''The Istanbul Review'' adlı edebiyat dergisine
röportaj veren
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, ''Fikri temeli olmayan, düşünceyle zenginleştirilmeyen hiçbir hareketin başarılı olamayacağını biliyorduk. Fikir alışverişinin ve münazaraların ancak okumakla, çok okumakla verimli hale getirilebileceğinin bilincindeydik. İşte onun için, hem çok okumaya, hem de geniş bir yelpazede okumaya özen gösterdik'' dedi.
Çocukluğunda
simit ve su satıp, kazandığı parayla hemen gidip kitap aldığını kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Dönemin yazarları, muharrirleri kadar, Türk ve dünya edebiyatına yön vermiş, kalıcı eserler bırakmış yazarları ulaşabildiğimiz ölçüde takip ettik'' ifadelerini kullandı.
Erdoğan, çocukluk ve
gençlik yıllarına ait onca şiir ve
roman arasından birini öne çıkarmanın zor olduğunu belirterek şöyle devam etti:
''Ama yine de
üstad Necip Fazıl Kısakürek ve
Sakarya şiirini anmadan geçemeyeceğim. Tarihi ve o günü anlayabilmek, anlamlandırabilmek adına, Üstad ve Çile'si bizim için gerçekten mümtaz bir yerde olmuştu.''
Sansür kabul edilemez
Sansür'ün sadece edebiyatta değil, sanatta, medyada, siyasette ve diğer alanlarda da kabul edilmez bir engelleme yöntemi olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Ben,
ders kitaplarında bile yer alan bir şiiri okuduğum için mahkum olmuş,
hapis yatmış bir siyasetçiyim. İfade özgürlüğünün, fikir özgürlüğünün ne manaya geldiğini çok iyi bilen bir Başbakanım'' dedi.
Hatıralarımı yazabilirim
Günlük ve hatıratın edebiyatın formları olarak değerlendirilebileceğini belirten Başbakan Erdoğan, ''Bu anlamda,
evet, yazıyorum. Her gün, fırsat bulabilirsem, günlük tutuyorum ve gelişmeleri not ediyorum. Belki ilerde, bu günlüklerden yola çıkarak hatıraları da yazma fırsatım olabilir'' ifadelerini kullandı.