"Ama asıl soru, Yazıcıoğlu ve diğer beş kişinin nasıl öldüğünü bilmek ve aydınlatmak istiyor muyuz? diye soran Korucu, Kahramanmaraş Savcısı Habib Korkmaz verdiği takipsizlik karına ilişkin olarak "9 subay enkazdan birkaç parça elektronik cihazı çalıp kaça satacaklar, parayı nasıl paylaşacaklar? Çaldıklarını kime ‘okutacaklar’? İz takibi yapıp o aletlerin düşen helikopterden çıktığını bulmak çok mu zor?" diye yazdı. Korucu yazısına "Meslektaşımız İsmail Güneş’in çalıştığı medya grubundan dahi tık görmedim." diyerek ilginç bir not düştü.
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile beraber altı kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazası ile ilgili sis perdesi bir türlü aralanamıyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla hazırlanan Devlet Denetleme Kurulu raporu önemli bir kilometre taşı ve aydınlanma umudu olarak ortaya çıkmıştı. Malatya özel yetkili savcılığında deliller toplanmış, dördü muvazzaf subay, yedi kişi tutuklanmıştı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü de aramalardan ve soruşturmadan nasibini almıştı. Özel yetkili mahkemelerin dağıtılması sonucu dosyada başa dönüldü.
Şüpheleri artıran önemli ayrıntı, helikopterin bazı elektronik donanımlarının sökülmüş olmasıydı. ‘Kim, niye söktü?’ sorularının cevabı aranırken Cumhurbaşkanı Gül’ün “Keçiler sökmedi ya!” sözü kamuoyunun hissiyatına tercüman olmuştu. Daha sonra ortaya çıkan görüntü, bir grup subayın helikopterin enkazında sökme işlemi yaptığını delillendirdi. Arama-kurtarma çalışmalarına katılan Sikorsky helikopter de düşerek kırıma uğramıştı. Sökme işlemini Sikorsky için bölgeye giden kaza kırım ekibinin yaptığı anlaşılmıştı. Dosyayı alan yeni savcı Habip Korkmaz, özel yetkili savcının aksine bu kişilerin delil karartma değil hırsızlık amacıyla cihazları aldığını iddia ediyor. Böylece Yazıcıoğlu ve beş kişinin ölümüyle ilgili atılı suçlardan takipsizlik verdi. Adı geçen kişiler hakkında ‘nitelikli hırsızlık’ suçlamasıyla dava açılmasını talep etti.
Zaman’dan Emre Soncan’ın haberini döne döne birkaç kez okudum. Okuduklarıma hâlâ inanamıyorum. Cumhurbaşkanı Gül’ün siyasi literatürümüze kazandırdığı ifade ile söyleyeyim: İnsan gerçekten hayret ediyor! Savcı şüphelilerin parçaları aldığını teyit ediyor. Zaten görüntüler aksine ihtimal vermeyecek açıklıkta. Savcının tezi hayatın olağan akışına uygun düşmüyor. Hem söz konusu parçaların basit ve önemsiz olduğunu ileri sürüp hem de hırsızlık amacıyla alındıklarını söylemek pek mantıklı gelmiyor. ‘Hatıra olarak aldılar’ bile daha makul görünüyor insana. Kaza kırım ekibinin enkazdan hatıra alması ayrı bir komedi olurdu tabii. Ama ispatlanması mümkündü. 9 subay enkazdan birkaç parça elektronik cihazı çalıp kaça satacaklar, parayı nasıl paylaşacaklar? Çaldıklarını kime ‘okutacaklar’? İz takibi yapıp o aletlerin düşen helikopterden çıktığını bulmak çok mu zor? Sertifikasyonla takılan ve başka bir araca kaçak takılması mümkün olmayan cihazlardan söz ediyoruz. Bunu göze alıp nasıl satacaklardı? Bahse konu parçaların piyasası olmadığını ve maddî değeri bulunmadığını en iyi kaza kırım ekipleri bilir. Keşke savcı bey de teknik danışmanlık alıp böylesine gayri mantıkî tezi ileri sürmeseydi.
Bu soruları çoğaltmak mümkün. Ama asıl soru, Yazıcıoğlu ve diğer beş kişinin nasıl öldüğünü bilmek ve aydınlatmak istiyor muyuz? Olayın cereyan ediş şekli kaza ise işin yarısını halletmiş olacağız. Geriye, ‘Arama ve kurtarma faaliyetleri ihmal veya kasıtla savsaklandı mı?’ sorusunu cevaplamak kalıyor. Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde bir genel başkan ve bir gazetecinin de aralarında bulunduğu altı kişinin hayatını kaybettiği olay bu şekilde kapatılamaz. Sanki bir Omerta yemini (İtalya mafyasının suskunluk yemini) ile karşı karşıya gibiyiz. Zaman’ın haberi normal şartlarda ortalığı ayağa kaldırmalıydı. Ben hızlıca taradım ana akım medyada alıntılanmamış bile, bırakın ileri götürmeyi… Meslektaşımız İsmail Güneş’in çalıştığı medya grubundan dahi tık görmedim.
Helikopterin elektronik seyir cihazlarının hırsızlık amacıyla alındığına inanan kaç kişi bulabiliriz, bilmiyorum. Ama sanki birileri adaleti ve ona olan inancımızı çalıyor.