Cihan Haber Ajansı'nın ulaştığı suç duyurusu dilekçesine göre, TCK'nun 130/2 nci maddesinde yer alan "Bir ölünün kısmen veya tamamen
ceset veya kemiklerini alan üç aydan iki yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır" hükmünün uygulanması isteniyor.
Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kaptan
Kartal,
Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı'na 12 Temmuz 1960 tarihinde
Bediüzzaman Said
Nursi'nin
mezarının açılıp bilinmeyen bir yere götürülmesi ile ilgili suç duyurusunda bulunacak.
Kaptan Kartal'ın savcılığa sunacağı dilekçe özetle şu ifadeleri içeriyor; "TCK Madde 130/2 ''Bir ölünün kısmen veya tamamen ceset veya kemiklerini alan... üç aydan iki yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.'' Şeklindedir. Yukarıda belirttiğimiz üzere Said Okur'un mezarını yıkıp nakleden kişiler kişinin hatırasına
hakaret suçunu işlemişlerdir. Her ne kadar Hükümetin emriyle bu suç fiilin yapılmış olduğu bilinse de bu konuda resmi bir İdari karar yoktur. İdari bir karar olsa dahi Kanunun açık hükmü karşısında Hukuken geçerli bir karar olmayacaktır ve bu suçu işleyenleri suç işlemiş olmaktan kurtaramayacaktır. Ancak
kanun suç saydığı bir fiili yazılı emir ile astlarına yaptıran kişi yani emri veren kişi suç işlemiş olacaktır. TCK Madde 24/3,4''(3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur. (4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.''
KAPTAN KARTAL: ZAMANAŞIMI OLAMAZ
Cihan Haber Ajansı'na konuşan Kaptan Kartal,
Said Nursi'nin mezarını açıp naaşı başka bir yere nakleden
şüpheli ve şüpheliler hakkında kamu
davasının açılması gerektiğini ve zamanaşımı olamayacağını söyledi. Kartal; "
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Türk toprakları üzerinde işlenen suçları bildirmek ve takipçisi olmak benim vatandaşlık görevim. Rahmetli Said Nursi'nin naaşının gece yarısı ve gizlice alınıp başka bir yere nakledilmesi ve mezar yerinin bilinmemesi, beni ve benim gibi milyonlarca insanı rahatsız etmektedir. Said Nursi'nin naaşının her
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi korunmaya ve kollanmaya değer olarak görüyorum. Türk örf ve ananelerine aykırı olan bu durum beni çok üzüyor. Suçun işleyenlerin kim oldukları bugüne kadar öğrenme imkanı olmadı ve suçun sonuçları netice itibariyle devam ediyor. Dolayısıyla dava da zamanaşımından da söz edilemez. Hazırladığımız suç duyurusunun da sonuna kadar takipçisi olacağız.
Bediüzzaman Said Nursi'nin Türk milletine bir birliktelik mesajı vardı. Böyle bir insanın Türk milletinin gönlünde taht kurmasına rağmen naaşının nerede olduğunu bilmemek ayıp ve utanç vericidir."
Risale-i Nur Külliyatı'nın müellifi Bediüzzaman Said Nursi 23
Mart 1960 yılında Şanlıurfa da
vefat etmiş, naaşı Şanlıurfa'da Halil-ur Rahman Dergahı'na defnedilmişti. Fakat 27
Mayıs 1960
darbesinden sonra 12 Temmuz 1960 tarihinde, darbe hükümetinin emriyle mezarı yıktırılarak naaşı bilinmeyen bir yere nakledildi. Nursi'nin mezarının yeri bilinmiyor.