Yolsuzluk iddiaları sonrası İktidarın sürüklendiği tehlikeli yol!

Zaman Gazetesi Yazarı Mümtaz'er Türköne bugünkü köşe yazısında yolsuzluk iddiaları sonrası iktidarın sürüklendiği tehlikeli yolu yazdı

Yolsuzluk iddiaları sonrası İktidarın sürüklendiği tehlikeli yol!

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu siyasî rekabetin yeni bir kalıba döküldüğü tarih değil, bir iktidarın çöküşünün başlangıcı olarak nitelendiren Zaman Gazetesi Yazarı Mümtaz'er Türköne, ürkiye’nin 12 yılına hükmeden lider, kendi eseri olan bu düzenin yıkıntıları altında kaldı. Tekrar doğrulup ayağa kalkması ve Türkiye’ye işleyen yeni bir düzen kazandırması imkânsız. Hesapları yanlış çıktı ve kaybetti. Şimdi bu enkazın içinden Türkiye’yi harabeye çevirerek çıkmak istiyor. " diye yazdı.


Berkin Elvan’ın cenazesinde kabaran kitlesel tepki, Türkiye’nin vardığı yerin bir özeti gibiydi.

Niyazımız: Allah rahmet eylesin ve benzer acılar tekrarlanmasın. 15 yaşındaki bir delikanlının yürek burkan ölümü, gündelik telaşın ve çekişmelerin üzerine çıkmak ve geleceği kurtarmak için can simidi gibi sarılacağımız bir vesile olmalı. Burak Can’ın ki de öyle.

Doğru, önümüzde seçimler var. Sıcak gündemin her ayrıntısı, sandığı etkileme yeteneği ile ölçülüp-tartılıyor. Partiler rekabet ediyor ve gözleri başka bir şey görmüyor. Berkin’in bıraktığı izi takip ederek başka yolları denemeliyiz. 17 Aralık, siyasî rekabetin yeni bir kalıba döküldüğü tarih değil, bir iktidarın çöküşünün başlangıcı. Başbakan, kendi yol ve yöntemlerini kullanarak bir düzen inşa etmeye girişmiş. Mimarisini salt gücün ve iktidar hesabının oluşturduğu bir düzen. Kullandığı araçlar ise gayrimeşru. Bugüne kadar yolsuzluk, kanunsuzluk adıyla ortalığa dökülenlerin hepsi, bu düzenin yerle yeksan olmasını sağladı. Türkiye’nin 12 yılına hükmeden lider, kendi eseri olan bu düzenin yıkıntıları altında kaldı. Tekrar doğrulup ayağa kalkması ve Türkiye’ye işleyen yeni bir düzen kazandırması imkânsız. Hesapları yanlış çıktı ve kaybetti. Şimdi bu enkazın içinden Türkiye’yi harabeye çevirerek çıkmak istiyor. Gayrimeşru hesabının faturasını hepimize ödetmeye kalkıyor. 17 Aralık’ta toplumu bir arada tutan en önemli sermayemizi, birbirimize güvenimizi kaybettik. Erdoğan’ın toparlamak için yapabileceği hiçbir şey yok, çünkü bu güven kaybının müsebbibi kendisi. Enkazın üzerinden kalkmıyor, ortamın daha da çürümesine, kokmasına sebep oluyor. Yapabileceği başka hiçbir şey yok: Ortaya çıkan ayrık otunu gözlerden saklamak için orman yangını çıkarmaya davranıyor. Türkiye yangın yerine dönerse kendisinin ve şeriklerinin kurtulacağını düşünüyor. Deliller yok olacak, dikkat dehşet veren yangına çevrilecek. Başka çaresi yok. Erdoğan’ın kamplaştıran nefret dilini, habire düşman üreten söylemini başka türlü açıklayamazsınız. Ergenekoncular kimin marifetiyle ve neden çıktı? “Millî orduya kumpas kuruldu” lafı üzerine kapsamlı bir strateji nasıl inşa edildi? Tek bir delil, tek bir dayanak olmadan Cemaat neden “örgüt”e dönüştü? İnsanların inançları, ahiretleri hangi kıstaslarla bu kadar ucuz sorgulanır oldu? Yargıyı kendine bağlamış, polisi şamar oğlanına çevirmiş bu kadar muktedir bir iktidar hangi pişkinlikle, “paralel devlet” hayaleti üzerine bir yığın suç isnad edebildi? İcat ettiği günah keçilerinden şikâyet ederken, neden hiç muktedir olduğunu hatırlamadı? Bu kadar güç, bu kadar yolsuzluk ve bu kadar hukuksuzluktan sonra biçare mazlum rolünü hangi yüzle üstlendi?

Bütün bu soruların tek cevabı var: Çaresizlik. Muktedirlerin çaresizliği sadece kendilerini değil, çevrelerini de bitirir. Hırsızın cesareti de çaresizliğinin eseridir. Rezilane, pespaye bir cesaret; ama neticede pervasız bir cesaret. Yolsuzluk delillerini yok etmek için devlet arşivlerini, dolayısıyla hafızamızı küle çevirmeye azmetmiş bir iktidarla karşı karşıyayız. Allah hepimizi, yolsuzluğu örtmek için ülkeyi yangın yerine çevirmeye azmetmiş bu iktidardan korusun.

Seçime giderken yolsuzluklar hakkında hüküm vermek üzere bir seçimle karşı karşıya değiliz. Bu nefretin, bu düşmanlığın, bu fesadın, bu kundakçılığın kaynağını kurutmak zorundayız. Kaynağını kurutmak için tek yol var: Hükümet’in üzerine kâbus gibi çöken yolsuzlukların hakikatini ortaya çıkarmak. Ne kadar gecikirsek, ülke olarak ödeyeceğimiz bedel o kadar ağırlaşacak.

Devletin çivisi çıktı. Bırakın paralelini, gölgesine sığınacağınız, hakkınızı arayacağınız bir devlet otoritesi kaldığına inanıyor musunuz? Neden? Yolsuzluklara karartma uygulayanlar, devletin meşruiyetini de karanlığa gömdüler. Yolsuzluk iddiaları patlamasaydı, eli kanlı katiller bugün dışarıda olur muydu?

Hiç şüpheniz olmasın, Başbakan’ın nefret dili, katran gibi koyulaşacak. Toplumda biriken tepkiler boşalacak yer arayacak. Böylece yeteri kadar düşman bulunacak. Hepimize düşen: İnadına oyuna gelmemek ve hesap sormaktan ibaret. Etrafınızdaki yangın, delilleri yok etmek için. 

<< Önceki Haber Yolsuzluk iddiaları sonrası İktidarın sürüklendiği... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER