Ankara'da kaldıkları otelde uyandıktan sonra otelin yanındaki restorantta yemek yiyeceği sırada televizyonda haberlerde
Alparslan Arslan'ı iki polis tarafından götürülürken gördüğünü ifade eden
Yıldırım, "
Danıştay'a saldırı düzenlediği söyleniyordu. Erhan Timuroğlu ile İsmail Sağır'ı aradım. Odada olduklarını söylediler. Hemen aşağıya çağırıp haberi anlattım. Bir taksiye bindik ve onları Ankara Otogarı'na (
AŞTİ) götürdüm." dedi. Timuroğlu ve Sağır'ı, saat 14:30 sıralarında otobüsle
İstanbul'a gönderdiğini belirten Yıldırım, kendisinin rahasız olan kız kardeşini görmek üzere Nevşehir'e gittiğini, orada da gözaltına alınarak Ankara'ya getirildiğini söyledi.
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görülen
Ergenekon davasının bugünkü
duruşmasında
savunma yapan
sanık Osman Yıldırım, Ankara Otogarı AŞTİ'de yaptığı
telefon görüşmelerinin bazı basın organlarında yanlı olarak verildiğini ve bilerek bazı bölümlerinin kesildiğini savundu. Danıştay olayıyla ilgili kimse tarafından sorgulanmadığını, çünkü olayla ilişkili olmadığını söyleyen Yıldırım, "Ne Alparslan ne de bir başkası bana Danıştay'la ilgili bir teklifte bulunmadı.
Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombaları önce inkar ettim, ancak telefon görüşmelerim önüme konulunca kabul ettim." dedi. Atılması yolunda talimat verdiği bombalarla ilgili de bir kılıf uydurduğunu belirten Yıldırım, "Bombaları 'Mardinli Ahmet'ten aldım' dedim." diye konuştu. Sanık Yıldırım, tutuklanıp cezaevine gittiğinde, isminin
Alparslan Arslan tarafından emniyette verildiğini öğrendiğini anlattı.
"ANKARA'DAKİ MAHKEMEDE KUR'AN'DAN AYET OKUSAYDIM ÜLKE KAOSA SÜRÜKLENİRDİ"
Ülkenin kaderini değiştirmek isteyenler tarafından kullanıldığını söyleyen Yıldırım, bu haksızlık bu zulüm karşısında 4 yıldır uyuyamadığını söyledi. Kendisine oyun oynandığını ifade eden Yıldırım, "Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombaların cezası 20 ay, siz bana 5 yıl verin ki geceleri rahat uyuyabileyim." dedi. Kendisine ve devlete oyun oynandığını söyleyen Yıldırım, duyduğu bir olayın, üzerine yıkıldığını iddia etti. Yıldırım, "Ankara 11. Ceza Mahkemesi'nde Kuran'dan bir
ayet okusaydım bu
ülke çoktan kaosa sürüklenirdi. Bu ülke kaosa sürüklenmesin, devletimizin başına bir şey gelmesin diye mücadele verdim." şeklinde konuştu.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ifade veren bir tanığın tetikçinin yanında 2 kişiyi gördüğü şeklinde ifadesi olduğunu belirten Yıldırım, ancak mahkemenin bu 2 kişinin kim olduğunu sormadığını söyledi. Yıldırım, "Tanıkların ifadelerine rağmen tetikçiye yardım edenler kim? Onların suçunu mu üstleneceğim? Robot resimleri çizilmiş mi?" dedi.
Süzer Holding'ten alacağı olduğunu ileri süren Osman Yıldırım, "Holdingin bünyesindeki Kentbank verdiği ve yasal yollardan geri alamıyordu. Ben bu kredileri tahsil ediyordum. Alacağım da bundan kaynaklanıyordu." diye konuştu.
'Gizli tanık 9' olduğu yönündeki iddiaları da yanıtlayan Osman Yıldırım, "İftiracılık yapmadım." dedi. Yıldırım, YARSAV'ın saldırıyı aydınlatmak yerine faili meçhul bırakmak adına faaliyet yürüttüğünü iddia etti.
