Tahir Yüksel, Muspethareket.cominternet sitesinde bir makale kaleme aldı.Yüksel'in kaleme aldığı makalede, Adnan Menderes'in Savunma Bakanı Ethem Menderes'in Dâhiliye Vekâleti (İçişleri Bakanlığı) ile Millî Emniyet Hizmetleri Riyaseti'ne (MİT) gönderdiği “Çok Gizli” ve “İvedi” damgalı talihsiz talimat yazısı konu edildi.
Makalede, Ethem Menderes'in Bediüzzaman'ı sözkonusu emirnamesinde "Ordu'da Kadrolaşmak" ile itham ettiği hatırlatılarak, "Şu da bir hakikat ki Bediüzzaman Hazretleri'nin Albay Hulusi Ağabey, Binbaşı Asım Ağabey ve onlar gibi kahraman “asker” talebeleri vardı! Üstad Hazretleri onlara hassasiyetle alaka gösterirdi. Zira O, “Türk Ordusu”nu “İslam'ın Sancaktâr”ı konumunda görmekte bu sebeple ziyadesiyle değer vermekteydi." denildi.
İşte, Hocaefendi için de benzer ithamların yapıldığı ve tarihi tekerrürün yaşandığını ortaya koyan o makalenin ilgili bölümü:
Devir Tek Parti İktidarı'nın ceberrut yönetimi sonrası milletin "büyük umut"la yönetime getirdiği Demokrat Parti günleri. Fakat memleketin havası iyiden iyiye gergin. Hükümet içinde dine ve dindara hayli mesafeli isimler revaçta.
Ömrünü İman ve Kur'an Hizmeti'ne vakfeden Bediüzzaman Hazretleri de bu atmosferin basıncından etkilenmekte. Muhalefet lideri eski Millî Şef İsmet İnönü, hükümeti "irtica" kavramı üzerinden sıkıştırdıkça, Demokratlar öyle olmadıkları telaşıyla olmadık işlere girişmekte!
Hazreti Üstad ise fanî hayatının son demlerinde Türkiye'deki dar boğazı aşmak için çareler düşünmekte. Bu sebeple Başbakan Adnan Menderes'e “İslam Kahramanı” hitabıyla bir mektup gönderiyor.
Milliyet Gazetesi'nin 25 Aralık 1959 nüshasında yayımlanan mektupta, Risale-i Nur'un memleketin asayişinde somut neticeler ortaya koyduğu, sükûnete kapı araladığına işaretle çözümün bu eserlerin manevî ikliminde olduğunun altını çiziyor.
Lakin muhteva ve muharririn şahsı iktidar içindeki belirli çevreleri ürkütür. Polis devreye girer! Bediüzzaman Hazretleri'nin Isparta'daki evi, zamanında ikamete mecbur edildiği Barla'daki mekân aranıyor. Mektuplarına ve eserlerine el konuluyor! Ankara'da da Risale-i Nur tabeden Doğuş Matbaası basılıyor! Hatta bir adım ötesinde Türkiye sathında “Nur Talebeleri”ne dönük kovuşturma başlatılıyor.
Nur talebeleri ile arasına mesafe koymaya çalışan DP yönetimi, Bediüzzaman Hazretleri'nin talebesi olan Demokrat Parti Afyon Emirdağ İlçe İlçe Başkanı Hamza Emek ve ilçe yönetimini de görevden alıyordu.
Gel gelelim Üstad Hazretleri aleyhine resmî çalışmalar daha 1959 Aralık'ın ilk günlerinde başlamıştı. Başbakan Adnan Menderes'in çocukluk arkadaşı ve dönemin Millî Müdafaa Vekili (Savunma Bakanı) Ethem Menderes 9 Aralık'ta “Çok Gizli” ve “İvedi” damgalı bir yazıyı Dâhiliye Vekâleti (İçişleri Bakanlığı) ile “Gereği İçin” Millî Emniyet Hizmetleri Riyaseti'ne (MİT) göndermişti.
Başvekil Menderes'in “çocukluk arkadaşı”, 27 Mayıs cuntacılarından haberdar olmasına rağmen durumu Başbakan'a iletmeyerek, hükümetin devrilmesine “doğrudan” katkı sunan, hukukun katledildiği Yassıada Mahkemeleri'nde “dostu” aleyhinde şahitlik yapan, bakanlık günlerinde tutuğu notlar (!) kanıt kabul edilen Ethem Menderes, söz konusu emirnamesinde, Bediüzzaman Hazretleri'ni "Ordu'da KADROLAŞMAK" ile itham etmişti!
“Son zamanlarda Nurculuğun yurt sathına yayılma istidadında bulunduğunu ve bu arada, ordu bünyesinde de kendine mahsus usullerle bir zemin hazırlamakta olduğunu gösteren çeşitli faaliyetlere dair raporlar alınmaktadır.
