Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç,
Türkiye'nin
darbelerden sıyrılan ve hızla demokratikleşen bir
ülke olduğunu belirterek, 27
Nisan e
muhtırası ile ilgili de
soruşturma açılabileceğinin sinyalini verdi.
Arınç,
Çorum Anitta Otel'de düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını
cevapladı. Arınç, '
27 Nisan e-muhtırası ile ilgili bir soruşturma açılmalı mı' ilişkin sorulan soruya, "Suçlamalar ve yargılamaların başlaması, müşteki sıfatıyla bazı kurumların ve kişilerin şikayetçi olmasına bağlı. Savcılıklar bu şikayetleri değerlendirerek soruşturma açıyorlar. 27 Nisan'la ilgili bir şikayet varsa ki mutlaka vardır, savcılıklar bu konuda ilgili kanunların suç saydığı suç tespit ederlerse soruşturma açabilir. Bu konuyla ilgili şu ana kadar yapılan bir suç duyurusu yok. Ama, olmayacak anlamına gelmez. Bu yargının inisiyatifinde olan bir konudur. Türkiye artık gerçekleşen demokratikleşen, gerçekleşen darbeler ve darbe girişimlerin olma sansını hakim olan bir konumda. Türkiye gerçekten darbelerden uzak." şeklinde cevap verdi.
"ANAYASA MAHKEMESİ ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ KARARI VERDİ"
27 Nisan 2007 tarihinde önemli bir olayın yaşandığını ifade eden Bülent Arınç, bu durumun o tarihte sadece
Genelkurmay sitesine bırakılan bir durum olmadığını belirterek Ben de
Meclis başkanı idim. Meclis'in ilk oturumunda 400 kişi vardı. Oylamaya geçeceğimiz zaman
CHP'nin bir itirazı oldu. Çünkü onlar içerde muhakkak 367 kişi olmalı sözüne itibar etmişti. Biz onu itibar etmedik. O güne kadar ki uygulamalar 367 oylamasını aramıyordu. Biz, birleşimi açtık, 357 kişi
Abdullah Gül adına oy kullanmıştı. Birleşimi kapattıktan sonra CHP,
Anayasa Mahkemesi'ne çok önceden hazırlanmış dilekçeyi verdi.
Anayasa Mahkemesi 2 gün sonra kadar verdi. 367 kişi olmadığından meclis birleşime açılamaz dedi. Biz 2. Birleşimi açamadık. Ve
cumhurbaşkanını seçemedik." dedi.
"Daha önceki Cumhurbaşkanı'nı seçmemize engel olmuşlardı" diyen Arınç,
Dolmabahçe Sarayı'nda Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşu dolayısıyla verilen resepsiyonda, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu'nun kendisine 'Böyle bir kararın, Anayasa Mahkemesi' ne gelmemesi gerekiyor. Mahkemenin bu kararı inceleme yetkisi yok.' İfadelerini kullandığını aktardı.
Dürüst ve tutarlı davranışından dolayı Tuğcu'yu kutlayan Arınç, şöyle konuştu: "Ancak bilinen oldu. Çünkü o dönem, Anayasa Mahkemesi' ne giden kararlar önceden biliniyordu. Sonuç önceden belli olurdu. Anayasa Mahkemesi bu kararı verenlerin nasıl bir davranış içerisinde olduğunu ben biliyorum. Sizlere de araştırabilirsiniz."
"SİYASİ SORUNLARI AŞTIK AKLIMIZA 367 GİBİ BİR HOKKABAZLIK GELMEMİŞTİ"
AK Parti'den bir cumhurbaşkanı olmaması için 'Zinhar, başı kapalı bir eşe sahip bir kişinin cumhurbaşkanı seçilmemesi için dönem içersinde karşılarına birçok engel çıkarıldığının altını Çizen Arınç, "Bunların siyasi olanlarının hepsini aştık ama 367 gibi bir hokkabazlık aklımıza gelmedi. Onunla baş edemedik. Biz, o tarihte seçemedik."ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanının seçilmemesinin ardından AK Parti'nin, kasım ayında yapılacak seçimleri temmuz ayına çektiklerini hatırlatan Arınç, AK Parti'ye cumhurbaşkanı seçtirmeyenlerden Anavatan ve DYP'nin tarihten silindiğini anlattı.
