Ziyaretlerin sebebi, paylaşılan “sır” mı?
ANASOLM hükümetinin son aylarında
Başbakan Bülent Ecevit’e “işgöremez
raporu” verilme hazırlığı ile ilgili tartışmalar tüm ayrıntıları ile ortaya çıkarken, dönemin başbakan yardımcıları
Mesut Yılmaz ve müstakbel başbakan adayı
Hüsamettin Özkan alelacele Mehmet
Haberal’ı ziyaret ettiler.
Haberal kim?
Ecevit’e malum raporu verecek
hastanenin bağlı olduğu üniversitenin rektörü.
Rapor
operasyonunda birebir dahli olduğu ileri sürülen kişi!
Şöyle düşünelim..
O rapor, tek başına bir kişinin aklından çıkan bir
senaryo olabilir mi?
Tabii ki mümkün değil.
Ecevit’e rapor verilmesi, sadece bir
kaos oluşumunu sağlar. Onun sonrasında gelişecek olayların da dizaynı gerekir.
AKParti
iktidarı döneminde kaos iyidir ama, Ecevit başkanlığındaki bir hükümet döneminde kaos iyi değildir.
Ergenekon’a göre, değerlendirme böyle..
O halde?
O halde raporu verecek olan makamlar ile, rapor sonrasında siyasi hayatı çekip düzene bağlayacak olanlar da birlikte hareket etmeliler..
Rapor tam olarak ne zaman verilecek? O tarih itibariyle
siyaset dizaynı ne durumda?
Kim kimi yanına alacak, kimlerle birlikte hareket edip, kimlere karşı operasyon düzenlenecek?
Tüm bunlar,
Mehmet Haberal’ın tek başına yapamayacağı işler.
Evet; o raporu ayarlayabilir. Ama sonrasındaki
yol haritası da, bilfiil siyasetin içindekiler tarafından düşünülüp, tasarlanmış olmalı..
O kişilerin de Mesut Yılmaz ve
Hüsamettin Özkan’dan başkası olma ihtimali bence sıfır.
İkisi bir arada, rapor sonrasının gelişmelerini de planlamış olmalılar.
Ve bu planlardan Haberal da haberdar olmalı.. Olmalı ki, tutuklanır tutuklanmaz, iki isim de hemen ziyarete koştular..
“Durum nedir, özel bir bilgi var mı, savcılığın elinde ne tür bilgiler var” diye merak etmiş olmalılar!
Onun için de Haberal’ı ziyaret etmiş olmalılar.
Başka ne amacı olabilir ki bu ziyaretlerin?
Haberal çok yetenekli bir kişi ise ve Hüsamettin Özkan ile Mesut Yılmaz’ın çok güvendiği, yakın bir dostları ise, bu iki ismin yıllar süren iktidar dönemlerinde, kritik bir göreve getirilmesi gerekmez miydi?
Mesela
Sağlık Bakanlığı’na.. Mesela YÖK Başkanlığı’na.. Veya bir başka makama..
Hayır, hiçbir göreve getirilmemiş Haberal..
Adam kendi kurduğu özel üniversitenin rektörlüğünü yapıyor..
Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan, kendi dönemlerinde iki defa YÖK Başkanlığına getirdikleri
Kemal Gürüz’e bile, bu kadar ilgi göstermemişlerdi..
Bu muhabbet, nereden geliyor acaba?
Yoksa, muhabbetin kaynağı, “ortak sır”lar mı?
Ecevit’i diskalifiye aşamasında ortak olunan bilgiler mi?
Başka ne olabilir ki?
O kadar kişi gözaltına alınmış. Tutuklanmış veya salıverilmiş. Bunların hiçbirisinde, bahsini ettiğimiz iki Başbakan yardımcısından bu kadar ilgi gören başka bir isim yok.
O halde, Haberal’a koşmanın arkasında yatan gerçek, işlenen suçta, savcıların elindeki bilginin ne olduğunu öğrenme merakı olmasın?!
Ben başka bir sebeb bulamıyorum.
Düşünsenize, Ecevit 1999
seçimlerini, “Apo’yu yakaladım” diyerek, oturduğu yerden kazanmış! % 21 oy alması için, ortada hiçbir sebep yokken, seçim birincisi olmuş!
Aynı şok metod, 2002 seçimlerinde de uygulanmak istendi..
Ecevit hasta rolünde,
Başkent Hastanesi’nde..
Hayatını bu
ülke için harcamış, artık son günlerini yaşayan bir insan.. Ve hasta yatağından ülkeye mesajlar yolluyor: “Şu partilere oyunuzu verin. Bu partiye asla!”
Ne olurdu bu şartlar altında yapılacak seçimde?
Ben bu şartlar altında,
AK Parti’nin yine aynı rahatlıkla seçimi kazanabileceğini sanmıyorum. Duygusal halkımız, ANASOLM’cileri, tek başlarına veya
koalisyon halinde iktidara taşımasa da, bu partilere o meşhur hezimeti de yaşatmazdı..
Nasıl ki 1999’da DSP hakketmeden seçim kazandıysa, 2002’de de benzerini yaşama beklentisi vardı. İşte bu planı, ortaklaşa sahneye koydukları için, Özkan ve Yılmaz, acilen Haberal’ı ziyaret ettiler..
Bakalım, savcıların bu konu ile ilgili ellerinde bulunan delilleri ne zaman deşifre olacak?
ALİ KARAHASANOĞLU-VAKİT