"HİÇBİR MANŞETE ASKER DAHİL OLMADI"
Hiçbir
manşete askerlerin dahil olmadığını belirten Doğan, "Demokrasi dışı yöntemlere karşıyız" diye manşet attıklarını hatırlattı. Gazete kupürlerini gösteren Doğan, "Silahsız kuvvetler halletsin" diyenin ise asker olduğunu ifade etti. "El koyacağız deseydi o da yapılırdı. Önemli bir haberdi" diyen Doğan, yorumu halkın yapması gerektiğini söyledi. "Siyasilerin
yönetim tarzlarından kaynaklanıyordu. Eğer siyasiler muktedir olurlarsa,
demokrasi dışı güçlere dik dururlarsa bunlar olmazdı. 27 Nisan'da hükümet dik durdu, eğer durmasaydı olurdu" ifadelerini kullandı.
"MANŞETİN KAYNAĞI DOĞRUYSA BUGÜN DE YAPARIM"
28
Şubat döneminde
Anadolu sermayesi üzerinde medya ve
silahlı kuvvetler kullanılarak
baskı oluşturulduğuna ilişkin bir soruya ise Doğan, "Ben köküme kadar Anadoluyum. Anadolu sermayesine karşı olamam, olmam mümkün değil.
Ülker grubu en büyük yeşil sermayeydi. Biz bunu söylemiyorduk. Bunlar bizim reklam verenlerimiz, bunlar batarsa biz de batarız. O gün de bunların yapılmasını doğru bulmuyordum.
Manşetin kaynağı doğruysa bugün de yaparım. Tetkik edilmiş bir kaynaktan gelmişse bugün de yaparım" karşılığını verdi.
"411 el kaosa kalktı" manşetinin sorulması üzerine de Doğan, "Dua ediyorum ki bu soruyu Ertuğrul'a sorsaydınız ama sormamışsınız. Ben Bodrum'daydım ordan haberim oldu. Yanlış buldum, hatadır" ifadelerini kullandı. "Gerekirse silah bile kullanırız" başlığı konusunda Doğan, "Bu lafı söyleyen, abiziddin değil önemli fonksiyonları olan bir
paşaysa bundan daha önemli
gazetecilik olur mu?" şeklinde konuştu.
Ahmet Kaya için atılan "Vay şerefsiz vay" manşeti için Doğan, "Keşke bu kadar keskin ve sert başlık atılmasaydı" diye konuştu.
"YAŞAR BEY'YE HALA KIRGINIM"
Aydın Doğan, Darbe Komisyonu'nun da geçmişin aydınlatılması açısından önemli gördüğünü, hiçbir konunun karanlıkta kalmaması gerektiğini ifade etti.
Yaşar Okuyan ile daha önce yaşadığı bir polemik sorulan Aydın Doğan, "
Yaşar Okuyan Beyi milletvekili olmadan önceden tanıyorum, zaten kökeni gazeteciliktir. Bakanken bana geldiği doğru. O gün yanılmıyorsam eşininin Tepebaşı'ndaki otelde bir resim sergisi olduğunu ilgi göstermemizi istedi. Ben de arkadaşlara 'sergi ile ilgilenin' dedim. Yaşar Bey iş yasasını sordu. Niye uğraşıyorsun demedim. 'İş olmayan bir memlekette
iş güvencesi yasası çıkartmaya çalışıyorsun' dedim. Benden çıktıktan sonra maalesef bir iki kanalda yazıdan dolayı beni tehdit etti. 'Kur'an'a el basayım' daha ne diyeyim ki. Maalesef istismar etti yakıştıramadım, hala Yaşar Bey'e kırgınım" dedi.
"BANA HAVADAN SUDAN ŞEYLER SORMAYIN"
Kendisine gazeteci Mehmet
Baransu tarafından gündeme getirilen,
darbe komisyonun 28 Şubat tutuklamalarının önüne geçmek için kurulduğu iddiaları hatırlatılan Aydın Doğan, "Bu komisyonun kurulmuş olmasından rahatsızlık duymuyorum, grup olarak da duymadık. Hatta samimi olarak memnuniyet duyuyorum. Bütün korkum bana hep havadan sudan şeyler sorarlarsa olmaz, 'içine içine girsinler' dedim. 'Siz darbeye
yardım ettiniz mi?' '
Askerlerle
işbirliği yaptınız mı?', 'O dönemde servetinizde nasıl bir mal varlığı artışı oldu?', 'Nasıl zenginlediniz?', 'İhaleleri nasıl götürdünüz?' onları soracaksınız' diye bekliyorum" dedi.
"ERDOĞAN İLE MEDENİ İLİŞKİ İÇERİSİNDEYİZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la arasının nasıl olduğu sorulan Aydın Doğan, bu soruya da şu cevabı verdi: "Gayet iyi. Aramızda dostluk, samimiyet, arkadaşlık, ilişkisi yok ama gayet medeni ilişkiler içerisindeyiz. Kendisini görünce gerekli 'saygıyı' gösteririm, o da 'hal hatır' eder. Bir sıkıntım yok. Olduğu zaman da giderim ülkenin başbakanına. Eğer başbakana gidilecek bir meselem varsa giderim. Şu anda bundan birkaç yıl önce kamuoyuna yansımış olan sertlikler şu anda yok."
