Anayasanın 177 esas 16 geçici maddeden oluştuğu dikkate alınırsa, 28 yılda anayasanın yarısının değiştirildiği söylenebilir.
Ancak, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan, demokratik gelişimi engelleyen maddelerin çoğu hala varlığını sürdürüyor. 3’ü geçici toplam 29 maddede değişiklik öngören son anayasa paketiyle,
darbeci kültürün izlerini tümden olmasa bile kısmen değiştirmek mümkün olabilecek.
Onun içindir, bu paket, 12
Eylül Anayasası’na şu ana kadar indirilen en önemli darbedir. Eğer, referanduma giderse, bu büyük değişim halkın oylarıyla gerçekleşecektir. Bu konuda inancım sonsuzdur.
Aksi olursa da halkın iradesine saygı duymak gerekir.
Paketin ayrıntıları tüm yayın organlarında var. Daha önce kamuoyuna açıklanan unsurlardan farklı olarak birkaç noktada yeni öneriler gündemde.
Bunlar arasında en çok konuşulan değişiklik önerisi, kuşkusuz, genelkurmay başkanı ve
kuvvet komutanlarına
Yüce Divan’da yargılama yolunun açılmasıdır.
Hatırlayacaksınız, askere
sivil yargı yolunu açan
düzenleme ilk kez gündeme geldiğinde, askere yakın gazetecilerin ısrarla üzerinde durduğu konu şuydu: Yarın polis, genelkurmay başkanının kapısına dayanırsa ne olacak?
Genelkurmay başkanı polis karşısında bu kadar korumasız bırakılır mı?
Bilindiği üzere, anayasada nasıl yargılanacağı hükme bağlanmayan tek kişi, genelkurmay başkanıdır.
Askeri darbeyi yapanlar ve anayasayı hazırlayan uzantıları,
cumhurbaşkanı dahil herkesin suç işleyebileceğini hesaba katarken, sadece genelkurmay başkanının suç işleme potansiyelinin olmadığı düşüncesinden hareketle yargılama usulüne gerek duymaması ilginçtir.
Şimdi bu boşluk
dolduruluyor
Ancak, karıştırılmasın. Yüce Divan’da yargılama, komutanların göreviyle ilgili suçlarla sınırlıdır. Özel yetkili mahkemelerin görev alanına giren darbe ve çete suçları, bu kapsamda değildir.
Ha, yarın biri çıkar, isnat olunan darbe ve çete suçunu “görev suçu” olarak
tarif edip Yüce Divan kapsamına sokmak ister mi, isteyebilir. Tıpkı,
Erzincan Başsavcısı
İlhan Cihaner hakkındaki dosyada olduğu gibi...
Yargı reformu gerçekleştiğinde, hukukun arkasından dolanarak içtihat oluşturma geleneği yıkılacağı için böyle ucube yorum ve yaklaşımlara hayat şansı doğmayabilir.
Peki, asker bundan memnun
kalır mı?
Değişiklik paketi üzerindeki çalışmalar sürdürülürken, diğer kurum ve kuruluşlarla olduğu gibi askerle de temas kuruldu.
Asker, anayasanın “askeri yargı” konusunu düzenleyen 145. madde ile “yargı yolu” başlıklı 125. maddesindeki değişikliğe tümden karşı çıktı. Bu maddelerin biri YAŞ kararlarına
yargı yolunu, diğeri askere sivil yargı yolunu açıyor.
AK Parti, bu konuda kararlı tavır sergilerken, yeni düzenlemeyle doğabilecek boşluğu doldurmak ve eleştirilere mahal vermemek için Yüce Divan seçeneğini son dakikada pakete ekledi. Kısmen askerin gönlünü aldı.
Bu arada Anayasa Mahkemesi’ne
Askeri Yargıtay’dan bir üye seçilmesi ve kamu denetçiliği konusunda askeri yönetimi zaafa uğratmayacak şekilde düzenleme yapılması, askerin önerileri doğrultusunda oldu.
Sonuç itibariyle,
demokratikleşme yönünde önemli bir merhaledir.
Ergenekon’u etkiler mi?
Yeni düzenlemenin tartışılan bir başka boyutu var. Cevabı merak edilen soru şu: Yüce Divan kararı, Ergenekon Davası’nı nasıl etkiler?
Cevaptan önce “askeri yargı” konusunu düzenleyen Anayasa’nın 145. maddesine eklenen yeni cümleyi okuyalım: “Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde
adliye mahkemelerinde görülür.
Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanmaz.”
Yani, darbe suçu, sivil mahkemelere
havale...
İstismar edilebileceği düşünülen değişiklik, Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerinin düzenlendiği Anayasa’nın 148. maddesindeki değişikliktir. Yeni düzenleme aynen şöyle: “
Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava
Kuvvetleri Komutanları ile
Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan’da yargılanır.”
Ancak, mevcut anayasada yer alan, yeni taslakta da korunan ilk paragrafta, bu yargılamanın “görevleriyle ilgili suçlardan” dolayı yapılacağı hükme bağlanıyor.
Yukarıda kısmen dikkat çektiğim gibi,
İlhan Cihaner örneğinde karşılaştığımız “görev suçu” yorumuyla komutanların sivil mahkemelerde yargılanması önlenmek istenebilir. Nasıl
Şemdinli Davası bozuldu ve askeri mahkemeye havale edildiyse, böyle bir risk her zaman mevcuttur.
O zaman ne olur?
Haklarında darbe iddiasıyla
soruşturma açılan Kuvvet Komutanları
İbrahim Fırtına,
Özden Örnek ve
Aytaç Yalman, sivil mahkemelerden kurtarılabilir. Aynı şekilde Ergenekon Davası’nın 1 Numaralı sanığı Şener
Eruygur,
Jandarma Genel Komutanlığı görevi nedeniyle
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi’nden alınıp Yüce Divan’a gönderilmek istenebilir.
Ergin Saygun, Hurşit
Tolon ve
Çetin Doğan, Kuvvet Komutanlığı yapmadığı için böyle bir ihtimal onlar için geçerli değildir.
Tabi böyle bir yorum, 367 faciasına eş değer anlam taşır. Ama oldu mu, oldu. Yeni paket üzerinde çalışan isimlerden AK Parti Grup
Başkanvekili Bekir Bozdağ’a bu ihtimali sordum, “Kesinlikle olmaz. Yüce Divan, sadece görevleriyle ilgili suçlardan dolayıdır” dedi.
Doğru bir yaklaşımdır. Lakin, 367 mucitlerini unutmayın..
ŞAMİL TAYYAR-STAR