Kara Kuvvetleri Eski Komutanı
emekli Org. Aytaç Yalman'la ilgili internete düşen ses kaydında Org.
İlker Başbuğ'la yaptığı diyalogları anlatan bölüm oldukça dikkat
çekici.
Org. Yalman bu bölümde, Org. Başbuğ'un Hükümetle kamuoyu önünde çatışmasız olarak yürüttüğü ilişkilere atıfta bulunuyor.
HÜKÜMETİ GÖTÜRECEK AMA NASIL?
Org. Yalman, Org. Başbuğ'a ya
kanun çerçevesinde hareket etmesi gerektiğini ya da Cumhuriyet'in değerlerini korumak için mücadele eden bir bir tarzda hareket etmesi gerektiğini söylüyor.
Kanun dairesi ya da klasik TSK çizgisi arasında
seçim yapması gerektiğini, bir ondan bir bundan gibi gelgitler
yaşamasının hata olacağını Org. Başbuğ'a söylediğini belirten Org. Yalman, bu hatayı Org.
Yaşar Büyükanıt'ın yaptığını belirtiyor. Org. Yalman, bu nedenle "Yaşar'ın dönemi çok talihsiz bir dönem oldu" diyor.
Yalman, bu sözleri üzerine İlker Paşa'nın konumunu belirlediğini ve Hükümeti "ortaya çıkmadan sessiz sakin götüreceğini" söylüyor.
İlker Paşa'ya konumunuzu belirleyin dedim
İlker Paşa şeyini belirledi. Bir dedim ki bak, bir dedim yapamayacağınız hiçbir şeyi söylemeyin. Yapamayacağınız hiçbir şeyi, arkasında duramayacağınız hiçbir şeyi söylemeyin bir. Bir de konumunuzu belirleyin dedim. Nedir silahlı kuvvetlerin konumu? Silahlı kuvvetlerin konumu, yani işte iç
hizmet kanunundaki, 15. Madde mi, yoksa Cumhuriyetin değerlerini korumak için mücadele eden bir silahlı kuvvetler vardır, bir de demokratik bir
ülkede demokratik bir hükümetin ordusu olarak konumlanır. Ya bu ya o olur. Bir gün burada bir gün orada, işte Yaşar'ın en büyük talihsizliği o oldu. Yani Yaşar'ın dönemi çok talihsiz bir dönem oldu çünkü işte
komutan dedi birisi, komutanım dedi birisi eli,
selam verdi birisi eli sıktı... yani bunlar konumunu belirleyememekten kaynaklanıyor. Konumunu belirle derim, ona göre hareketini yap. Şimdi bana göre konumunu belirledi o. İşte yani, ortaya çıkmadan hükümeti sakin sessiz götürecek.
İŞTE VİDEO GOOGLE'DA YAYINLANAN O SES KAYDI
SES KAYDININ TAM METNİ
İlker Paşa'ya konumunuzu belirleyin dedim. İlker Paşa şeyini belirledi. Bir dedim ki bak, bir dedim yapamayacağınız hiçbir şeyi söylemeyin. Yapamayacağınız hiçbir şeyi, arkasında duramayacağınız hiçbir şeyi söylemeyin bir. Bir de konumunuzu belirleyin dedim. Nedir silahlı kuvvetlerin konumu? Silahlı kuvvetlerin konumu, yani işte iç hizmet kanunundaki, 15. Madde mi, yoksa Cumhuriyetin değerlerini korumak için mücadele eden bir silahlı kuvvetler vardır, bir de demokratik bir ülkede demokratik bir hükümetin ordusu olarak konumlanır. Ya bu ya o olur. Bir gün burada bir gün orada, işte Yaşar'ın en büyük talihsizliği o oldu. Yani Yaşar'ın dönemi çok talihsiz bir dönem oldu çünkü işte komutan dedi birisi, komutanım dedi birisi eli, selam verdi birisi eli sıktı... yani bunlar konumunu belirleyememekten kaynaklanıyor. Konumunu belirle derim, ona göre hareketini yap. Şimdi bana göre konumunu belirledi o. İşte yani, ortaya çıkmadan hükümeti sakin sessiz götürecek.
Türkiye'deki ve Dünya'daki dönüşümü anlamalıyız, farklılıkları kabul etmeliyiz. Yani bunlar zor değil. Ya bu iş bitti artık yani. Türkiye'deki bu dönüşümü bir defa bir anlayıp bu küreselleşmede toplumsal ve işte idari anlamdaki dönüşümün hem global anlamda hem de ülke genelinde nasıl olduğunu bir görüp ona göre kendimizi nasıl adapte edicez, kendimizi, değerlerimizi nasıl koruyarak -buna adapte olucaz bizim buna kafa yormamız lazım. Yoksa ben bunu kabul etmiyorum, bunu etmiyorum noktasını aştık. Bu çok hassas bir konudan bahsettik çok hassas. Bunu düşünmek lazım. Yani insan eğer farklılıkları kabul ederse kendi kafasında, o zaman dünyaya farklı bakar. Şimdi siz Anadolu'nun bir kasabasından bir çocuğu alıp onun
subay yaparsanız, işte o, devamlı ona da Atatürkçülük , Cumhuriyetin temel değerleri, devamlı o fikirleri aşılarsanız cumhuriyetin muhafızı olarak - çok
doğal olarak ta öyle olması lazım- öyle yetiştirirseniz Türkiye'de yalnız Türklerin var olduğunu ona öğretirseniz bunun dışında hiçbir etnik unsurdan bahsetmezseniz birdenbire bir de bakar ki yahu Türkiye'de 27 etnik grup varmış, hepsinin dili varmış, örfü varmış, değerleri varmış, yerel değerler diye bir şey varmış, ulusal değerler varmış bilmem ne böyle şaşkına
döner. Şaşkına döner.
