Arınç: PKK bunu sahiplenmedi çünkü...

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gaziantep'teki bombalı saldırıya ilişkin çok çarpıcı değerlendirmeler yaptı.

Arınç: PKK bunu sahiplenmedi çünkü...

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gaziantep'teki bombalı saldırıya ilişkin, ''PKK'nın bunu sahiplenmemiş olması çok doğaldır. Çünkü buna benzer eylemleri hep o yapmıştır. Ama işin içine çocuklar, kadınlar girdiği zaman kamuoyunun toplumsal baskısından ve nefretinden kurtulmak için ilk planda bunu inkar etmiştir'' dedi. ''Gaziantep'teki saldırıyı kimin yaptığı'' sorusu üzerine Arınç, Gaziantep'te, yurdun değişik bölgelerinde yaşanan terör olaylarından ve son olarak Şemdinli'de 4 askerin şehadetinden büyük üzüntü duyduğunu söyledi. Asker ve sivillerin terör ateşi içinde hayatlarını kaybettiğini ifade eden Arınç, 75 milyon Türk milletinin teröre karşı kenetlenme içinde olduğunu, bu olaydan duyduğu üzüntüyü de en güçlü şekilde ifade ettiğini belirtti. Buna benzer olayların geçmişte de yaşandığını ancak bugünlerde bir tırmanmadan da söz edilebileceğini dile getiren Arınç, şöyle konuştu: ''Gaziantep'teki olay, şu ana kadar tespit edilen bulgularla, bir araç çalınmış. Nisan ayında Sakarya'dan olduğu söyleniyor. Bu aranmaya başlanmış, plaka numaraları belirlenmiş, bazı yerlerden geçiş yapmış, hatta cezalar yazılmış. En son birkaç yere uğradıktan sonra Gaziantep'e gelmiş. Bir yerden çekiciyle de polis merkezinin önüne getirilmek istenirken, polisin ikazı üzerine biraz daha ileride park etmiş ve uzaktan kumandayla çok yüklü biçimdeki patlayıcı patlatılmış. Pınarbaşı'ndaki olaya bakarsanız karakol da diyebilirsiniz. Ama daha çok acı ve ızdırap vermek amacıyla kalabalık bir yer de düşünülmüş olabilir. Hedef sadece insan. Çocuk, kadın, erkek olması fark etmiyor, patlatılmış. Tabii son zamanlarda plaka değiştirdiğinden tespit edilemediği söyleniyor. Önemli olan bu aracın kaçırıldıktan sonra belli hedefler için hazırlanmış olması ve sonunda da 50 kiloya yaklaşan patlayıcıyla, uzaktan kumandalı hale getirilmesi. Ama daha çok ızdırap, ölüm ve acı vermesi için içerisine başka maddelerin de katılmış olması.'' Bu terör olayını gerçekleştirenleri lanetlediklerini belirten Arınç, ''Bugüne kadar pek çok eylemde yapıldığı gibi arkasında büyük acılar bıraktı. PKK'nın bunu sahiplenmemiş olması çok doğaldır. Çünkü buna benzer eylemleri hep o yapmıştır. Ama işin içine çocuklar, kadınlar girdiği zaman kamuoyunun toplumsal baskısından ve nefretinden kurtulmak için ilk planda bunu inkar etmiştir, buna benzer pek çok sivile yönelik olaylar yapmış olmasına rağmen'' diye konuştu. -''7 gözaltı var, sorguları devam ediyor''- Kumrular Sokak'ta, Diyarbakır'da, Güngören'de yaşanan olaylar, talebe yurtlarında yangın çıkarmak, ateşe vermek gibi eylemlerin de bunlar arasında olduğunu belirten Arınç, şöyle devam etti: ''Çetelesini tuttum 20'den fazla sivile yönelik eylem ki bireysel olarak değil topluca olarak, bunlar önce inkar edilmiş sonradan da onların yaptığı tespit edilmiş. Hatta, birkaç ay geçtikten sonra da yerel inisiyatif dedikleri 'Ben kumanda edemiyorum, kendi başlarına bu işleri yapmışlar' gibi mazeretlerin arkasına sığınmış olmaları... Şüpheli eylem veyahut sanık veya şüpheli konumunda öncelikle PKK geliyor. Çünkü buna benzer eylemleri geçmişte ve günümüzde fazlasıyla yaptığı biliniyor. Ama bugün bir yazı okudum, çok hoşuma gitti. 