"EMİN ÇÖLAŞAN VE BEKİR COŞKUN'U BEN KOVDUM, İYİ Kİ DE KOVMUŞUM"
Medya grubundaki bazı gazetecilerin işten çıkartılması konusunda siyasi bir baskı alıp almadığı sorulan Aydın Doğan, şu açıklamayı yaptı:
"'Yazarlar çıkarıldı' deyince akla ilk gelen iki tane yazar oluyor. Biri Emin Çölaşan bir tanesi de Bekir Coşkun. Çölaşan'ı ben kovdum. Kızım ve genel yayın müdürü kovmamak için bana 'şöyle yapalım böyle yapalım' diyerek beni uyutmaya kalktılar.
Sonunda dedim ki, ikiniz birden gidersiniz. Sonunda İzmir'de Emin'i kovdular. Emin'in kovulmasında hiçbir siyasi parti, askerlerde dahil, 'bu adamı at' diye bir ısrarda bulunmadı. 'Emin' yönetilemez hale gelmişti, Emin bu gazetenin sahibinin gücü 'bana yetmez' diyordu. Takıntıyı meslek haline getirmişti. 'İ
Melih', diyerek her yazısında 10 bin dolar ceza ödemeye başlamıştım. 'Emin takıntıyı bırak,
kampanya açmayı bırak' dediğimde de 'hükümetin aleyhine yazmayayım mı?' diyorsun dedi. Ben de ağzıma geleni söyledim. Ben sana 'hükümet aleyhinde yazma' demiyorum, burası 'babanın çiftliği değil' dedim.
Emin'i ben çıkardım, çıkarttığıma da çok iyi ettim. Ben kovdum, herkese de hesabını vermeye hazırım. Bekir'e hakkımı helal etmeyeceğim. Bekir'in gitmemesi için çok gayret sarf ettim. 'Gel sana
İstanbul'da daire alalım' dedim. Emin her defasında bizden götürdü. Bekir öyle bir şey de yapmadı. Çünkü Bekir'e çok para vermişler. Gazetelerden insanlar ayrılır, giderler, gelirler. Bana hiçbir siyasi
iktidar ne Turgut
Özal ne Süleyman
Demirel ne de askerler 'bunları işten atacaksın' demedi. Sadece telkinde bulundukları olmuştur. 'Bekir'e git' demedim. Bir gün
telefon etmiştim 'iyi ki varsın demek için' kendisine. Bekir bir yazı yazmıştı 'iyi ki varsın
Hürriyet' diye, çok duygusal bir yazıydı. Ben de onu arayıp 'iyi ki varsın' demiştim, şimdi de iyi ki yoksun diyorum."
"PAŞALARLA BERABER KARAR VERDİ İDDİALARI ŞEHİR EFSANESİ"
Eski
İstanbul Valisi Erol Çakır ve
Çevik Bir Paşa ile evinde görüştüğü iddiaları sorulan Aydın Doğan bu soruya da şu cevabı verdi: "Erol Çakır'la
Çevik Bir'in bizim evde olduğunu samimiyetle hatırlamıyorum ama Çevik Paşa ile 'ailecek görüşür' müydüm. Emekli olduktan sonra görüştüm, olmadan görüştüğümü bilmiyorum. İstanbul'da birinci ordu komutanları ile mesleğim dolayısıyla
Cumhuriyet Bayramları'nda resepsiyonlarda tanışırdım. Genellikle birinci ordudan gelenler de genelkurmaya geldiklerinden genelkurmaydakilerle tanışırım. Özkök'le,
Karadayı ile Başbuğ ile görüşürdüm. Ama bu görüşmenin suç olduğu veya 'bir gazete sahibinin askerlerle görüşemez' diye bir şey olduğunu da kabul ediyorum. Beraber oturdunuz, beraber karar verdiniz. Bunlar şehir efsanesi. Böyle bir şey olamaz"
"SİYASETİ BEN NİYE DİZAYN EDEYİM"
Siyaseti kendisinin dizayn ettiği iddialarını reddeden Aydın Doğan, "Siyaseti ben niye dizayn edeyim,
siyaset kendisini dizayn eder.
28 Şubat döneminde hiçbir zaman bizim 'askerler yönetime el koysun, askerlerden yana olalım' diyemeyiz. Askerler geldiği zaman beni 80 ihtilalinde Recep
Ergun Paşa, Bülent Ecevit'in 'Arayış' dergisini çıkarıyorum diye 'hapse atarım' dedi. Ben yayınlıyorum 'siz yasaklayın' dedim. Askerin olduğu bir rejimde demokrasi olmaz, demokrasinin olmadığı yerde 'yayın olmaz.' Benim başka işlerim de var ama ana işim yayıncılık. Eğer yayıncılık hakkıyla yapılırsa 'doğru iştir.' Para da kazandırır ama yayıncılık yaparken 'devletten bankadan bir şey götüreyim' derseniz uzun ömürlü olmazsınız. Türk basınında 33-34 yıl kesintisiz gazete sahipliği yapan tek adam benim. Aileden gelmiyorum. Aileden gelenler hiç bu kadar uzun süre kalmadı. Bir zamanlar aileden gelenler yayıncı olurdu, taşradan gelenler olamazdı. Ben Kelkit'ten geldim, oldum. Öğleden sonra didik didik sorun anlatayım her şeyi…" şeklinde konuştu.