Milliyetçilik duygularının kaba ve katı bir şekilde oluşmaması lazım. Yani bir defa milliyetçilik duygularının kaba ve katı bir şekilde oluşmaması lazım insanın kafasında. Milliyetçilik, eğer sen Türkiye Türklerindir, vatandaş
Türkçe konuş diye efendim bu ülkeye bayrağı alıp çıkarsan ortaya, o zaman diğer insanları ötekileştirmiş olursun. Diğer insan dediğin kim?
Aleviler, Çerkezler, Lazlar... geriye bir şey kalmaz,
Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, yani Arap kökenli çok var. Hatay'ın yüzde ellisi Arap'tır. Munis insanlardır yani
kavga etmezler, sakindirler falan yani. Benim hayatım onlarla geçti. Bu coğrafyada insanların tamamını kucaklayan bir anlayışın hâkim olması lazım. Başka türlü bu coğrafyada tutunamayız.
Osmanlı'da da işte Osmanlı'nın şeyi bu. Yani hiçbir etnik grubu ön plana çıkartmadı. Yani son işte 19. Yüzyılın başlarına kadar hep öyle gitti. Ne zaman işte
Namık Kemallerin,
Ziya Gökalpların falan Türkçülük hareketi başladı. Jöntürkler gibi
Avrupa'da onun da ötesinde Avrupa Osmanlı yerel değerleri ve etnik grupları çok özgür bıraktı. Yani din, yaşam biçimi, kıyafeti, her şeyi serbestti. Ve o zaman tamam oldu. Yoksa, biz tabi bütün bu etnik, Osmanlının bakiyesi 5 milyon km2'lik bir
toprak kaybetti Osmanlı. İşte bu, buradaki bütün bu etnik grup Anadolu'nun içerisine üşüştü. Öyle hepimiz buraya toplandık. Yani herkes bir yerlerden gelmiş, sonra bu ülke meseleye böyle bakmak lazım. İşte Osmanlının ötesinde Selçuklular var,
Bizans var. Bir Bizans, bir
doğu romanın, biz doğu romanın mirası üzerindeyiz yani. Nereyi kazarsan İstanbul'da bir Roma çıkıyor. Nereyi kazarsan Roma çıkar. Subaylarınıza generallerinize bunu öğretirseniz o zaman dünyaya farklı bakarlar. Yani bu toprakları, zenginliği böyle görmek lazım, hem insan yapısını hem toprak yapısında bu coğrafyayı böyle görürseniz ve de böyle öğretirseniz subaylarınıza generallerinize o zaman olaya dünyaya farklı bakar. Yani diyeceksin ki komutanım peki sen niçin böyle bakıyorsun da peki falanca şahıs böyle mi bakıyor?
Ben adalarda büyüdüm, Büyükada'da. Ecnebi denilen insanların içinde büyüdüm. Ben de şiddetten uzak bir hoşgörü kültürü onlarla beraber büyüdüm, yani onun da vatanı olduğunu daha o zaman idrak ettim. Yahu biz burayı paylaşıyoruz. Rumlarla, bilmem ne Ermenilerle. Alevi aleviyim diyemiyor.
Kürt kürdüm diyemiyor. Ve böyle bir
baskı, böyle bir yapı içerisinde huzur olmaz ki!
Bize hiç Kürt'ten bahsetmedi kimse. Yani
Harp Okuluna geldik, ne Kürt'ü yahu
Kürtçe yasak! Kürtçe konuşulur mu? Adam kendisinin Kürt olduğunu söyleyemiyor ki çocuk. Alevi aleviyim diyemiyor. Kürt kürdüm diyemiyor. Ve böyle bir baskı, böyle bir yapı içerisinde huzur olmaz ki.
Huzur olmaz, ben açıklama yaptım işte Bila'nın kitabında var. Yani bunları serbest bırakmak lazım dedim bakın ben bir yıl evvel söyledim. Bunun şimdi bütün televizyonu Kürt dili edebiyatını hepsini çıkartın dedim. Bu kadar 71 yılından beri ben bu Kürtlerin içinde yaşıyorum. Ben o zaman binbaşıydım, Diyarbakır'da sıkıyönetimde çalıştım 3 sene. Şimdi daha güzel bir ortam oluşacak. Bu coğrafyada bu insanları başka türlü tutamazsınız. Yoksa kaybederiz yani. Artık o dönemi geçtik. İnşallah arkadaşlar bunu anlarlar.
AKTİF HABER