Davanın öğleden sonraki oturumunda Yıldırım hakkındaki
suçlamalarla ilgili olarak savunma yapmaya devam etti. Kendisinin mahkemede İstanbul'da işlenen Cumhuriyet Gazetesi'nin bombalanması ile ilgili olarak bulunduğunu belirten Yıldırım,
Radikal İslamcılıkla suçlandığını
Müslüman olduğunu ancak radikal olmadığını söyledi. Yıldırım,
Danıştay saldırısından sonra 80 yaşındaki
Salih Kurter'in de gözaltına alınmasını eleştirdi. Yıldırım, "80 yaşında bakıma muhtaç kişiyi göz altına almak mı Müslümanlık? Bu milletin gözünün içine baka baka alay ediliyor." diye konuştu. Danıştay saldırısını gerçekleştirdiği iddia edilen kişilerin geçmişine bakmaksızın radikal İslamcı ilan edildiğini ifade eden Yıldırım, "Bunlar uzaydan mı geldi? Çevreleri, aileleri belli nasıl radikal İslamcı olurlar?" diye konuştu.
Danıştay davası sanıklarından Aykut Metin Şükre için ise ,iddianamede
silah temin etmek suçunun yazıldığını anlatan Yıldırım, "Silah satın almanın da bir raconu var. Temiz çıkarsa benim, kirli çıkarsa satanındır. Yani suçun sonunda silahın başka işe de karıştığı ortaya çıkarsa satıcının ismi verilir. Bu işte silah
temiz çıkmıştır. Şükre, isminin verilmesine bir tepki de vermemiştir. O zaman silahlar satılmamış, verilmiştir. Bu işin özü budur." dedi.
"GÜLALTAY İLE TANIŞIKLIĞIMIZI TOKAT CUMHURİYET SAVCISI'NA SORUN"
CHP ve Deniz Baykal'a yüklenen Yıldırım, "Cumhuriyet savcılarına saldıranlara nasıl avukatlık yapıyorsun? Milletimiz bunları izliyor." dedi.
Akın Birdal Suikastı hükümlüsü
Semih Tufan Gülaltay'ın kendisini tanımadığı yönündeki ifadesini de yalanlayan Yıldırım, "Bizim tanışıklığımızı
Tokat Cumhuriyet Savcısı'na sorun. Gülaltay, parti çalışmaları çerçevesinde 3 yıl Alparslan Arslan ile çalışmıştır. Ama bu tanışıklıkları bana söylenmemiştir." ifadelerini kullandı..
Eski Danıştay Başsavcısı
Tansel Çölaşan'ın Danıştay saldırısı ile Ergenekon davasının birleşmemesi yönünde görüş açıkladığını da hatırlatan Yıldırım, "Bunlar hakkında davayı faili meçhule götürmeye çalışmaktan dava açılmalıdır. Ama her ne hikmetse açılmıyor. İşlediğim suçun bedelinden başkasını ödemek istemiyorum. Danıştay saldırısını işleyenlerin gözümde bir sinek kadar değeri yoktur." dedi.
Suçu işleyen Alparslan Arslan'a kimsenin saldırmadığını söyleyen Yıldırım, basının ise kendisinin üzerine gelmesinden şikayet etti.
Sanık Yıldırım'ın, bütün gördüklerini, bildiklerini burada ifade edemediğini belirtmesi üzerine Başkan
Şengün, "Neden ifade edemiyorsun? Burası açık duruşma. Her şeyi söyle. Burada çelik çomak oynamıyoruz." dedi. Osman Yıldırım, bu soruya da, "Yarın ne olacağını kestiremiyorum. Onun için söylemiyorum." diye
cevap verdi. Başkan Şengün, Osman Yıldırım'ın daha önceden
savcılık ve emniyette verdiği ifadeleri okumaya başladı.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği dilekçenin okunmasının ardından buna ilişkin diyecekleri sorulan Osman Yıldırım, "11
Ağustos 2006'da duruşmaya çıktığımızda Alparslan Arslan'ın benim aleyhime konuşması ve üzerime ifade vermesi bardağı taşıran son damla oldu. Bu dilekçede yazdığım şeyler duruşmadan sonra bu oyunu bozabilmek için mahkemenin beni dinlemesini sağlaması amacıyla yazdığım şeylerdir. O dilekçede yazdığım isimlerden Süleyman Esen ve özel harekatçı arkadaşını da tanımıyorum." dedi.
(CİHAN)