Eski
TBMM Başkanı,
AK Parti Manisa Milletvekili Bülent Arınç, ''Bütün
Türkiye'nin şunu bilmesini arzu ediyorum: Bu haksız suçlamayı kabul etmiyorum, ben sözünü bilen, sözünün arkasında duran, nerede ne konuşması gerektiğini bilen bir kişiyim. Ben bir asker çocuğuyum, şerefli ordumuzun yıpratılmasının hiçbir zaman içinde olmadım'' dedi. Bülent Arınç, Adana'da
Seyhan Belediyesi
Kültür Merkezi'nde düzenlediği toplantıda, Genel
kurmay Başkanlığının kendisiyle ilgili yaptığı açıklama ile gazetelerde yer alan, ''Emekli orgenerallere ait
ses kayıtları ortaya çıktı. Allah'a çok
şükür ediyorum ki Türkiye bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş...'' şeklindeki sözlerini değerlendirdi.
Genelkurmay Başkanlığının açıklamasını ''talihsiz bir açıklama'' olarak değerlendirdiğini belirten Arınç, ''Bütün Türkiye'nin şunu bilmesini arzu ediyorum: Bu haksız suçlamayı kabul etmiyorum, ben sözünü bilen, sözünün arkasında duran, nerede ne konuşması gerektiğini bilen bir kişiyim. Ben bir asker çocuğuyum, şerefli ordumuzun yıpratılmasının hiçbir zaman içinde olmadım'' dedi.
Eski
TBMM Başkanı, AK Parti Manisa Milletvekili Bülent Arınç, Türk Silahlı
Kuvvetlerini sevmenin, kimsenin tekelinde olmadığını belirterek, ''Bir iki konuşma ve açıklama vesilesiyle birilerini Türk Silahlı Kuvvetleri karşıtı olarak göstermek aslında Türk silahlı kuvvetlerini yıpratmanın tam karşılığıdır'' dedi.
Arınç, Adana'da Seyhan Belediyesi Kültür Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, yaptığı bir konuşmayla ilgili olarak bugün Genelkurmayda görevli bir Tuğgeneralin bu konuşmaya atfen söylediklerini ajanslardan okuduğunu ifade etti.
Bülent Arınç, ''Sayın
paşa şunu söylüyor, birincisi benim Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili düşüncelerim esasen biliniyormuş, ikincisi ben hukuku bilmiyormuşum, üçüncüsü de bu silahlı kuvvetleri yıpratacak bir konuşmaymış. Özellikle sayın Gürak paşaya yanlış bir açıklama yaptığını ifade etmek istiyorum'' dedi.
Bu sözlerin, muhatabının kendisinin olamayacağını vurgulayan Arınç, şunları söyledi:
''Kendisine bugüne kadar sorulan pek çok soruya direkt kendileriyle ilgili olmasına rağmen
cevap vermediğini de biliyorum, ama benim herkesin önünde yaptığım ve kısmen de basında yer alan konuşmalarımın karşılığı bu açıklama değildir. Ben sayın paşanın ve siz medya aracılığıyla bütün Türkiye'nin şunu bilmesini arzu ediyorum: Bir defa bu haksız suçlamayı hiçbir şekilde kabul etmediğimi bir
siyasetçi olarak ifade etmeliyim.
Ben sözünü bilen, sözünün arkasında duran, nerede ne konuşulması gerektiğini bilen bir insanım. Ben bir asker çocuğuyum.
Türk Silahlı Kuvvetlerini ve şerefli ordumuzu yıpratmak benim için hiçbir zaman düşünülmemiştir. Ben de öyle bir olayın içinde hiç olmam. İkincisi Türk Silahlı Kuvvetlerini ve orduyu sevmek kimsenin tekelinde değil.
Türk milletinin tamamı, Türk ordusunu sever, onun başarılarıyla gurur duyar. Ulusumuzun egemenliğini ve bağımsızlığını, Türk ordusunun temin ettiğine inanır. Dolayısıyla bir iki konuşma ve açıklama vesilesiyle birilerini Türk Silahlı Kuvvetleri karşıtı olarak göstermek aslında Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmanın tam karşılığıdır. Üçüncüsü, böyle bir açıklamanın hukukla ne bağlantısı var onu anlayamadım.
