"El çantası açık kahve bir çantaydı sürekli onu taşırdı. Küçük notlar alırdı mitinglere gittiğinde. Başkanın bir silahı, bir de o çantası sürekli yanında olurdu. O çanta kazada kayboldu. O çantanın içinde önemli bir şey olabilirdi. Ama kayboldu. Hala da bulunamadı."
Helikopter kazasında hayatını kaybeden
Büyük Birlik Partisi (
BBP) Genel Başkanı
Muhsin Yazıcıoğlu'nun 11 yıl özel
kalem müdürlüğünü yapan
Okan Köksal
Cihan Haber Ajansı (Cihan)'na konuştu. Yazıcıoğlu'nun hiç yanından ayırmadığı açık kahverengi çantanın kazadan sonra kaybolduğunu söyleyen Köksal, "Sivas'taki evinde çıkmadı. Makam
arabasında, kendi evinde de değildi. O çantanın akıbeti çok önemli." dedi. Genel merkeze çok ziyaretçi geldiğini anlatan Köksal, "Hep şunu söyledim: genel başkanla ilgili, 'çayımızı kahvemizi içenler bize oy verselerdi yüzde 10'u aşmıştık." şeklinde konuştu.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun özel kalemi olmasının yanında bir anlamda kara kutusu da olan Okan Köksal, Cihan'la Muhsin Yazıcıoğlu'nun bilinmeyen yönlerini paylaştı. Muhsin Yazıcıoğlu ile Meclis'te 1992 yılında tanıştığını söyleyen Okan Köksal, "Rahmetli genel başkanının kendi talebi doğrultusunda özel kalemi oldum. Vefat edene kadar bu görevde kaldım. Aramızda özel kalem-genel başkan ilişkisinin dışında abi kardeş ilişkisi vardı. Rahmetli despot bir insan değildi. İnsana insan gibi değer verirdi.
Hayatı boyunca da bunları düstur edinmişti. Genel başkan ile çalıştığım süre zarfında, kızarak sert bir üslupla konuştuğuna şahit olmadım." dedi.
'DOYA DOYA ÖZEL KALEMLİK YAPAMADIM'
Yazıcıoğlu'nun cep telefonunun hemen hemen herkeste olduğunu söyleyen Okan Köksal, bu yüzden doya doya özel kalemlik yapamadığını belirtiyor: "Görüşmek isteyenlere 'hayır' demezdi. Genel merkeze çok ziyaretçi gelirdi. Hep şunu söyledim genel başkanla ilgili, 'çayımızı kahvemizi içenler bize oy verselerdi yüzde 10'u aşmıştık.'
Ankara'nın göbeğinde Tuna Cadde'sinde bir yerdeydi
genel merkez. Ayakaltı bir yerdi. Resmi kurumlara yakındı.
Sağlık Bakanlığı, SSK Genel Müdürlüğü çok yakındı. İnsanlar öğle yemeğini yiyip 'hadi Muhsin Ağabeyin yanına gidelim' derdi. Herkesin abisiydi. Ben bu konuda aşırı derecede sıkıntı yaşadım. Genel başkanın çok iyi niyetli olmasından özel kalemlik yapamadım doya doya. Rahmetli genel başkanın işini çözmeye uğraşmadığı, 'Ya bu saatte neden gelmiş? Kim bu? Çok yoğunuz!..' dediğini hatırlamıyorum. Üst düzey bir
bakan ziyareti olursa biz o gün rahat ederdik.
Talimat verirdim, yukarıya kimseyi almasınlar diye. Onun dışında genel merkez yol geçen hanı gibi, kapımız sonuna kadar açıktı. Asla gizlisi saklısı olmayan arkasında hiçbir hesabı olmayan bir adamdı."
'İDAM EDİLENLERİN AİLELERİYLE BİREBİR İLGİLENDİ'
Okan Köksal, Yazıcıoğlu'nun 12
Eylül darbesi sonrası cezaevi
arkadaşlarının yanı sıra idam edilenlerin aileleriyle de özel olarak ilgilendiğini ifade etti. Köksal şöyle devam etti: "Genel Başkan hayatının 7,5 yılı cezaevinde geçmiş bir insan.
Cezaevi arkadaşları, 80 öncesinde sıkıntı yaşayan bütün arkadaşları başkanın yanında kaldı. Cezaevinde yatan arkadaşlarıyla birebir ilgilendi. Cezaevinde idam edilenlerin aileleriyle bile ilgilendi.
