İktidar partisi yöneticileri ve bakanlar, 'sanıkları masum, mağdur gösterme kampanyası' karşısında sessizliklerini bozdu. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Hüseyin Çelik, temyiz makamı olan
Yargıtay'a yönelik bir kampanya başlatılarak
mahalle baskısı yapıldığını söyledi.
Türkiye'nin ilk kez
darbelerle hesaplaştığını belirten Çelik,
"Şimdi 324 aile acı çekiyor değil mi? Ama bu balyoz eğer gerçekleşseydi belki 324 bin aile acı çekecekti. Balyoz yoktu, biz oyun oynuyorduk diyorlar, kim kimi kandırıyor" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ ise
Silivri'deki yargılamaların Yassıada'dakilerle kıyaslanmasını 'çok büyük bir haksızlık' sözleriyle değerlendirdi.
"Balyoz davası bitti, şimdi hakimine, savcısına yapılmadık hakaret kalmadı. Sanki şüpheliler değil de hakimler yargılanıyor" diyerek eleştirilere tepki gösterdi.
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu da
mahkeme kararına saygı duymanın hukuka saygı anlamında herkesin görevi olduğunu dile getirdi.
365 sanıklı Balyoz davasını 21 ay gibi bir sürede sonuçlandıran
İstanbul 10. Ağır
Ceza Mahkemesi'ne yönelik hakarete varan eleştiriler, hükümet ve
iktidar partisi yetkililerini kızdırdı. Bu konudaki ilk tepki BM Genel
Kurul çalışmaları için New York'ta bulunan
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'ndan geldi. Bakan Davutoğlu, sorular üzerine mahkeme kararına saygı duymanın hukuka saygı anlamında herkesin görevi olduğunu hatırlattı. Ardından temyiz aşamasına dikkat çekti.
Ancak uzun süre araştırma yapmış bir mahkeme ve yargı sürecinin varlığının da unutulmaması gerektiğini belirtti. Herkesin sabırla davanın
Yargıtay aşamasını beklemesi gerektiğine işaret eden Davutoğlu, Türkiye'de yaşanan darbeleri
teker teker saydıktan sonra şu tespiti yaptı: "20. yüzyıl, savaşlar ve darbelerle kaybettiğimiz bir yüzyıldır. Ne zaman
demokrasi yerleşmişse, halkın iradesi yansımışsa o dönemlerde dikkat edin, sıçrama yaşanmış. Herkesin hukuki sürece saygı göstermesi; ancak siyasal olarak ne amaç güderse gütsün milletin iradesini yansıtan
sivil siyasete karşı yürütülecek her türlü çaba karşısında da tam bir birlik olması lazım ki, demokrasi güçlenebilsin. Bu konuda gösterilecek bir zaaf, Türkiye'yi tekrar iç türbülanslara sokar. Bu konuda kararlı şekilde herkesin ortak bir tavır sergilemesi elzem."
İDDİALAR MAHKEME KARARIYLA TEYİT EDİLDİ
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da, TVnet'te yaptığı açıklamada iddia olunan şeylerin iddiadan öte bir kararla teyit edildiğini vurguladı. "Sonuçta biz beğenelim beğenmeyelim, bu kararı bir
heyet verdi, bir mahkeme verdi ve bu şüpheden öte mahkemede kabul edilmiş bir kanaate döndü" dedi. Bozdağ, yargılamaların Yassıada'daki yargılamalar ile kıyaslanmasına ise şu tepkiyi gösterdi:
"O dönemde hakime kalkıp Menderes'in veya savcıya kalkıp bugün devam eden Silivri'deki davalardaki örneklerde olduğu gibi bir laf etme, bırak öyle bir lafı, öyle bir cüret yapma imkânı var mı? Ama baktığınızda Silivri sürecinde devam eden, işte Balyoz davası bitti, şimdi hakimine yapılmadık hakaret, savcısına yapılmadık hakaret; yani sanki davanın sürecine baktığınızda yargılananlar şüpheliler değil de hakimler yargılanıyor. Yan yana koyup kıyaslamayı, bilmiyorum çok büyük bir haksızlık olarak kabul ediyorum.
