Çetin Doğan'ın
Selimiye Kışlası'nda düzenlediği
seminerden yaklaşık üç ay sonra, 30
Mayıs 2003'te
İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay'ı MİT binasında yemekte ağırlayan dönemin müsteşarı Şenkal Atasagun, 'Genç subaylar tedirgin' manşetiyle ilgili konuşurken şöyle diyor:
"Cumhuriyet'in manşeti çok etkili oldu... Kaynağınız ne bilmiyorum; ama önemli olmalı... Eğer mektuplarsa bize de geliyor. İstanbul'dan 1.
Ordu'dan geliyor. Oraya baksan
1. Ordu'da her şey hazır, ihtilale hazırlanıyorlar."
İhtilali planlayanlar, kendi özel
mahkemelerini bile hazırlamış. 1. Ordu'daki toplantıya ait 175 sayfalık ses kayıtlarında Çetin Doğan'a bilgi veren
komutan anlatıyor bunu: "Adlî müşavirlik, askerî
savcılık ve askerî mahkemede görev yapacak
personel halen kolordu karagahında görevli hakim ve savcılardan sağlanacak ve kurulacak
sıkıyönetim mahkemeleri sayısına göre personel takviyesi gerekecektir."
Diğer
darbelerde olduğu gibi
Balyozcular da kendi hukuklarını tesis etmeyi
ihmal etmemiş. Çetin Doğan ve cuntası başarılı olsaydı,
Fenerbahçe Stadı, on binlerce insan için cezaevi öncesi
sorgu merkezine dönüştürülecekti. Görülen o ki, dönemin Genel
kurmay Başkanı
Hilmi Özkök'ün kurmay zekâsını aşamamışlar.
Balyoz davasının 21 aylık yargılama sürecinde
Türkiye, bir darbenin nasıl planlandığı konusunda çok şey öğrendi. Tamamlanmış darbelerde
küçük rütbeleriyle görev alan kimi subayların,
general olduktan sonra seminer adı altında
darbe planı yaptıklarını gördük.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Balyoz'un arka planında kamuoyunun bildiğinden çok daha karanlık tabloların olduğunu belirterek olayın vahametine vurgu yaptı daha yakın zaman önce. Verilen karar Türkiye tarihinde bir ilk. Sivil bir mahkeme, darbeye teşebbüsün müebbetlik suç olduğuna hükmetti.
'Bahriye işini bırakıp, siyasetle uğraşan' Deniz Kuvvetleri komutanı, 'milli mutabakat hükümeti' için planlar yapıp Başbakan'a hakaret etmeyi maharet sanan 1. Ordu komutanı, 'İstanbul'un üstüne çökerim' diyen kolordu komutanı, kendi halkına karşı 'İsrail gibi yapalım' diyen generalle birlikte çok sayıda subayın suç işlediğine karar verildi.
Balyoz planını yapanların, istifade edecekleri kişi ve kurumları en ince ayrıntısına kadar belirlediği gündeme gelmişti. Yargılama sürecinde kimi gazetecilerin tavrını görünce 'faydalanılacaklar' listesinin çok iyi yapıldığını söylemek mümkün. Eldeki bilgi ve belgeler bir yana dönemin komutanlarının tanıklıkları bile ikna etmiyor bu tipleri. 21 aylık yargılama sürecinde sanıklar mahkeme yerine kamuoyuna
savunma yapma yolunu seçti hep. Örneğin Çetin Doğan, devam eden davayı AİHM'ye götürdü. Harward'lı damadı Dani Rodrik'in yardımı ile uluslararası
destek toplamayı amaçlayan Doğan'a AİHM'den yeşil ışık gelmedi.
Delillerin 'somut ve meşru' olduğunu belirten AİHM'nin karar metninde yer alan şu cümleyi bir daha hatırlatmakta fayda var: "Sanığın, hükümeti askerî darbe yoluyla devirmeyi planlayan Balyoz isimli suç örgütünün lideri olduğu şüphesiyle özgürlüğünden mahrum bırakıldığı tespit edilmiştir."
Dünkü karar,
askerin darbeyi bir daha aklından bile geçirmemesi için tarihî öneme sahiptir.
ALİ AKKUŞ - ZAMAN