Türkiye'de ilk derece
mahkemelerindeki ortalama yargılama süresinin 210 ila 230 gün olduğunu ve burada ciddi bir sorun gözükmediğini söyledi.
Türkiye'de yılda 3 milyonu hukuk ve 3 milyonu ceza olmak üzere 6 milyon
dava dosyasının işlem gördüğünü ifade eden Ergin, esas problemin temyiz mahkemelerinde yaşanan süre olduğunu,
Yargıtay'da hukuk davalarında bir dosyanın 1 yıl, ceza davalarında en az 2 yıl kalabildiğini kaydetti.
Ergin, ''Dolayısıyla 2,5-3 yıldan az yargılama süresi olmuyor. Bir dava açtığınızda, bu dava sonucunda kesinleşmiş bir ilamla
buluşmak için en az 3 yılınız geçiyor'' dedi.
Yargının
iş yükünü grafiklerle destekleyerek anlatan Ergin, alınan tedbirlerle Yargıtay'daki sürenin kısalacağını ve kısalmaya başladığını belirtti. Ergin, şöyle devam etti:
''Yargıtay'da üye ve tetkik hakimi sayıları artırıldı. 2011 yılının başına gelinceye kadar sürekli artan bir iş yükü var. Yeni görevlendirilen üyeler geçen yılın ağustos ve eylül ayında göreve başladıktan sonra Yargıtay'a gelen iş yükünden daha fazlası karara bağlanıp çıkmaya başladı. Bu son derece keskin bir düşüş oluşturdu. Yargıtay'da stokta bekleyen dosyalar eksilmeye başladı. Yargıtay Başkanlar Kurulu bir toplantı yaptı ve kendine bir
hedef koydu. Hukuk dairelerinde bekleyen dosyaları en geç 1,5 yıl içinde, ceza dairelerinde stoklardaki dosyaları da en geç 2-2,5 yıl içinde sıfırlamayı hedefledi. Bu, ortalama 2 yıl sonra Yargıtay'a gelen dosyalar en fazla 2,5-3 ay sonra karara bağlanarak, ilgili mahkemesine gönderilecek demek. Böylece bir yıl süre içinde temyiz mahkemesi de dahil olmak üzere Türkiye'de davaların sonuçlanabileceği bir perspektifi görmüş durumdayız. Yargıtay da kendisini buna göre formatlamış, iş programını da buna göre yapmış durumda.''
-''
Hakim ve savcı sayıları yetersiz''-
Ergin, uzun yargılamaların öteden beri ülkenin ve milletin en büyük sıkıntısı olduğunu ifade ederek, ''Sayın Karakoç'un, 'Bu dava bana dedemden kaldı hakim bey' diyen şiirini hatırlıyoruz'' dedi.
İlk derece mahkemelerinde hakim ve savcı sayısının son derece sınırlı ve yetersiz olduğunu vurgulayan Ergin, ''Türkiye'de maalesef şu anda her 100 bin kişiye 10,1 hakim düşüyor. Gelişmiş ülkelerdeki ortalama 20 civarında. Türkiye'de de her 100 bin kişiye 20 hakim düşerse, bu, problemleri çözme noktasında, ilk derece mahkemelerinde de daha
seri ve kaliteli kararlarla buluşma noktasında son derece önemli. Buna ulaşmak için planlamamızı yaptık ve inşallah orta vadede bu hedefe ulaşmayı hedef olarak belirledik'' diye konuştu.
Savcı sayısı açısından da Türkiye'deki durumun iç açıcı olmadığını ifade eden Ergin, her 100 bin kişiye 5,9 savcı düştüğünü,
Avrupa ortalamasına bakıldığında her 100 bin kişiye en az 10 savcı düşmesi gerektiğini söyledi.
Hakim ve savcı sayısında hedefin yarısında olunduğunu belirten Ergin, ''Bunun güvenli, seri bir şekilde ikmal edilmesi, eksikliklerin giderilmesi gerekiyor'' dedi.
-''Tünelin ucunda ışık göründü''-
Uzun yargılama sorununu 2 yıla kadar belli bir noktaya getirmeyi hedeflediklerini ve bu hedefin de tünelin ucunda ışığını gördüklerini kaydeden Ergin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bir de günümüzde çokça tartışılan uzun tutukluluk sürelerinden söz ediliyor.
