“Getirilmek istenen Arap-Vahabi, Abbasi-Emevi İslam yorumunun Türkiye’ye yönelik projelerinin bir simgesi olarak Türkiye’deki işbirlikçileriyle birlikte Anadolu halkına dayatmaya başladığı bir yabancı üniformadır.” dedi sayın Baykal.
Duyduğumda kulaklarıma inanamadım.
Yani, şimdi sokaklarda başlarında örtü ile dolaşan on binlerce, yüz binlerce hanımefendi yabancı güçlerin içimizdeki üniformalı askerleri midir?
Üniversiteye gidip gitmeme konusuyla hiçbir ilgisi olmayan, böyle bir talebi bulunmayan, hatta orada ne iş yapıldığını bile bilmeyen yüz binlerce kadın
“ajan”mış meğer...
Sokaklarda her gün gördüğümüz bu kadınlarımız ülkemizi işgal etmek isteyenlere, vatanımız ile ilgili gizli emelleri olanlara
hizmet eden
vatan hainleriymiş meğer...
Baykal
yüz binlerce baş örtülü kadınımıza vatan haini dedi. Hem de üniformalı hainler...
Peki bu “yabancı üniformalı” hain hanımların oğulları, kızları, kocaları, anaları, babaları...
Dolayısı ile onlar da
üniformasız hain oluyorlar... Yani herkes hain...
Peki
CHP’nin
seçim otobüsünün göbeğinde yer alan başı örtülü “yabancı üniformalı” ne olacak?
Biz fotoğrafı çektiğimizde başı açıktı, sonradan hainler aramıza sızıp fotomontaj ile kadının başını kapatıvermişler mi diyeceksiniz? Yoksa CHP’nin içinde de mi “yabancı üniformalılar” var?
Ya da CHP’nin kendisi mi millete yabancı oldu? Kendi üniforması mı yabancı?
KANUNLA MI ÖRTÜNÜYORUZ?
Bu kızılca
kıyamet koparken hiç akla gelmeyen bir soruyu ben soruyorum.
Ey ahali!... Baş örtüsüyle ilgili yapılması düşünülen Anayasal ve yasal değişiklikler üzerinden birbirinizi yerken hiç düşünüyor musunuz?
Bu değişiklikler gerçekleşeceği için millet başını örtmüyor ki...! Bu Anayasal ve yasal değişiklikler olacak ve milletin açık olan başı örtülecek değil ki...!
Milletimizin sokakta yürürken çıkartılan bir kanunla başı kapanmıyor ki...! Yani yapılması düşünülen bu Anayasal ve yasal değişiklikler olmayan hiçbir şekilde yaşanmayan, bir durumu ön görmüyor ki...! Zaten var bu insanlarımız...! Halen bu şekilde yaşıyor bu kadınlarımız. Görmüyor musunuz?
Baş örtüsüyle ilgili tartışmalara taraf olanın da karşı olanın da bu noktadan bakması gerekmez mi? Sanki durup dururken bir siyasi parti ortaya çıkıyor, milletin daha önce hiç görmediği bir metrekarelik bir bez parçasını eline alıyor ve oradan sesleniyor: “Ey ahali, biz yarın Anayasayı değiştiriyoruz, bundan böyle aranızdan kadın olanlar kafalarını bu bez parçasıyla örtecekler. Kafalarını bu örtüyle kapatanlar da rahatlıkla üniversitelere girip çıkabilecekler." diye bir emir mi yayınlıyor?
Yok böyle bir şey kardeşim...!
Bu tartışmayı sanki daha önce baş örtüsü-
türban hiçbir şekilde yoktu da bunlar getirmiş gibi yürütürseniz daha en baştan taca çıkarsınız. Ezik düşersiniz,
komik olursunuz. Daha da önemlisi sözlerinizin anlamını kendiniz yok edersiniz. Bu önemli, çünkü belki de endişelerinizde korktuğunuz konularda haklısınızdır ama kimse size itibar etmez. İşte asıl sakıncalı olan budur.
Şu anda yapılmak istenen sokakta zaten var olan ve hiçbir şekilde millet arasında bir itiş kakışa neden olmayan, sorun yaratmayan, ve halen yaşanan durumun yasasının kabuludur.
Biz zaten böyle bir ve beraberiz ve hiçbir sorun da yaşamıyoruz.
Kanunla bu hale gelmiyoruz. Zaten var olan halimizin kanununu çıkartıyoruz. Durup dururken gayri
kanuni konuma düşüp kendi devletiyle hasım hale geliveren ve bundan dolayı üzülen kendi milletimizi devletiyle barıştırıyor, buluşturuyoruz.
Haa...! Bu insanlar devletiyle hep dövüşsün hep sorun olsun, kötü niyetliler, düşmanlar bu işi hep sömürüp dursun istiyorsan onu bilelim.
Yani Değerli Dostlar! Maraza çıksın istiyorsanız söyleyin onu bilelim.
ERKAN TAN/MANŞETHABER (TV8 ANKARA PROGRAM MÜDÜRÜ)