'Kim yaparsa yapsın sorumlusu PKK' deniliyor. Çünkü aynı amaç, aynı düşünce, aynı eylem türleri bugüne kadar hep yerine getirilmiş. Şu anda bizim bulabildiğimiz tek şey tabii kamera görüntüleridir. Çekiciyi kullananlardır. Civardaki belki şahitlerin tanıklıkları olacaktır veya ele geçirilen belge, bilgi ve bulgulardan bir iz sürülecektir. Emniyet Teşkilatımız bu konuda hem teknolojik imkanlara sahip hem de bu tür ağır olayları çözebilecek güçtedir. Ama şu an itibariyle ben 5 biliyordum son anda 7 olduğu söylendi, bir şüpheli gözaltı var. Henüz tutuklanan yok, sorguları devam ediyor. İnşallah işin en kısa zamanda çözüleceği umudundayım.'' -''Zafiyet olduğuna inanmıyorum''- Arınç, ''istihbaratın yeteri kadar değerlendirilemediğine ilişkin eleştirilerin'' sorulması üzerine ise MGK toplantılarına katıldıklarını, kendi içlerinde de bu işleri irdeleyip analiz etmeye çalıştıklarını bildirdi. ''Bir defa istihbarat ve istihbaratı değerlendirme konusunda şahsen zafiyet olduğuna inanmıyorum'' diyen Arınç, bunları çok iyi değerlendirecek imkanların bulunduğunu vurguladı. Eskiden, herkesin bir istihbaratı olduğu için bu konuda zafiyet bulunduğunu anlatan Arınç, ''Jandarmanın, MİT'in, emniyetin istihbaratı, insan istihbaratı, araç, teknolojik istihbarat, bunların hepsi vardı ama herkes kendine saklardı istihbaratı. Ortak bir havuzda değerlendirmek ve ona göre gereğini yapmak konusunda bir gecikmeden, hatta bilgi saklamaktan bahsedebilirdik'' ifadesini kullandı. ''Son üç yıldan bu yana ve şu anda da en iyi noktasında olduğumuzu söyleyebilirim, insan istihbaratı, teknolojik istihbarat, bilgi paylaşımı olsun, son derece mükemmel bir akış var'' diyen Arınç, ancak her gelen haberin doğru olup olmadığının süzgeçlerden geçirilmesi, hatta çapraz sorguyla farklı kaynaklardan da teyit edilmek suretiyle kesin bilgiye ulaşılması gerektiğini ifade etti. İstihbarat havuzunda toplanan bilgilerin çok kısa sürede analiz edilmesi ve doğru olma ihtimali varsa tedbir alınması gerektiğini belirten Arınç, ''Başarılı olduğumuzu şuradan söyleyebilirim. Evet, Gaziantep'teki olayın önlenemediği anlaşılıyor ama belki Gaziantep'teki olay kadar onlarca istihbaratın iyi değerlendirilmesi sonucunda önlendiğini söyleyebilirim. Yani önceden tedbiri alınmak suretiyle kesin bilgiye dönüştükten sonra anında müdahale etmek suretiyle önlenebiliyor'' dedi. -''Pek çok olaydan kurtuluyoruz, bu güvenlik güçlerimizin başarısı''- Arınç, ''İstihbaratı kesin bilgiye dönüştürerek önleme faaliyetlerimizi yapıyoruz ve bunlarda da başarılıyız. Yani hamdolsun ki polisimiz de askerimiz de güvenlik güçlerimiz de bütün bu haberleri, bilgiye, kesin kanaate dönüştürerek önleyici tedbirler alıyor. Biz pek çok olaydan bu sayede kurtuluyoruz. Bu bizim güvenlik güçlerimizin bir başarısıdır'' değerlendirmesinde bulundu. Buna rağmen bu tür faaliyetlerinin önlenememesinin de pek çok sebebi bulunduğuna işaret eden Arınç, bu eylemcilerin bir kısmının çok az da olsa yerel unsurlardan destek aldığını kaydetti. Arınç, şöyle devam etti: ''Termal kameralardan tutunuz ki onlara karşı şemsiye kullanmaya başlamışlar, pek çok insansız hava araçlarıyla içeriden, dışarıdan