Cezaevlerindeki tablo, çokça konuşulan ve gerçek bilgileri çok fazla bilinmeyen bir alan. 2002 yılında cezaevlerinde toplam 59 bin 429 kişi bulunuyordu. Bu rakam, 2000-2001 yılında yaşanan aftan sonra cezaevlerinin boşaltılmış olduğu en dip rakamdır. Bundan sonra tekrar toparlıyor. Af dönemlerinde cezaevlerinde bir miktar boşalma oluyor, kısa süre içinde tekrar eski noktaya ulaşan bir trend sergiliyor. Bu yıl tutuklu ve hükümlü oranları arasında önemli ölçüde fark var. Tutuklu oranları azalmış, hükümlü oranları artmış. 2002'de cezaevinde bulunan her 100 kişiden 41,4'ü tutuklu, kalanı hükümlü. 2006'ya gelindiğinde yüzde 49,2'si tutuklu, geriye kalanı hükümlü. Bugün gelinen noktada cezaevinde bulunan her 100 kişiden 28,1'i tutuklu, kalanı hükümlü. Şunun için bu rakamı önemsiyorum. Cezaevlerinde tutuklu oranı azalıyor, hükümlü oranı artıyor. Yargılama hızı arttığında bu oran daha da artacak, tutuklu oranları düşecek. Hedefimiz bu.''
-''Tutuklu yargılama oranı yüzde 1,28''-
Genel itibarıyla Türkiye'de yılda 3 milyon ceza dosyası bulunduğunu belirten Ergin, şöyle devam etti:
''Türkiye'de her ceza davasında insanlar tutuklu yargılanıyormuş gibi bir
algı, atmosfer oluştu. Oysa 3 milyon ceza dosyasında, şu anda cezaevinde tutuklu olarak davası devam eden kişi sayısı 36 bin 417. Bu şunu ifade ediyor; ceza davalarında tutuklu yargılama oranı yüzde 1,28. 100 ceza dosyasından 1,28'inde tutuklu yargılama var. Esas olan tutuksuz yargılamadır. Tutuklu yargılama istisna olması gerekir. Hep söylediğimiz şey de budur. Tutuklama tedbirdir,
infaz değildir. Bu rakamlar kamuoyunda oluşan algının aksine Türkiye'deki yargılamalarda tutuklu yargılama oranlarının yüksek olmadığını, ama 2008 ve 2009'dan sonra çokça hepimizin gündemini işgal eden birtakım davalar dolayısıyla konu gündemde kaldığı için ve o dosyalar üzerinden tartışıldığı için öyle bir algı oluştu. Bu tutuklular uzun yıllardır mı cezaevinde? 36 bin 417 kişi tutuklu yargılanıyor. Bunların yüzde 75'i son 1 yıl içinde tutuklanmış. 1-2 yıl arasında tutuklu olanların oranı yüzde 14,28, 2-3 yıl arası yüzde 6,52. Toplamına bakıldığında 0 ile 3 yıl arasında olanların oranı yüzde 96'dır. Bütün tutuklular içinde 3 yılın üzerinde tutuklu olanların oranı yüzde 4'tür. Dolayısıyla Türkiye'de tutuklu yargılamanın yaygın ve esas olduğu yönündeki algı doğru bir algı değil, ama Türkiye'nin gündemini çokça işgal eden 10-15 dava üzerinden oluşturulan, oluşan algı bu şekilde oluştu.''
-''Her 100 kişiden 28,1 tutuklu''-
Adalet Bakanı Ergin, İngiltere'de Essex Üniversitesi bünyesinde kurulan kurumun, dünyadaki cezaevlerindeki verileri bir araya getirip bilimsel bir çalışma yaptığını belirterek, kurumun verilerinden örnekler verdi.
Türkiye'de cezaevindeki her 100 kişiden 28,1'i tutuklu bulunurken,
Norveç'te bu rakamın 27,2 olduğunu belirten Ergin,
Macaristan, Yunanistan,
Danimarka, Belçika,
İsrail,
Kanada,
Hollanda ve
İsviçre'nin cezaevlerinde Türkiye'den daha fazla tutuklu bulunduğunu,
İsveç, Fransa,
Avusturya, ABD, İspanya, İngiltere ve
Almanya'nın da Türkiye'den iyi durumda olduğunu söyledi.
Ergin, ''Türkiye'nin pozisyonu çok kötü değil, çok da iyi değil. Bulunduğumuz noktayı yeterli görmüyoruz. Yüzde 28,1 oranını daha aşağıya çekmek için çalışıyoruz.
