Sivas provokasyonunu tezgâhlayan odaklar karanlıkta kaldı. Aynı ellerin yaptığı
Başbağlar'ın gerçek failleri ise bulunamadı.
Türkiye'nin en karanlık dönemlerinden biri olarak tarihe geçen 1993 senesi, Sivas ve
Erzincan'nın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde gerçekleştirilen iki katliamın yaşandığı yıl oldu. 2 Temmuz 1993'te Sivas'ta
Madımak Oteli'nin yakılması sonucu 33'ü Pir
Sultan Abdal Şenliklerine gelen isimlerden olmak üzere 37 kişi hayatını kaybetti. Bu olaydan 3 gün sonra 5 Temmuz'da ise kanlı katiller Başbağlar Köyü'nde kadın, çocuk,
yaşlı demeden 33 köylüyü kurşunu dizerek katletti. 5
sanık hakkında
zaman aşımı kararı verilen Sivas olaylarıyla ilgili
davada, 33 kişi idama, 85 kişi de 15 yıla kadar hapisle cezalandırıldı. Ancak aynı karanlık ellerin gerçekleştirdiği Başbağlar katliamının failleri bugüne kadar
mahkeme önüne çıkarılamadı. Başbağlar davasında sembolik bir yargılama yapıldığını söyleyen dava
avukatlarından
Hüsnü Tuna, o dönemin
Adalet Bakanı'nın
Seyfi Oktay olduğunu belirterek, "Erzincan ve Sivas, benzer yargılamaları Ankara'da yapılırdı. Sivas davasını Ankara'ya verdiler, Başbağlar'ı ise
İzmir'e gönderdiler. Bu açıkça davanın örtülmesini amaçlıyordu" dedi.
HERKES DIŞARIDA SADECE İTİRAFÇI İÇERİDE
Katliamın yaşandığı 1993'te başlayan Başbağlar davası, sadece 3 yıl sonra kapandı. Davada faillerin hiç biri yargılanmazken, ceza alan tek kişi, tetiği çekenlerin isimlerini veren bir
itirafçı oldu. Soruşturma sonunda saldırıyı gerçekleştiren grubun liderinin 'İsa' kod adlı Orhan İlbay olduğu anlaşıldı.
Saldırı emrini veren kişi ise Sivas olaylarında da adı geçen 'Dr. Baran' kod adlı Müslüm Durgut'tu. Dava, 26
Nisan 1995 tarihinde İzmir Devlet
Güvenlik Mahkemesi'ne nakledildi. Son duruşmaya kadar 8 sanık yakalandı, ikisi ceza aldı. O iki sanıktan biri
örgüt üyeliğinden 3,5 yıl, itirafçı sanık olan diğer kişi de 14 yıl ceza aldı.
HEM MADIMAK'TA HEM BAŞBAĞLAR'DA
Ortaya çıkan detaylar, Başbağlar'ın, Sivas'la bağlantısını da ortaya koydu. Başbağlar katliamını yapanlardan 22'si, Sivas katliamından sadece bir gün önce Sivas kırsalından
Tunceli kırsalına yönlendirilmişti. En güçlü bulgu da, eylemlerde geçen ortak isimler oldu. Dr. Baran'ın adı, hem Madımak olayında, hem de Başbağlar olayında geçti. İki katliamda ortaya çıkan
PKK izine bu davada değinilmedi.
Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı
AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün de, konunun takdim edilmek istendiği gibi bir olay olmadığını belirterek, Başbağlar'ın, Sivas'ın intikamı gibi gösterildiğini oysa Başbağlar'da izi olan PKK'nın Sivas'ta da kayıtlara girdiğini ifade etti.
DAVANIN ÜSTÜ KAPATILDI
Başbağlar davası avukatlarından
Necati Ceylan, katliamı yapanlardan birinin suçu itiraf ettiğini belirterek, "Olayı gerçekleştiren kişi diyor ki, 'Ben Başbağlar'daki katliama katıldım. Yanımda 'İsa' kod adlı şu şu kişiler vardı. Tetiği şunlar şunlar çekti.' Pişmanlık Yasası çıkınca biz bunu öğrendik. Davayı gören mahkemeye sunduk. Dedik ki bu olayın failleri ortaya çıkmıştır. Dava dosyasıyla birleştirilmesini istiyoruz, dinlenmesini istiyoruz. Mahkeme ise 'Davayla ilgisi olmadığından talebin reddine' diye karar verdi. Fail ortaya çıkıyor. Suçu itiraf ediyor ama mahkeme davayla bir ilgisini kuramıyor" diye konuştu.
'ALEVi iŞi' GiBi GÖSTERMEYE ÇALIŞTILAR
Dava avukatlarından Cüneyt Toraman, Başbağlar katliamınını yapanların katliamı '
Alevi işi' gibi göstermek için tehditle Alevi köylerinden 19 ile 20 kişiyi gruba dahil ettiklerini belirterek, yargılananların da bu kişilerle sınırlı kaldığını belirtiyor. Toroman, "Davada ceza alıp çıkanlar gözcülük faaliyeti yaptıklarını söyleyen kişilerdi. 3 ay ile 8 ay arasında cezaevinde kaldıktan sonra hapisten çıktılar. Bu kişilerden ikisi daha önce PKK'dan kaçarak pişmanlık yasasından teslim olmuştu. Bunlar asıl grupla ilgili değillerdi. İfadelerinde, 'Bir kısım insanların gelerek, tehdit edilip, kendilerine yardımcı olmalarını istediklerini söylediler" dedi. Başbağlar Köyü Muhtarı Ali Akpınar ise, Başbağlar'da zamanaşımından bile söz edemediklerini belirterek, "Yargılama yeniden yapılsın" dedi.
SİYASİ İRADE TIKADI
Avukat Hüseyin Tuna, o dönemde meydana gelen olaylarla ilgili işin siyasi tablosu hiç okunmadığını söyledi. "Siyasi iradenin olayları ne kadar aydınlattığı sorgulanmadı ve olaylar kamuoyunda tartışılmadı" diyen Tuna, şunları kaydetti: "SHP-DYP
koalisyon hükümetinin görevde olduğu 1991-1995 yılları arasında bürokrat kademenin pozisyonu da ilginçti. Mesela
Madımak olayları yaşanırken, Sivas Valisi olan Ahmet Karabilgin,
Erdal İnönü'nün özel
kalem müdürüydü. Dönemin Adalet Bakanı ise, adı şu günlerde çokça tekrarlanan
Seyfi Oktay'dı. Bu irade bu davayı örtbas etmek için elinden geleni yaptı. O kadar ki, mahkeme başkanı dava avukatlarını 'Yan yan ne bakıyorsun' diyerek duruşmadan atıyordu. Katliamda yaşamını yitirenleri, 'Senin ayağında neden
terlik var' diye azarlıyordu."
YENİ ŞAFAK