Yaklaşık iki gün
PKK tarafından alı konulan Hüseyin
Aygün, serbest bırakıldıktan sonra yaptığı açıklamalarla
eleştiri oklarını üzerine çekmişti. Aygün, NTV
Diyarbakır Temsilcisi Nizamettin Kaplan'ın sorularını yanıtladı.
Aygün,
örgüt üyelerine niçin '
genç çocuklar' dediğini şu sözlerle açıkladı:
"Tabii 30 yıllık
terör ve
yıkım döneminin ardından kavramlarda son derece kirlenmiş durumda. Birine mutlaka
terörist denmesi veya başka bir kesiminde mutlaka
özgürlük savaşçısı olarak algılanması ve benim gördüğüm onun 17-25 yaş arasında birkaç yıldır dağa çıkmış gençler var. Bunları Murat
Karayılan gibi
Bahoz Erdal gibi görmek mümkün değil. Aralarında çatışmaya girmemiş çocuklar var. İki günlük süre boyunca da normal bir hayata kavuşma özlemlerini anlattılar yarıda kalan üniversite hayatına devam etme isteklerini söylediler. Ayrılırken de bizim bu dağlarda olup barış için daha çok çaba harcamamız için ricada bulundular.
Buradakilerin bu ülkenin genç arkadaşları çocukları olduğunu söyledim. Onları hiç kimsenin düşman olarak görmesine gerek yok. Onların eve dönmesi ailelerine dönmesi bizim gibi normal hayat yaşaması için
siyaset kurumunun yapacağı çok işler var. Siyaset kurumuna bir çağrıda bulunmak için dağlardaki gençlerin indirilmesi barışın sağlanması için gereken rolü oynaması açısından bu tür bir konuşma yaptım. Bir bakımdan da empati yapmak adına savaşın ne kadar gereksiz olduğunu dile getirmek adına yaptım. Sözlerimde yanlış bir şey yoktu duygusal nedenlerle böyle söyledim."
-Sizin bırakılmanızdan sonra bir sürü bilgi kirliliği var. CHP Genel Merkezi'yle ters düştüğünüz haberleri çıktı.
Hayır öyle bir şey yok. Yarın
akşam Kemal başkanımızla görüşmeyi istiyorum uygunlarsa
Cumhuriyet Halk Partisi'nde siyasete devam edeceğim. Ama
Kürt sorununun çözülmesi akan kanın durulması gerekiyor.
Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuda önümüzdeki haftalarda daha aktif bir rol üstlenecek.
- Bazı milletvekillerinin 'Kendi görüşüdür parti görüşünü yansıtmıyor' şeklinde açıklamaları vardı.
Tabii ki kişisel görüşüm. Parti adına konuşacak kişiler belli. Cumhuriyet Halk Partisi zaten herkesin kişisel görüşlerini söyleyebildiği bir parti. Benim gördüğüm ne Adalet ve Kalkınma Partisi'nde ve BDP'de liderin konuşmaları dışında ona aykırı veya partinin genel görüşleri dışında çıkan bir ses duyulmuyor. Mesela benim kaçırılmamla ilgili genel başkan dışında hiç kimseden tepki gelmemesi, kınanmaması bir siyasetçinin barış elçisinin iki gün
silah zoruyla götürülmesine dair hiçbir açıklama yapılmaması BDP'nin de ne durumda olduğunu gösteriyor. Ben kendi adıma konuşuyorum doğrudur, parti adına konuşmuyorum ama
Dersim adına konuşuyorum doğrudur.
-Neredeyse kaçırıldığınız için suçlu ilan edildiniz.
Yani eğer dönseydim de klasik vatan, millet,
toprak,
bayrak, ezan filan deseydim bu eleştiren kesimler çok mutlu olacaktı. Barış dediğim için kardeşlik dediğim için dağdaki çocuklar dediğim için suçlanıyorum. Buna da inanamıyorum, üzülüyorum.
-Tüm topluma bir mesaj vermek isterseniz ne dersiniz?
Barışın sağlanması lazım silahların susması gerekiyor, hiç kimsenin ölmemesi lazım. Foça'da yaralanan çocuk dün toprağa verildi bunlar çok korkunç şeyler. Hiç kimsenin ölmemesi adına siyaset kurumu üzerine düşen rolü yerine getirmeli. Ama meclis bile toplanamadı bu tablo son derece umut kırıcı. Dilerim 1 Ekim'den sonra herkes bu meselenin çözümü için daha sorumlu davranmaya başlar.