Millet ve ordu saflarında dinî, sosyal ve siyasî inanışlara hükmetme yoluyla “ikilik yaratmak suretiyle” Silahlı Kuvvetlerin moral ve disiplini üzerinde müessir olması muhtemel görülen çeşitli “muzır” faaliyetlerin kısa zamanda kontrol altına alınarak (!) yayılmasının önlenmesi (!) ve tesirsiz (!) hale getirilmesi lüzumlu mütalaa edilmektedir.”
Görüldüğü üzere Ethem Menderes için “Nur Talebeleri” “muzır” faaliyet yürüten TSK'da “ikilik” çıkarmak isteyen ve bu sebeple de “tesirsiz” hale getirilmesi gereken bir grup!
Şu da bir hakikat ki Bediüzzaman Hazretleri'nin Albay Hulusi Ağabey, Binbaşı Asım Ağabey ve onlar gibi kahraman “asker” talebeleri vardı! Üstad Hazretleri onlara hassasiyetle alaka gösterirdi. Zira O, “Türk Ordusu”nu “İslam'ın Sancaktâr”ı konumunda görmekte bu sebeple ziyadesiyle değer vermekteydi.
Bu noktada söz konusu durumu “kadrolaşma” diye okumaya kalkmak ancak “art niyet”in sonucudur!
Aynen öyle de bugün de Hocaefendi'nin “TSK'ya sızdığı”nı iddia edebilmek belirtilen “art niyet”li zihniyetin şimdilerdeki temsilcilerinin ortaya sürebileceği bir iftiradır.
Buraya kadar sıralanan vakaları AK Parti'nin Hizmet ve Hocaefendi'yi hedefleyen kara propagandasına ateşîn kalemiyle destek veren Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi'nin “Ateşten Yıllar” kitabındaki malumatlardan derledik!
Bugünlerde Hizmet'i linç kampanyasının en öndeki aktörlerinden biri olan Selvi'nin eserinde aktardığı bir bilgiyi de “bugünlere ışık tutması hasebiyle” zikretmekte fayda var.
Hazreti Üstad son demlerini geçirmek için Urfa'ya doğru yola çıkmıştı. Konya'ya yaklaşırken yanındaki talebeleri Zübeyir Gündüzalp Ağabey ile Bayram Yüksel Ağabey biraz tedirginlik yaşadı. Zira şehrin valisi Cemil Keleşoğlu, “Nurcuların kökünü kazıyacağım” sözleri hatırlarına gelmişti. Fakat Bediüzzaman Hazretleri'nde hiçbir telaş emaresi yoktu. O, evradı ile meşguldü!
Silivri Cezaevi'nden AK Parti hükümetinin çıkardığı kanun uyarınca salıverilen Ergenekon hükümlüsü Doğu Perinçek'in, “Tarikat ve cemaatlerin kökünü kazıyacağım.” çıkışı ve İslamî hassasiyetini her fırsatta dile getiren Yeni Akit Gazetesi'ne verdiği röportajda Hizmet'le mücadelede (!) Başbakan'a destek vereceği (!) sözleri ile uyum halindeki Konya Valisi Keleşoğlu'nun beyanı hamdolsun ki akim kaldı!
Üstad Hazretleri'nin ve Nur Talebelerinin yaşadığı bu sıkıntılar elbette, merhum Adnan Menderes'in İslam Kahramanı olduğu gerçeğini değiştirmez. Zira O'nu darbe ile indirip idam eden Cuntacılar, bu zulümleri İslam'a hizmetleri nedeniyle reva görmüştü. Yassıada'da suç üretmek için ellerinden geleni yapmışlar ancak hiçbir şekilde, O'nun milletin aleyhine olabilecek bir eylemi olduğunu delillendirememişler hele yetim hakkı noktasında zerre karar istismar ortaya koyamamışlardı. Ancak ne yazık ki yukarıda da belirtttiğimiz gibi Menderes'in çevresinde dindar insanlara hasmane bakan kişiler bulunuyordu.
Aradan 50 yıldan fazla süre geçti ancak devleti ele geçirip muktedir olduğunu sanan insanların, dindar insanlara suçlamaları ve ithamları değişmedi.
Onlar ne yaparsa yapsın, geçmişte nasıl Üstad Hazretleri sebeplere değil Müsebbib'ül Esbab'a iltica edip virdini okuyorsa, bugün de Hocaefendi kulluk dağının zirvelerine doğru tırmanmaya, muhâsebe ve murâkebe ile yol almaya devam ediyor!
Netice-i kelam dün Hz. Pîr-i Mûgân'ı millete hizmet edecekleri hüsn-ü zannıyla oy verdiği “Demokrat” iktidar çeşitli safsatalarla linç etmeye kalkarken, bugün Hocaefendi aynı ruhu taşıyan karalama kampanyasına “alnı secdeli” bilinen hükümetin emri altındakilerce maruz bırakılıyor!
Hocaefendi yalnızca Müspet Hareket ile Hizmet'te değil, maruz kalınan kara propaganda da Bediüzzaman Hazretleriyle ortak kadere sahip!
Lakin muarızların hasmane taarruzlarına rağmen, Onlar her daim evrad ve dua ile meşgul...