İdam edilen Mustafa Pehlivanoğlu'nun ailesini hiçbir bayram ziyaretsiz bırakmazdı. Daima garibin, mazlumun yanındaydı. Bir dönem
personel maaşı ve genel merkezin kirasını ödeyememiştik. Bir gün, cezaevi
mağdurlarından biri geldi; Başkan'a da o sırada bir yerden para geldi. Fakat Başkan o cezaevi mağduru için
yardım düşünüyordu. 'Başkanım nasıl olur, daha kirayı ödeyeceğiz' dedim. Bana hiç unutmam, 'Biz kirayı personel maaşını bir yerden buluruz; ama bu adam çok mağdur, yardım etmeliyiz' dedi ve o yardımı yaptı. Belki evde çocuklarına bu kadar rahat değildi. Furkan'ın günlük harçlığı belliydi."
'MHP'DEN AYRILMASINA ÖZAL'IN ETKİLİ OLDUĞU İDDİALARI YALAN'
MHP'den ayrılma sürecinde Turgut Özal'dan para aldığı iddialarına da
yanıt veren Okan Köksal, asla böyle bir şeyin olmadığının altını çiziyor: "MHP'den ayrılırken ben yanında değildim. Ama bu konudaki bazı konuşmalarına
tanık oldum. Özal'dan partiyi
finans etti gibi dedikodular yapılırdı. Rahmetli MHP'den ayrıldığı süreçte asla böyle bir şey olmamıştır. Mümkün değildir. Aynı sofrada yemek yediğim Muhsin Yazıcıoğlu'nu tanıdığım kadarıyla böyle bir
teklif gelse bile kabul etmez. Bu sadece dedikodudan ibaret!.. Biz personel maaşı, araba yakıtı, kira derdi o kadar yaşadık ki. Özal'dan para alınsa böyle mi olurdu?
'ÇATLI'NIN ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE KABRİNİ ZİYARET EDERDİ'
Muhsin Yazıcıoğlu'nun
Abdullah Çatlı ilişkisine de değinen Okan Köksal, Çatlı öldükten sonra kabrini ve ailesini ziyaret ettiğini belirtti. Köksal, "Birebir görüşmelerine şahit olmadım; ama cezaevinden çıktıktan sonra Çatlı ile görüşmüşlerdir. Çünkü Çatlı'nın
ölüm yıldönümlerinde 3-4 kez kabri başına gittik. Çok duygulu bir şekilde ona dua ettiğine tanık oldum. Abdullah Çatlı'nın annesini ve kardeşini de sık sık ziyaret ederdi." dedi.
Yazıcıoğlu'nu en çok üzen olayın babasının ölümü olduğunu söyleyen Okan Köksal, o günü şöyle anlattı: "Onu en çok üzen olay babasının
vefatıydı.
Halit Amca
Allah rahmet eylesin çok iyi bir insandı. Ben rahmetliyi ağlarken bir tek orada gördüm. Yazıcıoğlu'nun dayısının bahçesinde toplandı
halk. Başkan da taziyeleri kabul ediyordu; ama bir ara rahmetli arkasını dönmüş ağlıyordu. Ağladığını bile insanların görmesini istememiştir."
Çok konuşulan Ergenekon'da
gizli tanık iddialarına da
cevap veren Okan Köksal bu iddianın Yazıcıoğlu'na yapılmış en büyük
iftira olduğunu belirtti. Köksal, "Gizli tanıklık gibi bir şey kesinlikle olamaz. Bence bu genel başkana yapılmış en büyük iftiradır. Muhsin Yazıcıoğlu'nu tanıyan dostu düşmanı herkes bilir ki kapalı kapılar ardında konuşmak onun ne mücadelesine ve ne de hayat tarzına uymaz. Hayatı bu kadar açık yaşamıştır Yazıcıoğlu. Asla gizli kapılar ardında konuşmaz." değerlendirmesini yaptı.
