Daha önce
belgeye inanmayan, belgeyi hazırladıkları iddia edilen isimlere toz kondurmayan yazarlar bugünlerde belgeyi hazırlayanları topa tuttu. Bunlardan birisi var ki bugün yazdığı yazı ile takipçilerini bile şaşkına uğrattı. Bu isim
Yalçın Doğan'dan başkası değildi.Doğan'ın hedefindeki isim ise
Org. Başbuğ oldu.İşte o yazı:
Yüz yıllık gelenek yıkılıyor
BURASI
Türkiye. Burada her an, her şey mümkün. Onun için dikkatli olmak gerek.
“Belgenin orijinali savcının elinde”, diye haberler yayınlanıyorsa bile, yoğurdu yine de üfleyerek yemek gerek.
Belge, hani şu
Genelkurmay’da hazırlandığı öne sürülen “AKP ve Gülen’i Bitirme
Planı” başlığı ile kamu oyuna mal olan belge. Uzun başlıklara gerek yok, kısaca
darbe hazırlığı demek yetiyor.
Geçen Haziran buna ilişkin tartışmalarla geçiyor. Var mı, yok mu? O tarihte noktayı
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ koyuyor:
“Böyle bir plan yoktur, bu bir kağıt parçasıdır”.
Ortalığı birbirine katan tartışmalar kesiliyor, herkes öyle bir haber yokmuş gibi davranıyor.
Ne var ki, o fasıl şimdi dramatik biçimde yeniden açılıyor. Belgenin orijinalini Genelkurmay’da görevli bir
subay savcılığa gönderiyor.
BAŞBUĞ’A SORULAR
Yoğurdu üfleyerek yemek gerek ya, eğer belge gerçekten orijinal ise, yani doğru ise, sonuçlarına adı geçen herkesin katlanması gerek.
Bazı hukukçulara göre, belge belge olarak kalıyor ve eyleme geçilmiyor, o zaman mesele yok. Yani, haberleri unutalım ve üstüne yatalım.
O kadar basit mi?
Böyle bir plan, sıradan bir tatbikat, manevra, sıradan bir
zihin jimnastiği olamayacağana göre, eyleme geçip geçmemek bu saatten sonra artık ikinci planda.
İki gündür karşılaştığım herkes bu konuyu konuşuyor ve herkes Orgeneral Başbuğ’a şu soruları sormak istiyor:
-Sayın Başbuğ, olay ortaya çıktığında, siz “bu bir kağıt parçasıdır” dediniz, hala o düşüncede misiniz?
-Belgenin orijinali ortaya çıktığı varsayımı ile;
a- Kişi olarak siz ne yapmayı düşünüyorsunuz?
b- Karargah olarak hangi kararları almayı planlıyorsunuz?
c- Adı geçenler hakkında ne gibi işleme başvurmayı düşünüyorsunuz?
d- Son bir yıl içinde orduyu güç durumda bırakan çeşitli iddialar ortaya atılıyor,
Dağlıca baskını gibi. Bunların hepsini, “bunlar orduyu yıpratma planları” diyerek geçiştirdiniz mi, yoksa onların araştırılması için emir verdiniz mi? Verdiyseniz, hangi sonuçlara vardınız?
Hepsi hayati sorular.
AKIL NEREDE
Şu ne yazık ki, bir gerçek, orduyu dışarıdan birileri değil, ordunun kendi içinden birileri orduyu yıpratıyor. Gerekli emirleri vermeyerek, emrin gereğini yerine getirmeyerek ya da kendi görev alanını aşarak.
Son belge, yıpranmanın son hali.
Yine de, herkesin anlamakta hala güçlük çektiği bir soru var:
Darbelerin çoktan tarihe karışmasını isteyen halkın ezici çoğunluğuna rağmen, ordu içinde birileri hala nasıl oluyor da, bu gibi planlar hazırlama cesareti gösterebiliyor?
Belge gerçekten orijinal ise, böyle bir hazırlığın mantığı ne, nerede
akıl? Bu nasıl olabiliyor?
Bu acıklı serüven çok önemli tarihsel bir kapıyı aralıyor.
Ordu bundan sonra kesinlikle siyasetin dışında kalacak. İttihat ve Terakki ile yerleşen yüz yıllık gelenek artık yok olma menzilinde.
Tersi artık mümkün değil.
Bu demokrasinin başarısı. Ama, kişilere göre değişen keyfi uygulamaların değil, siyasal çıkar hesaplarını geride bırakan şeffaf bir demokrasinin.
“Dediğim dedik” çağımızda bir noktaya kadar. Sonra hüsran. Bugün oraya, yarın başkalarına.
YALÇIN DOĞAN-HÜRRİYET