Plan ve projeksiyonumuz bunun için yapıldı'' dedi.
Ülkelere göre her 100 bin kişiden kaçının cezaevinde olduğunu gösteren verinin, toplumların yapısını göstermesi açısından önemli olduğunu belirten Ergin, ''Türkiye'de her 100 bin kişinin 167'si cezaevinde. Bakıldığında ABD'de her 100 bin kişinin 500'ü cezaevinde. İsrail,
Ukrayna,
Brezilya,
Meksika,
Yeni Zelanda bizden daha kötü durumda olan ülkeler. İngiltere hemen hemen bize yakın, 156. İspanya bizimle çok yakın. Ama İtalya, Fransa, Almanya, Hollanda ve İsviçre bizden iyi. Bu tabloya bakıldığında da Türkiye çok olumsuz değil. Ama biz bununla da yetinmiyoruz. Bizim yerimiz Fransa, Almanya, Hollanda, İsviçre'nin arasında olmak'' diye konuştu.
Ülkelere göre cezaevlerinin doluluk oranlarını da karşılaştıran Ergin, Türkiye'de cezaevlerinde yüzde 110 doluluk olduğunu söyledi.
Ergin, ''Her 100 kişinin barınacağı yere 110 kişi koymuşuz şu anda. Ama baktığımızda ABD, İngiltere, Fransa, Belçika, Yunanistan, İspanya ve İtalya bizden daha zor şartlarda. Biz onlardan daha iyi konumdayız. Ama İsviçre, İsveç, Danimarka, Norveç ve Hollanda bizden daha iyi noktada. Yine burada tablo kötü olmamakla birlikte daha iyisini hedefledik. Cezaevlerinde 2014 sonu 2015 başında son derece rahatlayacağımız projeksiyonlarımız, hazırlıklarımız söz konusu. Bütün veriler incelendiğinde Türkiye'nin verilerinin dünya ortalamalarında olduğu görülüyor. Dünya ortalamalarından daha kötü değiliz. Ama bu noktanın daha iyisi var, daha iyisine talibiz, buna ulaşmak için birtakım çalışmalarımız var, inşallah gerçekleştirmek istiyoruz'' diye konuştu.
-
AİHM'den
pilot uygulama için dosya-
Adalet Bakanı Ergin, uzun yargılamadan
mağdur olan vatandaşların bir kısmının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) şikayette bulunduğunu anımsatarak, şöyle konuştu:
''Yıl sonunda bu konu ile ilgili AİHM'de açılan 2500 dava vardı, şimdi bu 3 bine yaklaşmış olabilir. Ama
Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kabul edeceği 23
Eylül'e kadar bu dosya sayısının 3500'leri bulabileceğini tahmin ediyoruz. AİHM ile bir mutabakata vardık. Onlara, 'Bu uzun yargılamalardan mağdur olan vatandaşlarımızla ilgili olarak biz kendimiz iç hukuk yolu oluşturalım ve vatandaşımızla kendimiz barışalım, helalleşelim. Bu yargılamaları siz yapmayın' dedik. Mahkeme bu
teklifi kabul etti. Türkiye'ye pilot uygulama için bir dosya teklif etti. Bunu kabul ettik ve kabul ettiğimizi de AİHM'e bildirdik.
Mart ayında, önümüzdeki 15-20 gün içinde mahkeme bununla ilgili bir takvim açıklayacak ve 'Bu pilot dosyayı iç hukuk yoluyla neticelendirin, bunun etkin bir iç hukuk yolu olduğunu gördüğümüz anda elimizdeki kalan dosya ile ilgili yargılamaları durduruyoruz, Türkiye kendi içinde bu meseleyi halletsin' diye bir karar verecek.
Mart ayı içinde AİHM'den bu kararı bekliyoruz. Bu karar geldiğinde Türkiye'de aynen Terör Mağdurlarının Zararlarını Karşılama Komisyonu gibi ya da Loizidou davasından sonra Kıbrıs'ta oluşturduğumuz Taşınmaz Mal Komisyonu gibi, bu komisyonlardan geçmedikçe AİHM bu konulardaki dosyalara bakmayacak. Kaldı ki, 23 Eylül'den sonra Anayasa Mahkemesine bireysel olarak başvuracakları için 2012 sonundan itibaren Türkiye'nin şu andaki AİHM'deki olumsuz tablosu da önemli ölçüde ortadan kalkacak. Bu sorun önemli bir sorundu.''
AA