Binlerce
Avustralyalı ve
Yeni Zelandalı, gece
Çanakkale'den
Gelibolu'ya giderek,
törenin başlamasını uyku tulumlarında bekledi. Bekleyiş sırasında dev ekranlarda Çanakkale
Savaşı'na ilişkin belgesel ve röportajlar gösterildi.
Müzik dinletisinin ardından tören kıtasının yerini almasıyla tören başladı.
Avustralya
Başbakanı
Julia Gillard, törende, “onlar
yabancı topraklardaki yabancılardı” diyerek başladığı konuşmasında, insanların “dünyanın ucundan uzaktaki korkunç bir savaşı sona erdirme umudu içinde geldiğini, ancak bunun gerçekleşmediğini” söyledi.
“
Şafakta bile gölgeler bu felaket dolu günün üzerine düşüyordu” diyen Gillard, şöyle konuştu:
“Burada öylesine yabancı ve bir o kadar da tanıdık bu kumsallar ve tepelerde, daha sonra büyük bir lider olacak kişi önderliğinde, yetenekli bir düşman yatmış bekliyordu. Yarımadanın bu dar bölgesindeki bir milyon kişinin ölümlü mücadelesinde bir savaş dünyası tanımlanıyordu. Müttefikler için bu, daha büyük bir stratejik amaç uğruna, büyük güçlerin ve imparatorluk kuvvetlerinin savaştığı bir milletler çatışmasıydı. Türkler için bu, Atatürk'ün askerlerine sadece savaşmayı değil ölmeyi emrettiği toprakların ve vatanın mukaddesatının savunmasıydı. Ve burada savaşan ulusumuzun, müttefiklerimizin ve Türklerin askerleri öldüler. Yaş, rütbe veya cesaret ayrımı göstermeyen korkunç ölümler... 130 binden daha fazla asker bu yerde hayatlarını kaybetti. Bunların üçte ikisi Türk tarafından, 8 bin 700'ü ise Avustralya'dandı.”
Gillard, Gelibolu Yarımadası'nın fedakarlık ve kayıplarla kutsandığına işaret ederek, “Burası aynı zamanda şerefle parlayan bir yerdir ve bu, şereflerin en göz alıcısıdır. Rakiplerin eşitlik ve saygı içinde karşılaştığı, nitelik ve davranışlarıyla belirli bir asalet kazandıkları yerdir” diye konuştu.
“Türkler bizim kayıplarımızı onurlandırdılar”
Başbakan Gillard, Çanakkale Savaşları'nın 8 ay sonra başladığı gibi şafakta sona erdiğini, 20
Aralık 1915'te saat 3.57'de son Avustralyalı askerin de sessizce Gelibolu Yarımadası'ndan ayrıldığını söyledi.
“Rakiplerinin zor elde ettikleri ve hak ettikleri zaferi kısk
anmadılar” ifadesini kullanan Gillard, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Yenilgiden daha büyük bir pişmanlık duygusunu, dostlarını geride bırakmak zorunda oldukları için yaşadılar. Bu nedenle Avustralya ve Yeni Zelanda komutanı General Godley,
Osmanlı kuvvetlerinden
Anzak mezarlarına saygı gösterilmesini isteyen bir
mesaj bırakmıştı. Ancak böyle bir çağrıya gerek yoktu. Türkler bizim kayıplarımızı onurlandırdılar ve onlara kendi evlatları gibi sahip çıktılar. Ve daha sonra tarih sayfalarında nadir görülen bir şey yaptılar. Bu yere mağlupların onuruna '
Anzak Koyu' adını verdiler. Bu nedenle
Türkiye Cumhuriyeti'ne büyük bir gönül borcumuz bulunmaktadır. Hiçbir millet mabetlerimizi daha iyi koruyamaz ve bu kutsal ziyaretlerimize daha cömertçe ev sahipliği yapamazdı.”
“Burada, Avustralya'yı vatan olarak kabul etmeyi öğrettiler”
Avustralya Başbakanı Julia Gillard, değerli bir rakibin daha da büyük bir dost olduğunu kanıtladığını söyledi.
Gillard, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye'nin ev sahipliği sayesinde, bu kıyılardan ayrılanların en içten şekilde
ümit ettikleri şeyi yapıyoruz. Geri geliyoruz. Her zaman geri geleceğimiz gibi. Bundan sonra bir anlam ifade edecek en iyi ve tek hediyeyi vermek için, anmamız için... Anzakların savaşta yaptıklarını anıyoruz. Ve barış zamanında ulusumuzu şekillendirmek için yaptıklarını. Burada, bizlere başka bir yeri değil, Avustralya'yı vatan olarak kabul etmeyi öğrettiler. Burada Avustralya'ya özgü okaliptüs yaprağı ve akasyanın şekli ve kokusunu özlediler, gülün ve karaağacın değil. Weipa ve Woolloomooloo, Toowoomba ve Swan Hill isimli yerleri hatırladılar. Ya da Albany'den gemileri ayrılırken, bir çoğunun yaşadıkça görebileceği son Avustralya toprağı olan Clarence Dağı görüntüsünü.”
Gillard, bunun bir Anzak efsanesi olduğunu ve her Avustralyalıya ait olduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Kökenleri yalnızca ilk yerleşenlere kadar uzananların değil, aynı zamanda benim gibi göçmenlerin ve Avustralya hikayesinin tamamını özgürce sahiplenenlerin de... Savaş kahramanlıkları, ata topraklarına duydukları sevginin en derin bir ifadesi olan Avustralya yerlilerinin de... Ve çocuklarına anlatacak bir değil iki kahramanlık hikayesi olan Türk-Avustralyalıların da... Hepimiz hatırlıyoruz, çünkü hepimiz Anzakların bizim için kazandıkları özgürlüğü yaşıyoruz. Buraya deneyimsiz ve yabancı olarak gelen ve büyük fedakarlıkları ile “ölümsüz bir cesaret anıtı inşa etmiş" olan bu yurttaş askerler. Bugünün sonunda bu şafak karanlığa dönecek. Fakat güneş onların cesaretli davranışlarının üzerinde hiçbir zaman batmayacak. Şimdi ve her zaman, onları hatırlayacağız.”