Bülent Arınç, AK Parti'nin o dönem cesur hareket ettiğine de dikkat çekerek, 28 Nisan sabahı bildiriye karşı çıkmalarının ise seçimlerde yüzde 47 oy almalarını sağladığını vurguladı: "Bildiriyi yazan kişilerin, sonunda ne kadar büyük bir kayba girdiklerini ve AK Parti'nin süreçten ne kadar güçlenerek çıktığını hepimiz görmüş oluyoruz." şeklinde konuştu.
"TUTUKLU MİLLETVEKİLİ SORUNU BİR HÜKÜMET MESELESİ DEĞİL"
Arınç'a 'Tutuklu vekiller sorunu ile ilgili
TBMM Başkanı Çiçek başkanlığında CHP, MHP ve BDP'nin bir araya geldiği, AK Parti'nin sürece
destek verip vermeyeceği de soruldu. Konuyla ilgili
tutuklu milletvekillerinin
tahliye edilmesi için bir formül bulamadıklarını ifade eden Arınç, bu kişilerin milletvekilleri seçilmesi halinde serbest bırakılmayacağının partiler tarafından bilindiğini söyledi. Mahkeme tutuluk hallerinin devamı yönünde kararlar verdiğini hatırlatan Arınç, "Bunun karşılığında buldukları formül çok çocukcaydı. Özel bir
düzenleme getirmezdiniz. '2 seneden fazla tutuklu kalamazlar' diyorlar. Ancak bu durumda onlar birilikte birçok suçlu bırakılabilir ki milletin yüzüne bakamazsınız. CHP'nin pek çok
hukukçu milletvekili var. Şu ana kadar, aradan neredeyse 2 sene geçti. CHP bir formül üretemedi. MHP
mahkemeye bıraktı. Meclis başkanın partilerle bir araya gelmesi çok doğrudur. Sanıyorum ki o muhalefet partileri AK Parti'nin de bu sürece dahil olmasını istiyorlar. AK Parti de 'bu sorun benim sorunum değil. 'Sizin bulacağınız formül hukuka uygunsa takip edeceğiz.' diyor. Meclis başkanımız da AK Parti'nin de sürecin içinde yer almasını istiyor. Gelinen noktada bunun düzenlenmesini şahsi anlamda isterim. Bu bir hükümet meselesi değil." diye konuştu.
"KAMU VİCDANINI TATBİK EDECEK BİR HÜKÜM YASAMA ÇALIŞMALARINDA ELE ALINABİLİR"
Milletin sorumluluk yüklenerek seçtiği milletvekillerinin yerinin Meclis olduğunu ifade eden Arınç, şöyle devam etti: "Hangi şart altında olursa olsun, dışarıda olmaları gerekir. Bu noktada kendi partimden eleştiriler alarak bunları söylüyorum. Çünkü millet iradesi, milletvekili yapılmıştır. Geçtiğimiz yasama dönemlerinde seçilen Sabahat
Tuncel de buna örnek gösterilebilir. Vekillere isnat edilen sıç sebebiyle şu ana kadar mahkemeler tahliye kararı vermediler. O vermediyse yazılı hukuku yeniden tespit ederek mahkemeleri bu hukuka uygun karar vermesini talep etmek yasama organının da görevidir. Bunun için iki formül var: Anayasanın 83. maddesindeki
dokunulmazlık, bizde kısıtlı bir dokunulmazlıktır. Oysa bunun mutlak olması gerekmektedir. Mutlak yasama dokunulmazlığı 83. Madde de yer almıyor. Onun içinde bir istisna var. 14. Madde yer alan fiiller işlendiği takdirde 'Dokunulmazlık haklarından yararlanamazlar' diye bir hüküm var. Bu milletvekilleri arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu bu kapsamda kaldığı için mahkemeler onları yargılamaya devam ediyor.'Yargılamaya devam etsin, ama tutuklamaya devam edilsin de.'denebilir. Bu mahkemenin takdirindedir. Eğer 14. Madde, istisnası bir anayasa değişikliği ile kaldırılabilirse bu sınırsız bir dokunulmazlık anlamına gelir. Ve çok da faydalı olur. Ayrıca, TCK'nın 100. Maddesine bu günkü milletvekillerini kapsayacak fıkra konulabilir. Bu fıkra adi suçlardan, halkın kabul etmediği suçlarla ilgili ağır suçları içine alacak şekilde olmalıdır. Çünkü ceza usul kanundaki bir hükümle yapılan değişiklikle
Hizbullah sanıkları 5-6 sene içerde kaldıktan sonra serbest kaldıklarını gördük.
Kamu vicdanını tatbik edecek bir hüküm bulunursa bunun yasama çalışmalarında ele alınacağını düşüyorum."