Çıkan karar mahkemenin kararı, ben mahkemenin verdiği karardan niye rahatsız olayım? Mahkeme sonuç itibarıyla dosyaya göre bir karar veriyor, bu kararı beğenen olacak, beğenmeyen olacak. Ama bu karar sonuçta Yargıtay'a gidecek, beğenen de Yargıtay'a götürebilir, beğenmeyen de götürebilir, herkesin yetkisindedir, süreç devam ediyor."
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ise Balyoz
eylem planını olmamış farz etmenin ülkenin aklıyla alay etmek anlamına geleceğini söyledi. Bugün TV'de "
Temsilciler Meclisi" programına konuk olan Çelik, Türkiye'nin ilk kez darbelerle hesaplaştığının altını çizdi. Çelik, "Şimdi 324 aile acı çekiyor değil mi? Ama bu balyoz eğer gerçekleşse idi belki 324 bin aile acı çekecekti. 12 Eylül'de 1 milyon 650 bin insan fişlendi. 650 bin kişi cezaevini boyladı. Binlerce insan mağdur oldu. Böyle bir hadisenin olduğunu düşünün. Balyoz yoktu, biz oyun oynuyorduk diyorlar, kim kimi kandırıyor" şeklinde konuştu.
HÜKÜMETİN KURULDUĞU GÜN PLANLANDI
59.
Hükümet'in 15
Mart 2003'te kurulduğunu, Balyoz eylem planının ise aynı tarihe denk geldiğini anlatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yani benim
Milli Eğitim Bakanı olduğum gün Balyoz eylem planının yapıldığı gündür. Şimdi 324
muvazzaf ve
emekli insanın ceza almasından bir insanın haz duyması için sadist olması lazım.
Bizim AK Parti olarak darbeler ve darbeciler karşısındaki tavrımız kesin ve nettir. Darbelerle ilk defa Türkiye hesaplaşıyor. Ben 1959 doğumluyum. Benim ömrüme bir düzine darbe veya darbe teşebbüsü sığmıştır. Bu, Türkiye için bir ayıptır.
Ordumuzun da bu ayıptan kurtulması gerekir. Bizim ordumuz milletinin emrinde olan, ülkesinin güvenliğini sağlayan, düşmanlarımıza caydırıcılık bize de güven veren bir ordu olmalı. Siyaseti dizayn eden,
toplum mühendisliği yapan bir güç asla olmamalıdır. Silah bendedir, dolayısıyla ben güçlüyüm dememelidir. Bu artık Türkiye'nin gündeminden düşmelidir."
Çelik, mahkemenin bir karar verdiğini, eğer varsa bir yanlışın Yargıtay aşamasında düzeltileceğini kaydetti. Ancak
iki muhalefet partisinin "Ergenekon'un avukatıyız" diyenler gibi temyiz makamına yani Yargıtay'a yönelik bir mahalle baskısı oluşturmaya başladığına dikkat çekti.
Çelik, emre itaat edenlerin de ceza almasına yönelik eleştirileri de şöyle cevapladı: "Recep
Tayyip Erdoğan benim genel başkanım ve başbakanım. Bana dese ki git muhalefet partisinden şu adamın ağzını burnunu kır, ben gidip kırmalı mıyım? Kanunsuz bir emir yerine getirilir mi? Emre itaatsizlik var ama kimse Anayasa'dan almadığı bir yetkiyi kullanamaz ve aşağıdakine de dayatamaz. Ben şuna inanıyorum. Balyoz eylem planında hiç haberi olmayan, sadece parafı olan insanlar da bu müteselsil suçluluk halkasının içine girmiştir. Ama kime hangi cezanın verileceğine mahkeme karar verir.