Hürriyet’in
internet sitesiyle ilgili olarak cevabını veremediğim bir dizi soru var kafamda... Bunları kime yöneltmeliyim acaba? “Bu da soru mu; tabii ki Hürriyet yönetimine” demeyin bana...
Geçen yıl,
Ahmet Hakan’ın
CNN Türk’teki “
Tarafsız Bölge” programına birlikte katıldığımız iki Hürriyet yöneticisinin (Başyazar
Oktay Ekşi ve Yazıişleri Müdürü
Tufan Türenç) sözlerini duymamış olsaydım “Bu da soru mu” itirazınıza hak verebilirdim.
Fakat o tuhaf sözleri duydum ve işte o nedenle sorularımı kime yöneltmem gerektiğini gerçekten de bilmiyorum.
Geçen yılın mart ayıydı...
Başbakan Erdoğan’ın medyaya öfkesinin doruğuna çıktığı günlerden geçiyorduk yine ve Ahmet Hakan “medya-
iktidar ilişkileri” gibi bir başlıkla bir program organize etmişti.
Sıra bana geldiğinde, “Başbakan’ın tavırlarını mazur göstermeyeceği” rezervini de koyarak,
gazetelerde “haber” kılığında çıkan ve gerçeğe dayanması şart olmayan kimi
propaganda malzemesinin siyasetçileri çıldırtmasının normal sayılması gerektiğini söyledim.
Verdiğim taze örnek, her türlü tevil girişimini baştan sürklase edecek bir “haber”di: Hürriyet,
Milliyet ve
Vatan gazeteleri, internet sitelerinde “
Ezan eşliğinde
linç’, ‘Kur’an eşliğinde kadına linç’ ve ‘Taşlarla başını ezerek öldürdüler’ başlıklarıyla bir haber yayımlamışlardı.
Haberlere göre, kocasının şiddetinden kaçıp Yezidilere sığınan bir
Sünni-
Müslüman kadın ilçe meydanında akrabaları tarafından taşlanarak öldürülmüştü.
Fakat bir kadının taşlanarak öldürülmesi dışında haberdeki bütün bilgiler yanlıştı: Öldürülen kadın, bir Sünni-Müslüman gence âşık olan bir Yezidiydi. Akrabaları, başka dinden birini sevmenin cezasını, onu taşlayarak öldürmek suretiyle vermişlerdi.
İlaveten: Haber taze değildi, tam 10 ay önce gerçekleşmişti ve en önemlisi, bu üç gazete o zaman haberi hem de gerçekte nasıl olmuşsa öyle aktarmışlardı okurlarına.
(Tesadüf: Haberin 10 ay sonra ve çarpıtılarak tekrar edildiği o gün
TBMM’de üniversitelerde başörtüsüne serbest bırakan
yasa tasarısının ilk oylaması vardı.)
Ahmet Hakan’ın programında ben hikâyeyi böylece anlattım.
Oktay Ekşi ve
Tufan Türenç, bana
cevap olarak o haberin hurriyet.com.tr’de yayımlandığını ve gazeteyi bağlamayacağını söylediler.
Şimdi bir daha soruyorum: Hürriyet’in internet sitesiyle ilgili olarak cevabını veremediğim soruları kime yönelteceğimi bilmediğimi söylerken haksız mıyım? Neyse... Ben “Dilber Hala” gibi diyeceğimi ortaya bırakayım, artık kim sahiplenirse o alsın...
Ortalama okur bu mu?
Sorum şu: Hürriyet’in internet sayfasındaki haberlerin
altına girilen okur yorumları, Hürriyet okurlarının genel profillerini yansıtmakta mıdır, yansıtmamakta mıdır? Her iki durum için ilave sorularım var, fakat ondan önce bu yorumların “kalite”leri konusunda sizi bilgilendirmeliyim...
Hatırlayanlar olacaktır, bir süre önce “Kılavuzu E. Özkök olan Hürriyet okurlarının ‘
Nokta baskını’ yorumları...” başlıklı yazımda, Nokta’nın basıldığı 13
Nisan 2007’de Hürriyet’in internet sayfasındaki ilgili haberin altına girilen okur yorumlarının tam dökümünü dikkatinize sunmuştum. Toplam 43 yorumdan 37’si “oh olsun” tadındaydı. Hürriyet okurlarının bir kısmı da “
Darbe Günlükleri’ni yayımlayarak
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne
hakaret eden bu gazetecilerin gökyüzünün rengini unutturacak bir cezaya çarptırılmalarını” diliyordu.