bilgi akışı temin ediliyor. Ama buna rağmen giriliyor, yapılıyorsa ki bu yol kesmelere son zamanda baktığımız da bunlar içeride konuşlanmış insanlar. Her an İran, Suriye, Irak tarafından giriş çıkış yapacak noktada değiller. Demek ki bir avuç da olsa bir insan grubu, belli noktalarda kümelenmiş kendilerini gizleyebiliyorlar. Hatta zaman zaman ortaya çıkıp kucaklaşmalara da sahne olabiliyorlar.'' Hükümetin görevinin terörü sona erdirmek olduğunu ifade eden Arınç, ''Terör sona ermediği sürece biz kendimizi sorumlu biliyoruz. Hükümet olarak bunun sorumluluğundan kaçamayız. Ama yaptığımız mücadelenin o kadar ince, naif, zor şartları var ki bunları esasen milletimiz de bildiği için bizi de çok fazla suçlamıyor. Elimizden geleni yaptığımıza inanıyor'' dedi. -''Ulu orta konuşmak yerine ciddi incelemeyle ortaya koyulmalı''- Arınç, ''Gaziantep'teki olay konusunda, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, 'PKK'nın Suriye'nin istihbarat örgütü El Muhaberat ile kol kola çalıştığı biliniyor' dedi. Bu konuda özel bir bilgi var mı Hükümetin elinde?'' sorusu üzerine, ''Bana ulaşmış bilgi yok ama bunlar da araştırma konusu'' yanıtını verdi. Bu hadisenin müsebbiplerinin mutlaka ortaya çıkarılacağını ifade eden Arınç, şunları söyledi: ''İstihbaratımız ve güvenliğimiz açısından bu olaya yol açabilecek dış unsurlar da söz konusu mudur, olabilir. Kesinlikle olmaz diyemiyorum, olabilir. Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki böyle bir olayın meydana gelmesinde şu veya bu şekilde menfaati olan kurumlar, ülkeler, devletler, kuruluşlar, böyle bir olayı üstlenmiş de olabilir bizzat yaparak, taşerona vererek yaptırmış da olabilir hatta bu işleri profesyonel yapacak insanlara da yaptırmış olabilir. İsmi geçen örgütün veya devletin, bu işte bir katkısı olup olmadığını ulu orta konuşmak yerine çok ciddi incelemeyle ortaya koymamız lazım. Çünkü adı geçen bir ülke ve adı geçen bir ülkenin istihbarat kuruluşudur.'' İncelemenin yapıldığını dile getiren Arınç, ''Sadece Suriye ile ilgili, bağlantılı ya da sınırlı da değil. Coğrafyamızda bu işe katkı sağlayabilecek bütün dış unsurları da neresi olursa İran da olur, yukarısı da olur, aşağısı da olur, Türkiye olarak bunu yapmak zorundayız, yapıyoruz'' ifadesini kullandı. -''Terör örgütü iflas noktasına geldi''- Arınç, ''PKK'nın amacının, 'pazarlık masasına güçlü şekilde oturma istemesi ya da Öcalan ile görüşmelerin yeniden başlatılması' olduğuna yönelik değerlendirmelerin'' sorulması üzerine de PKK'nın 2011'in ikinci yarısından itibaren bir ''devrimci halk savaşı'' lafını tutturduğunu belirtti. Halkı buna yönlendirmeye çalıştığını ifade eden Arınç, ''Bu kolay bir şey değil. Belki bununla kendisine bir meşruiyet kazandırmaya, kendisiyle daha ağır şartlarda pazarlık yapmak veya İmralı ile bağlantılı birtakım şeyler. Bunda muvaffak olamadılar'' dedi. PKK'nın, bunu gerçekleştirmek için şehir yapılanmasını altyapı olarak düşündüğünü dile getiren Arınç, ancak KCK'da yargının görevini yaptığını, KCK yapılanmasının çöktüğünü kaydetti. Arınç, ''Çünkü KCK yapılanması bir ölçüde, devrimci halk savaşının, kır gerillası ile şehir yapılanması arasındaki irtibatı temin edecek ve şehir merkezlerinde de bütün bunları uygulayacak unsurlar olacaktı. Hüseyin Aygün'ün kaçırılmasından sonraki konuşmalar çok tuhaftır. 