Oysa imparatorluk olmanın ilk şartı etnisitelerin birbirine üstün olduğu tezinin reddidir.
Bu yüzden
Osmanlı sultanları,
İslam halifesi olmalarının yanı sıra Ortodoks, Katolik ve
Yahudi uyruklarının da sultanı olmakla gurur duymuşlar, bunu başka krallara kaptırmamak için büyük mücadele vermişlerdir.
Abdülhamid’in
Ermeni tebaanın Rusya’ya göç etmemesi için verdiği mücadele ibretle hatırlanır.
İttihatçıların büyük bir tecrübesizlikle
sürgün ettiği Ermeni tebaayı, ülkede tutmak istemişti.
***
Bir başka örnek de
Girit isyanıdır.
Osmanlı’yı çok uğraştırmış olan Girit’te çıkan bir isyan üzerine Abdülhamid, en sert önlemleri alacak, en ağır cezaları uygulayacak bir kumandan arar.
Bulup Girit’e gönderdiği
paşa kimdir biliyor musunuz?
Kara Todori Paşa.
Yani Girit’i yola getirmek için bir Rum paşayı yolluyor.
Bugünkü kuşakların bunu anlaması mümkün mü?
Londra Büyükelçiliğimizin duvarlarına bakınca ne görürsünüz?
Daha önc
e devlete
hizmet etmiş olan Ermeni, Yahudi ve Rum sefirlerin resimlerini.
Abdülhamid’in başhekimi kimdi?
Thilda Kemal’in dedesi Jak Paşa.
Son dönemlerde
ekonomik sıkıntıya düşen Osmanlı sultanlarına en büyük
yardımı kim yapıyordu.
Rum banker Zarifi.
Zarifi Tarabya’yı o kadar sevmişti ki öldüğü zaman kalbi,
altın bir kutu içinde, yaptırmış olduğu kiliseye gömüldü.
***
Sarıkamış cephesinde Osmanlı Mebusu Karekin Pastırmacıyan Ruslarla birlikte kendi ülkesine karşı çarpışmıştı.
Peki Osmanlı ordusu içindeki en kahraman subaylardan biri kimdi bilir misiniz?
Kardeşi Vahan Pastırmacıyan.
İki kardeş birbirine
silah sıkmıştı.
***
Çanakkale harbinde hayatını kaybeden Rum, Ermeni, Yahudi Osmanlı’nın haddi hesabı yoktur.
Bunlardan birisi Tabip
Yüzbaşı Dimitriyadi’dir.
Ölürken yanındakilere şunu vasiyet etmiştir.
“Beni gavur diye bir köşeye atmasınlar, sizinle birlikte gömsünler. Çünkü ben bir Osmanlı subayıyım.”
***
Biraz daha gerilere gidelim:
Bizans’ı kuşatan Fatih kuvvetleri içinde
Rumlar da vardı. Onlara Turkopoulo deniyordu.
Sırp Kralı Brankoviç Fatih’e yardım ediyordu. Çünkü Fatih’in anası Mara, onun kızıydı. Yani Fatih’in dedesi oluyordu.
Bu arada Bizans surlarında Osmanlı’ya karşı çarpışanlardan birisi de Şehzade Orhan’dı.
***
Yukarıda yazdıklarımın hepsi gerçektir. Hem de öyle gizli saklı, kimsenin bilmediği gerçekler değil.
Ve biraz ezber bozmak istememin nedeni de, hayatın sadece bizim algılarımıza göre gelişmediği ve gerçeğin bizim bilgilerimizle sınırlı olmadığıdır.
ZÜLFÜ LİVANELİ-VATAN