Ben hukuku bilirim, avukatlık da yaptım, ben gerçek
demokrasi ve gerçek hukuk devleti olmanın olmazsa olmaz koşullarını da bilirim, ama ben hukuk namusunu ve hukuk devleti olmanın gereklerini günlük çıkarlar açısından satacak bir insan değilim.''
''BEN BAŞKALARINA BENZEMEM''
Eski TBMM Başkanı Arınç, ''Ben başkalarına benzemem'' diye sürdürdüğü konuşmasında, şunları kaydetti:
''Benim anladığım, hukukun içerisinde onun ilkelerine tamamen sahip çıkmak vardır. Yani ben bir zamanlar 27
Mayıs darbesinden sonra bu darbeyi lanetleyerek orada savunduğu insanların sırtında Meclise girmiş siyasetçilerin, bugün darbe şakşakçılığı anlamına gelebilecek cümleler söylemesi karşısında böyle bir
hukukçu olmadığımı ifade etmeliyim. Ben, herkesin (A) dediğine (B) diyerek, 367 safsatasını Türk milletinin ve Türk yargısının önüne getirip, sonra bunun arkasına saklanarak
Cumhurbaşkanlığı sürecini kitlemeye çalışan hukukçulardan da değilim. Ben hukukun haklar anlamına geldiğini, hukukun
adalet anlamına geldiğini hukukun belli kavramlar ve kurallar ifade ettiğini biliyorum. Dolayısıyla bana hukuku öğretmeye kimse kalkmasın.''
''ASKERİ VESAYET REJİMİ ALTINDA DEMOKRAT BİR ÜLKE DEĞİLİZ''
Bugün pek çok insanın eleştirdiği konularda hukukçu kimliğini kullanan insanlara göre çok daha iyi bir hukukçu olduğunu savunan Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Benim söylediğim şudur: Türkiye bir anayasal devlettir, Anayasa'mız vardır, bu Anayasa'mız içerisinde, kurumların görevleri ve yetkileri de bellidir. Silahlı Kuvvetlerimizin görevleri sayılmıştır, kime karşı sorumlu oldukları da gösterilmiştir. Başbakanlığa karşı nasıl sorumlu olacakları, hükümetin de meclise karşı ne kadar sorumlu olacakları Anayasa'da yazılmaktadır. Sivil kurumların görev ve yetkileri bellidir, Türk Silahlı Kuvvetleri de bir askeri kurum olarak görev ve yetkilere sahiptir. Biz
sivil bir
yönetim içindeyiz. Sivil yönetim, demokratik şartlar içerisinde halkın seçtiklerinin iktidara gelmesi,
ülkeyi onların yönetmesi ve halka karşı sorumlu olmasıdır. Biz askeri
vesayet rejimi altında demokrat bir ülke değiliz. Biz demokratik bir hukuk devletiyiz, dolayısıyla asker kendi zor işleri içerisinde, kendi kuralları ve görevleriyle baş başadır, sivilleri yönetmek, sivilleri azarlamak, siviller üzerinde 'Demokles'in kılıcı' gibi sallanmak hesabını kendisine istemek hiçbir sivil demokrasilerde bugüne kadar görülmemiştir.''
''TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK GÜCÜ''
Bülent Arınç, Türk silahlı Kuvvetlerinin, bir bütün, en yüksek rütbelisinden en alt kademedeki askerine kadar bir milyona yakın Türkiye'nin en büyük gücü olduğunu vurguladı.
Silahlı kuvvetlerin personelinin memleketin tertemiz çocuklarından oluştuğunu ifade eden Arınç, ''Dolayısıyla hiçbirimizin Silahlı Kuvvetlere karşı çıkması ve onunla ilgili eleştirilerde bulunması doğru değildir, mümkün de değildir'' dedi.