'Hakkında şikayet var, senin hakkında idari ve yargısal soruşturma yapacağız' gibi. Aslında bu paralel devlet yapılanması içinde olduğunu da gösteriyor'' diye konuştu. Devrimci halk savaşı stratejisinin tutmadığını, tabandan destek bulamadıklarını ifade eden Arınç, Şemdinli ve İzmir Foça'daki olaylara değindi. Arınç, ''Arkasından bir milletvekilinin kaçırılması ya da birkaç günlüğüne misafir edilmesiyle ilgili, onun ayrı bir mesajı olacağını düşündüler. Onun arkasından BDP-PKK buluşması, bir rastlantının ötesinde gerçekleşti'' dedi. Bunun arkasından Gaziantep'te ve son olarak da Yüksekova'da saldırı gerçekleştirdiklerini dile getiren Arınç, şunları belirtti: ''Bütün bunlarla aslında bir çaresizlik içinde örgüt. Hiçbir şeyi başaramamış, 30 yıldan bu yana bir mesafe alamamış. Bir santimetrekare toprakta 'ben varım' diyememiş. Hiçbir düşüncesini, inandığı bir gerçek varsa veya değer varsa bunu gerçekleştirme noktasında adım atamamış ama sadece saldırarak, öldürerek varlığını sürdürmeye çalışıyor. Şimdi bunun amacı masaya oturmaksa böyle masaya oturulmaz. Böyle hiçbir ülke, devlet masaya oturmaz.'' Arınç, ''Kucağınızda Kanas tüfek olacak, üzerinizdeki gerilla veya PKK, terörist kıyafetiyle asker, polis kovalayacaksınız, masum insanları öldüreceksiniz, biz de 'pes ettik, bunlar çok güçlü, bunlarla masaya oturacağız' diyeceğiz. Kesinlikle böyle bir şey mümkün değil'' değerlendirmesini yaptı. Arınç, terör örgütün geldiği noktanın bir ''iflas noktası'' olduğunu vurgulayarak, ''Belki çırpınmak üzeredir. Belki kendi kendini sokarak intihar eden bir akrep gibi hayatına son vereceği güne doğru yaklaşmaktadır'' ifadesini kullandı. -''Aklı olan kimse, bunu ifade etmez''- Arınç, ''Arap Baharı'nın Kürt baharına dönüştüğü'' yorumlarının da bulunduğunun belirtilmesi üzerine, şunları ifade etti: ''Bu çok tehlikeli bir şey, bu mümkün değil. Aklı olan kimse bunu kullanmaz, bunu ifade etmez. Arap Baharı veya bilmem ne baharının yaşandığı ülkelere bir bakınız, Türkiye'ye bir bakınız. Bu ülkelerde otokratik rejimler vardır, askeri dikta vardır, hayat hakkı yoktur, vatandaşın can, mal emniyeti yoktur. Bunlar isyanı başlatırken aslında demokrasiye özlemlerini dile getirdiler. Türkiye'de Allah aşkına milletin oylarıyla parlamentoya gelmiş milletvekillerinden tutun, hangi kademede, kimin önünde hangi engeller var. Bunları söyleyebilirler mi? Arap baharı ile Türkiye'de bir bahar olması, Kürt baharı olması konusunda bir ilişki kurmak fevkalade anlamsız, fevkalade akılsızca bir iddia olur. Hangi şartlar birbirine benziyor. Türkiye'de neden mahrumuz Allah aşkına? Türkiye'de televizyonlarımızla üniversitelerimizle seçmeli ders olarak okutacaklarımızla vatandaşın hangi talebine sırt çeviriyor hükümetler. Seçme, seçilmenin önünde engel mi var?'' Arınç, ''Bugün 30'a yakın milletvekili var. Her istediklerini söyleyebiliyorlar. Milletvekilleri Kürdistan'dan, demokratik özerklikten bahsediyor, ana dilde eğitim diyor. İfade özgürlüğü var. Parlamentoda dokunulmazlık var. Bütün bunların konuşulduğu bir ülkede, başka ülkelere bakarak bir ayaklanmadan bahsedilebilir mi? Çok yanlış'' diye konuştu.
<< Önceki Haber Arınç: PKK bunu sahiplenmedi çünkü... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER