HEDEF BAŞBAKAN ERDOĞAN; TIPKI ÖZAL GİBİ
Her gün yeni bir acı haber geliyor.
Türkiye'nin artık “barış” gibi “müzakere” gibi süslü kelimelerle oyalanacak vakti kalmadı.
Her geçen gün, kaybedilen gün olarak geride kalıyor.
Bizim
terörle mücadelemiz; çocuğunun her istediğini alan fakat ne yapıp ettiğini sorgulamayan babanın tavrına benziyor.
Her şeyi askere teslim etmişiz, ne istediyse önüne koymuşuz, bir gün bile “ne yapıyor” diye sorgulamamışız.
Sonuç;
Dağlıca,
Sonuç;
Aktütün, Reşadiye,
Silvan.
Sonuç;
Çukurca…
Sonuç; acı, hüsran.
Üstelik kendi topraklarımızda. Üstelik neredeyse hepsinde teröristlerle
operasyona bile girmeden onlarca şehit veriyoruz.
Bıçak şimdi iki türlü kemiğe dayandı.
Hem teröre karşı, hem de
terörle mücadele yöntemine karşı.
Çukurca'daki son saldırının ardından artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalı.
Terör
örgütü de,
terör örgütünün siyasi uzantıları da, şehir yapılanmaları da, teröre
destek verenler de, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını çok iyi bilmeliler.
Şimdi Türkiye bir yol ayrımında.
Ya terörün kökünü kazımak için lafla
peynir gemisi yürütmeyi bir kenara bırakıp “
Allah yarattı demeden” hainleri yok edecek, ya da teröre
boyun eğecek.
Pkk kamplarına ve Kandil'e
hava harekatı başlatılmasından başka çare kalmamıştı.
Bu devam etmeli. Ama rastgele dağ-taş bombalanarak değil.
Hava operasyonları özellikle örgütün
yönetim kadrosunun bulunduğu noktaları
hedef almalı.
Terörün bitirilmesi için önce sınır ötesindeki lider kadronun bulunduğu merkezler yok edilerek, dışarıdan içeriye doğru bir yol izlenmeli.
Sınırlarımızın dışındaki terör yuvaları havadan operasyonlarla darmadağın edildikten sonra, dış desteği kesilen içerdeki hainler, gerilla tarzı operasyonlarla vurulmalı.
Sınır içinde teröristlerin karşısına 18 yaşındaki askerler değil mutlaka
özel harekat timleri çıkarılmalı.
Bu süreçt
e devlet;
bölgede Pkk'nın şehir yapılanmalarına karşı son derece acımasız bir şekilde hareket etmeli.
Kck operasyonları hız kazanıp, bölge bu yapılanmadan tamamen temizlenmeli.
Bölge halkı için, devlete güvenecekleri bir ortam tesis edilmeli.
Bölge adına
siyaset yaptığını iddia eden BDP; terör örgütünün ağzıyla konuşmayı bırakmaz ve kendini terörden soyutlamazsa, kapatılma dahil her türlü
yaptırımla karşı karşıya kalabilmeli.
İmralı'daki
teröristbaşı Öcalan, tamamen tecrit edilip kimseyle görüşmesine izin verilmemeli.
Teröre destek veren ve terör örgütünün finansal varlığını sürdürmesine izin veren ülkelere karşı, çok ciddi bir irade ortaya konulup, her türlü yaptırım masaya sürülmeli.
Türkiye; canını yakan bu terörü bitirmek için, akıllı fakat geri adım atmayan politikalarla yoluna devam etmeli.
Türkiye teröre karşı gücünü göstermeli.
Terör örgütü ve ona destek sağlayan ülkelerin,
Türkiye Cumhuriyetinin bu konudaki kararlılığını çok net olarak idrak etmeleri sağlanmalı.
Türkiye'nin başlattığı bu hava harekatı saman alevi gibi sönüp gitmemeli. Bir kızgınlıkla öylesine yapılmış bir operasyon olarak kalmamalı.
Hava operasyonlarından sonra içerdeki terörle mücadele, askerin kontrolünden alınmalı.
Türkiye sınırları içindeki teröristlerin bugünkü askeri yöntemlerle yok edilemeyeceği apaçık ortada.
Bütün bunlar yapılırken,
Kürt vatandaşların provoke edilerek sanki bütün Kürtlere yönelik operasyon yapılıyormuş gibi bir
algı oluşturulmak isteneceği gerçeğine karşı çok dikkatli olunmalı.
TSK içinde cunta yapılanmasına
hizmet eden personelin, bölgedeki operasyonları provoke edebileceği de göz önünde bulundurulmalı.
1993'de rahmetli Turgut
Özal; bütün bunları yapacaktı.
93 yılında Türkiye'nin nasıl bir kabus sarmalına alındığını herkes biliyor.
Terörün bitirilmesi için kafa yoran ve teröre karşı en etkin mücadele yöntemlerini hayata geçirmek üzere adım atan, dönemin Cumhurbaşkanı Özal ve
Jandarma Genel Komutanı Bitlis öldürüldü.
Sonrasında Türkiye
yangın yerine çevrildi.
Terörle mücadelenin etkinliği o yıldan sonra kırıldı. Terörle mücadelede uygulanan doğru yöntemler Özal'ın ardından bilinçli bir şekilde rafa kaldırıldı.
Türkiye maalesef derin güçler tarafından içerden sabote edildi.
Eğer bugün
iktidar terörü yok etmek için kararlı bir şekilde gözünü budaktan esirgemezse Türkiye kazanır.
Yoksa…
Yoksası yok.
Ne Ak Parti kalır, ne birlik beraberlik.
Ne kadar ilginçtir ki; Ak Parti iktidarını devirmek isteyen derin yapılar ve sözcüleri, teröre karşı bu operasyonların hiçbir işe yaramayacağını dillendirmeye başladılar bile.
Bütün amaçları
Başbakan'a geri adım attırabilmek.
Şu bilinsin ki; terör örgütü kendisini var eden 12 Eylül'ü korumak için önümüzdeki günlerde bütün gücüyle saldırılarını artıracak.
Örgüt ve arkasındaki güçlerin bütün amacı yeni bir
sivil Anayasa yapılması sürecini sabote etmek.
Türkiye Cumhuriyeti; terörden ve teröristten daha güçlü olduğunu göstermek zorunda.
Başbakan geri adım atmazsa bu kez terörü kullanan derin güçler, Başbakan Erdoğan'ı hedef alacak.
Tıpkı Özal gibi onu da öldürmek isteyecekler.
Türkiye bugün bir kez daha 1993'e döndürülmek istenecek.
Bu işin şakası yok.
Türkiye'yi zor günler bekliyor.
Tek çaremiz var.
Ne olursa olsun güçlü, cesur ve kararlı olmak.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU
[email protected]