'YAZICIOĞLU İSTİHBARATI ÇOK GÜÇLÜ BİR İNSANDI'
Muhsin Yazıcıoğlu'nun istihbaratının çok güçlü olduğunu bazen kendisine ulaşamadığı zamanlarının olduğunu da belirten Köksal şunları ifade ediyor: "Muhsin Yazıcıoğlu istihbaratı çok güçlü bir insandı. Gizli gittiği yer olduysa ben bilemem ama arayıp da bulmadığım çok oldu. Ayan beyan görüşmezdi genel başkan. Özel görüşürdü. 80 öncesi yaşadıkları var, bu konuda çok tecrübeli bir insandı. Hatta rahmetlinin eşi arayıp ulaşamayınca bana sorardı. 'Yenge biz de ulaşamıyoruz' derdik. 'Siz nereye gittiğini bilmiyor musunuz?' derdi. Biz de 'Koruma ve
şoför yok yanında, bilmiyoruz' derdik. Arabayı alıp giderdi."
Yazıcıoğlu'nun hayatında spekülasyon yapılan bir diğer konu ise yaşadığı
trafik kazalarıydı. Bu kazalardan ikisinde
merhumun yanında yer alan Okan Köksal, kazalarla ilgili de şunları aktardı: "İstanbul'da TGRT'ye giderken bir kaza yaşamışlar. Ama ben o dönemde yoktum. Çarpan
araç bulunamadı denildi. Sivas'a giderken de kaza geçirmişti. O kazaya sebep olan arkadaş da tesadüf MHP'li. Hemen genel başkan devreye girdi. Ben iki kazaya şahit oldum. 5-6 kere kaza yapmıştır. Mesela bir ara Sivas'tan gelirken bir traktöre çarptılar.
Esenboğa Havalimanı'na giderken, Samsun'da ayrı bir kaza, Bolu'da bir kaza daha. Genel başkan Takdir-i İlahi derdi kazalara. Çok olduğu için sayısını tam hatırlamıyorum. Benim bilmediğim yaptığı kazalar da vardı; onların üzerinde konuşmam doğru olmaz."
'BAŞSAĞLIĞI İÇİN RAHŞAN HANIM'IN EVİNE GİTTİK'
Yazıcıoğlu'nun her siyasi görüşten insanla
iletişim halinde olduğunu ifade eden Okan Köksal, DSP lideri Bülent Ecevit'in hayatını kaybettiğinde
başsağlığına evlerine gittiklerini belirtti. "Biz Ecevit'in cenazesine gitmiştik, cenazede birisi 'ya neden geldiniz?' dedi. Başkan da dedi ki; 'Bir
Müslüman, bir Müslümana başsağlığı dilemelidir.' Daha sonra
Rahşan Ecevit'in evine başsağlığına gitmiştik. Hatta Rahşan Hanım, Ecevit'in çalışma odasını gezdirdi bize ve bu ziyaretten çok memnun oldu. Zaten
Rahşan Ecevit de Muhsin Yazıcıoğlu'nun cenazesine geldi.
'GÜNE SABAH NAMAZIYLA BAŞLARDI'
Okan Köksal, merhumun bir gününü ve
inanç yönünü de şöyle anlattı: "Gece geç
vakitlerde yatardı; fakat
sabah namazı ile birlikte kalkar çalışmaya başlardı. Biz onun iş temposuna, hatta yürüyüşüne bile yetişemezdik. Ankara da olduğu günlerde genel merkeze her gün gelirdi. 'Bugün Ankara dışından geldim, yoğunum çocuklarıma zaman ayırayım' gibi bir sözü asla olmadı. Ailesi bu yüzden son derece mustaripti. Çünkü ailesine pek vakit ayırmıyordu. Spor yapmayı çok severdi. Çukurambar'dan Gölbaşı'na üzerinde
spor kıyafetleriyle yürüyerek geldiğini biliyorum. Ben rahmetlinin abdestsiz yere bastığını hatırlamıyorum. Genel merkezde çok önemli görüşmeler olurdu, namaz vakitlerinde görüşmeyi bırakırdı. Kenara bir köşeye geçer, namazını kılar görüşmeye öyle devam ederdi."
