Cumhuriyet'in
Ergenekon sanığı yazarı Mustafa
Balbay, kıyaslama yoluyla
referandumda '
evet' oyu kullananlara
hakaret etti:
Sinmeyelim Dirilelim
Referandumun ardından beklendiği gibi genel
seçim iklimine girildi.
Partilerin elinde iki rakam var:
58 ve 42...
Bir taraf karşıya bakıyor:
“42'yi anlamak lazım...”
Karşıdaki ötekine bakıyor:
“58'i anlamak lazım...”
Üzerinde çok yazılıp çizildi ama 58 - 42'ye bir de şu açıdan bakalım:
58 çok parçalı bir koalisyonun toplamı...
42 daha homojen bir bakış...
58'in içinde ölüler de var...
42'de sadece diriler var...
58'in bir ucunda Saadet Partisi, bir ucunda Avrupa Birliği var...
42 her şeye ama her şeye karşın direnç gösteren bir yapı ve çevresinden ibaret...
58'in bir ucunda bu devlete karşı olabilecek her adıma evet derim diyenler, bir ucunda devleti bunlar ayakta tutar diyenler var...
42 hükümetin attığı adımların iç barış getirmeyeceği endişesi taşıyan yurtsever bir bloktan ibaret...
***
12
Eylül gecesi sonuçlar kesinleşince aklıma 24
Nisan 2004'teki
Kıbrıs referandumu geldi.
Yavru vatanda tüm taşlar yerinden oynamış,
Ankara -
Lefkoşa ilişkileri geçmişte yaşananlardan daha farklı bir gerilime girmişti.
Annan planı için yapılan referanduma Türkiye'de neredeyse tüm
iktidar odakları “evet” diyordu. AKP “evet” çıkması için gizli açık heyetler gönderiyordu.
Asker, referanduma çok kısa bir süre kala yaptığı açıklamayla evetin önünü açmıştı.
AB, evet için maddi manevi tüm desteğini veriyordu...
KKTC'de bütün bu devletlerle örtüşen
Talat rüzgarı esiyordu.
“Evet” sihirli bir değnekti. Sandıktan çıktığı an KKTC'nin yaşadığı abluka son bulacak, AB kapıları açılacak, kalıcı bir barış gelecekti.
Bütün bunların karşılığında “küçücük” bir şey verilecekti:
Devlet!
KKTC, egemenlik haklarından vazgeçecekti. Fiilen olacak olan buydu.
Zaten dünyada Türkiye'den başka kimse tanımıyordu... Zaten ilan edilirken işin başında yanlış yapılmıştı... Propaganda buydu...
Bütün bunlara karşın KKTC
seçmeninin yüzde 35'i hayır dedi... Rum tarafının ezici bir çoğunlukla hayır demesiyle, Annan planı suya düştü.
Kıbrıs'ta son genel seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini o yüzde 35'lik çekirdeğin etrafında örülen yapı kazandı.
***
Türkiye'de yüzde 42, yavru vatanın yüzde 35'ine benzetilebilir.
Yüzde 58'in sahipleri de bunun farkında.
Sonuçlar genellikle il ya da
bölge bazında yorumlandı. Bir de il merkezi ile ilçeler bazında değerlendirildiğinde,
küçük yerleşim yerlerinin sözcüğün tam anlamıyla iktidar gölgesinde sandığa gittiği anlaşılıyor. Zonguldak'tan Ordu'ya Karadeniz'in pek çok ilinde, il merkezi hayır demiş, ilçelerden gelen oylar dengeyi değiştirmiş.
Referandum sonuçları;
seçmen sayısı, 1.000, 10.000 ve 100.000'e kadar olan yerleşim yerleri ayrımıyla incelendiğinde bunun daha net ortaya çıkacağını tahmin ediyorum.
Yüzde 42 sahil değil, sahi olaylardan oluşmaktadır...
Üzerinde iktidar planı yapılabilecek bir dirençtir.
AKP'nin sonuçta aynı saffa geldiği çekirdek saadeti nerede bulacağını kestirememenin şaşkınlığı içinde...
Kırat, kır at derken özde kalanlarla silkinmeye çalışıyor.
MHP kendisini AKP politikalarından ve F
tipi kuşatmadan ayrıştırma yoluna girdi...
CHP'de kritik eşik, partinin tüm kadrolarının iktidara geliyoruz inancına girebilmesi. Zira iktidara yürüyen partilerde
çatlak olmaz, gözler içten çok iktidar ufkuna dönüktür...
Bu yelpazeden güçlü bir
demokrasi kurgusunun çıkması için toplumun da “sindiriliş” psikolojisinden çıkması gerekiyor...
“Sindiriliş” ilk hecesinden koparılıp atıldı mı, arta kalanı kimse tutamaz...