O yazıdan sonra bana ulaşan bazı okurlar, kendilerinin o günlerde Hürriyet’in internet sitesine Nokta’yı destekleyen yorumlar yazdıklarını fakat bunların “seçilmediğini” bildirdiler bana.
Beni “yorumlar” üzerine düşünmeye ve bir kez daha yazmaya kışkırtan yeni gelişme,
Poyrazköy’de İstek Vakfı’na ait bir arazide bulunan mühimmata ilişkin “hurriyet.com.tr” haberinin altına girilen okur yorumları oldu. Hürriyet okurlarının çok
küçük bir bölümü bulunan cephanelikten dehşete kapılmış görünüyordu. Geri kalanlar (Nokta baskınındaki 37’ye 6’lık skoru da aşan bir skorla) ya dalgasını geçiyor ya da o mühimmatı oraya, çıkaranların gömdüğüne inanıyordu.
Şu türden “yorum”larla:
1. Dün gömün bugün çıkarın.
2. Elleriyle koymuş gibi buldular cephaneleri!!! Müthiş çalışıyor polisimiz...
3. Herkes bahçesine dikkat etsin. Ne olur ne olmaz.
Roket moket çıkarsa şaşırmayın.
4. Hedef şimdi de
Dalan! Bunların hepsi tezgah.
5.
Ergenekon davasının senaryosunu yazanlar koymuş olmasın.
6. Birileri gömmüştür kesin... Çocuklar bile inanmaz bu hikayelere...
7. Arama yapmak için gelenlerin üzerlerini
aramazsanız olacağı budur.
8. Kendileri gömmediyse habercilerin girişine niçin izin verilmemiş? Yalandan kim ölmüş, sıkın bakalım palavraları, sivri zekalar. Herkesi saf sanıyorlar. Bu
halk gösterecek onlara aptalı!
9. Ne ekersen onu biçersin!!!
10. - Arhadaşlar, haydin gazıya gidiyok! Hazır mısız?
- Hazırız abey!
- Hamdiii! Bulacağımız şeyleri aldıh mı?
- Aldıh abey!...
11. Bu araziden mutlaka bir şey çıkacaktır. Çünkü insan kendi gömdüğünü çok kolay bulur.
12. Elleriyle koymuş gibi buluyorlar. Aslı da öyle zaten.
13. Kazın... Tam patates ekme zamanı.
14. Kemik arayacaklarina
petrol arama gibi hayırlı bir iş yapsalar daha iyi olurdu. Ergenekon’un bir fiyasko olduğunu hala anlamayan az kaldi. Bu krizde boşuna masraf yapmayın.
15. Nereye ne gömersen onu çıkarırsın, fazladan bir şey çıkmaz.
16. Kendi gömdüklerini yeniden kazıp çıkartıyorlar. Güzel numara. Kazın kazın altın bulursunuz.
İhtimaller...
Şimdi, “yorum” derken ne tür bir şeyden söz ettiğimin anlaşılmasından sonra yukarıda sorduğum soruyu tekrar etmekte fayda var: Hürriyet’in internet sayfasındaki haberlerin altına girilen okur yorumları, Hürriyet okurlarının genel profilini yansıtmakta mıdır, yansıtmamakta mıdır?
Eğer yansıtıyorlarsa, Hürriyet gazetesinin yönetimi bu bileşimden memnun mudur? Memnun değillerse, onların bu hale gelmelerinde kendilerinde herhangi bir sorumluluk görüyorlar mı?
Tersi doğruysa, yani bu yorumlar Hürriyet okurlarının genel profilini yansıtmıyor ise, ortaya çıkan manzaranın sorumlusu kim ya da kimlerdir? Bu “seçki”ye karar verip, Hürriyet okurları hakkında yanlış bir izlenim edinilmesine yol açanlar kimlerdir?
Ya da Oktay Ekşi ve Tufan Türenç’in dediği gibi, Hürriyet gazetesinin internet sitesi Hürriyet gazetesini bağlamamakta mıdır?
ALPER GÖRMÜŞ-TARAF