'KAMPA GÖTÜRMEZSEN BU TABANCA YÜZDE YÜZ VURACAK'
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun
Kosova'daki çalışmalarını da anlatan Okan Köksal, çok çarpıcı bilgiler de verdi. "Merhum Başkan'ın Türkiye'yi ilgilendiren milli konularda ciddi çalışmaları oldu. Kosova Savaşı sırasında oraya gidip, mültecilerin kampına girdi. Orada eski bir helikopter kiraladı. Pilot bunun çok tehlikeli olduğunu, Sırplar'ın kendilerini yüzde 90 vurabileceğini söylemiş. Ama Muhsin Başkan belindeki tabancayı çıkarıp, 'Sırplar bizi yüzde 90 vurabilir; ama sen bizi götürmezsen bu tabanca yüzde yüz vuracak' demiş. O dönemde ben başkanın yanında değildim; ama başkanın anlatmasına şahit oldum. Bunun üzerine
pilot, onları Kosova'ya mültecilerin olduğu yere götürüyor. Kosova
Dostluk Kurulu Başkanlığı yapıyordu. Kosova'nın bağımsızlığında onun emeği çoktur. AK Partili vekillerde
başkanlık konusunda Yazıcıoğlu'nu desteklemişlerdir. Genel başkan o zor şartlarda Kosova'ya gitti. Bunu hakikaten herkesin yapması bana göre çok mümkün değil. Kosova Dostluk Kurulu Başkanı olduğu için Kosova'dan bir
heyet geldi. Gelen insanlar 'Muhsin Abi' diye hitap ediyordu. Onlarla da öyle samimi olmuştu."
Okan Köksal milletvekilliği döneminde hiç aklından çıkmayan anısını da şöyle anlatıyor. "
İsrail Cumhurbaşkanı
Şimon Perez Meclis'te konuşmaya geldi. O gün genel kurula girmeyen tek milletvekili Yazıcıoğlu'dur. Kuliste beraber kaldık. Bana döndü ve şunu söyledi: 'Emzikli bebeleri öldürenlerin konuşmasını dinlemem'."
'O ÇANTANIN İÇİNDE ÖNEMLİ BİRŞEY OLABİLİRDİ'
Helikopter kazasının suikast olma ihtimallerini de değinen Okan Köksal İsmail Güneş'in
çenesinin kırık olduğunun ortaya çıkmasıyla şüphelerinin güçlendiğini ifade ediyor. Köksal şöyle devam ediyor: "Çenesi kırık bir adamın 112 ile dakikalarca konuşmasına tanık olduk. Demek ki, çene sonradan kırılmış. Aradan 2,5 yıl geçtikten sonra çıkan deliller şüphelerimi artıyor ve her şeyin gün yüzüne çıkacağına inanıyorum. Kazadan sonra başkanın çantası da kayboldu. El çantası açık kahve bir çantaydı sürekli onu taşırdı. Küçük notlar alırdı mitinglere gittiğinde. Başkanın bir silahı, bir de o çantası sürekli yanında olurdu. O çanta kazada kayboldu. O çantanın içinde önemli bir şey olabilirdi. Ama kayboldu. Hala da bulunamadı. Eşi falan da çok aradı. Normal bir trafik kazası olsa bulunamıyor bir sürü şey. Ama bu bir
helikopter kazası.. Dağın başı, kar ve
tipi var. Oraya gidenler belli. Sivas'taki evinde çıkmadı çanta, makam arabasında değildi kendi evinde de değildi dolayısıyla o çantanın akıbeti çok önemli. Sayın Cumhurbaşkanının DDK raporunu soruşturmasını çok ciddi buluyorum çok teşekkür ediyorum."
'YAZICIOĞLU ÖLÜNCE YAPAYALNIZ KALDIM'
Son olarak Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybetmesiyle yalnız kaldığını belirten Özel Kalemi Okan Köksal, hayatında onun gibi birini tanımadığını da sözlerine ekledi. "45 yaşındayım onun kadar dürüst, kişilikli, ahlaklı bir adam tanımadım. Bütün vasıfları onun üzerine oturmuş başka bir adam göremiyorum. 11 yıla yakın yanında kaldım. Bana, 'kaşın üzerinde gözün var' demedi. Eşimden çok onunla
mesai harcadım, 11 yıl boyunca. Öldükten sonra kolum, kanadım, dünyam, dağım her şeyim yıkıldı benim.
Hani trafik kazasında bütün aileni kaybedersin de tek kalırsın ya öyle kaldım. İki çocuğum var biri 24 biri 16 yaşında ama ben hayatta bir başıma kaldım. Yapayalnız kaldım. Çünkü Muhsin başkan her şeyimdi. Haftada üç dört kez Kabri başına gidiyorum nur içinde yatsın."