Arınç, konuşmasında şunları ifade etti:
''Ancak, bu kurumda bulunan bazı kişilerin, dün , evvelsi gün ve bugün hala iç siyasete girmesi, iç
politika üzerinde tartışmalar açması ve geçtiğimiz yıllarda bu yaptıklarının bir şekilde ister kasetlerle isterse bazı davaların iddianamesinde konuşuluyor olması, eleştirilecek bir konudur. Ben, masumiyet ilkesinin, hukukun temel ilkesi olduğuna inanıyorum ve bunu bana laf söyleyen insanlara da
tavsiye ediyorum.
Benim söylediğim, sadece bugün kasetlerde yer alan bazı ifadelerin eleştirilmesidir. Ben onların sahiplerini eleştiriyorum. Düşünüyor musunuz eski Genel Kurmay Başkanlarından birisinin bugün yayınlanan kasetlerinde, bugünü kastetmiyorum, ama Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde, içeriye girerek oy kullanmak isteyen bir siyasi partinin genel başkanınını üzülerek söylüyorum 'pez' diye başlayan
hakaret cümlesinin yer aldığını görüyorsunuz.
Kimilerine 'Girin', Kimilerine 'girmeyin' talimatı verildiğini görüyorsunuz. Daha sonra bir başkasının konuşmalarında, bu memleketin Cumhuriyetin savcılarına 'lan' diye hitap edildiğini görüyorsunuz.
İddianameye yansıyan ve konuşulan bazı belgelerde, darbe teşebbüslerine girdiklerini, bazı mitingleri bunun için organize ettiklerini, bazı güçlerle birlikte hareket ettiklerini söyleyen insanlara rastlıyorsunuz.
Bu kasetlerden bazılarında da şu anda içerde
tutuklu bulunan veya
tahliye edilmiş olan bir paşanın hanımının yine bir askeri kurumdaki doktorla konuşmasını izliyorsunuz. Buralarda da mahkemelerin hangilerinin kendilerinden yana oldukları, hangilerinin olmadıkları şeklinde bir tasnifçilik yapıldığını görüyorsunuz. Bütün bunlar aslında Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratıyor. Bir milyonluk kitlede memleket evlatlarının içinde bulunduğu şerefli bir kurumda yanlış yapan insanların yanlışlıklarının konuşulmaması ve bunlardan
hesap sorulmaması, bu asil kurumu aslında zedeliyor. Benim şikayetim bunlaradır. Ben bir siyasetçiyim, siyasetçi paspas değildir. Siyasetçi şamar oğlanı da değildir.''
''KABUL EDEMEM''
AK Parti Manisa Milletvekili Arınç, ''O başbakana ayrıl dedim, o da korkusundan ayrıldı'' sözlerini kabul etmesinin mümkün olmadığını ifade ederek, şöyle dedi:
''Ben, siyasetçinin hukukunu muhafaza etmekle yükümlüyüm. Dolayısıyla kim yanlış yaparsa bunların hesabı sorulmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri yapmış, kuvvet komutanılığı yapmış, Deniz Komutanlığı yapmış... Bir insanı daha sonra yargılayan mahkum eden ve cezasını çektikten sonra dışarı çıkartan bir kurumun temsilcisidir. Dolayısıyla bugün kendi içerisinde, daha dün gazetelerde bir
askeri savcı yüzbaşının mal varlığındaki artış hem de '
karargah evleri' gibi bir operasyonun içerisinde, bir
işçi partiliyi bilir kişi olarak
tayin etmesinin yanlışlığı yazılıp söylenmektedir.
Bütün bunların yanlışlığı araştırılmayacak mıdır? Ve bu yanlış, yapanlardan sorulmayacak mıdır? Ben bunları sorgulamak mecburiyetindeyim. Dolayısıyla siyaset ciddiye alınması gereken bir kurumdur. Ben hiç kimsenin emir eri değilim. Türk siyasetçisi cesur, inançlı ve kararlı olmalıdır.
Biz yanlışımızı kendi içimizde düzeltmeliyiz. Bu yüksek kurum da kendi içerisinde yanlış yapanlara elbette cezalarını vermelidir, yargıya intikal etmesi gerekenler de mutlaka yargıya intikal etmelidir.''