Karin Karakaşlı imzasıyla yayınlanan haberde, Agos birinci sayfasından şu cümlelelere yer verdi:
"Bir film, İslam dininin kutsallarına yönelik hakaretamiz içeriğiyle, dünyanın çeşitli yerlerinde insan ölümleriyle sonuçlanan protesto gösterilerini beraberinde getirdi. (...)Gösteriler ve saldırılar Batı dünyasına doğru dalga dalga yayılıyor. Ve tabii yıllardır bitip tükenmeyen bir tartışmayı da yeniden dünya gündeminin ön sıralarına taşıyor: İfade özgürlüğünün sınırları nerede başlayıp, nerede bitiyor? Londra'da, Paris'te ya da New York'ta görünürlükleri hızla artan müslümanların inançları sözkonusu olunca arkasına sığınılan ifade özgürlüğü, aniden kendisine benzemeyene karşı olan nefretin üstünü örten bir perdeye mi dönüşüyor?"
İncil'den alıntıyla cevap
Agos'taki yazı şu çarpıcı soruyla devam ediyor: ''Almanya'da '
Cami ve göçmen' düşmanlığıyla tanınan ve bununla övünen Pro Deutschland grubunun film için özel gösterim
düzenleme isteği, ifade özgürlüğüne duyulan derin saygının bir ifadesi midir?
Film için ''Tek kelimeyle iğrenç'' diyen
ABD Dışişleri Bakanı Clinton'ın ''Nasıl olur da özgürleştirdiğimiz
Libya elçimizi öldürür. Anladık ki
Ortadoğu'da görevimiz daha birmemiş'' cümlelerini kurabilmiş olması aslında sorunun bir ifade özgürlüğü sorunu olmadığını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.'' Agos, yazıyı İncil'dan çarpıcı bir alıntıyla bitiriyor: "İçinde yaşadığımız Ortadoğu ve İslam dünyasında kendisine benzemeyenin hakları ve eşitliği konusunda ciddi sorunlar var ve bunu en iyi bilenler de bu coğrafyanın azınlıkları... Ancak bu, Batı'nın İslam ve müslümanlarla ilgili sahip olduğu çifte standardı görmemize engel değil. İncil'de denildiği gibi,
"Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün."