Dönekler dönmeyenleri ezerken...
Aleviler
Ankara’ya yürüdü. Sıhhiye Meydanı’nı dolduran yüz bin Alevi, alana giremeyen on binlerce ‘can’ eşliğindeydi.
‘
Alevi Bektaşi Federasyonu önderliğinde, zorunlu din derslerinin kaldırılmasını,
Diyanet İşleri’nin kapatılmasını ve
Madımak’ın müze olmasını talep ettiler’ diye yazdı gazeteler, gösterdi televizyonlar.
1980’den beri, Alevi çocuklara
Sünnilik zorla öğretiliyor bu devletin okullarında.
Ermeni, Rum ve
Yahudi öğrenciler bir süre önce sıyırdı yakayı bu
insan hakları ihlalinden, Aleviler ‘bizdensiniz’e
kurban gitti, cebren Sünni Diyanet İşleri’nin baskısı altında tutuluyorlar.
Sivas’taki uğursuz
katliam mekânı Madımak Oteli’nde, bırakın Alevilerden bir özür, ölenlere saygı makamında müze yapılmak, katliam yangınını övercesine ‘kebapçı’ açıldı!
Zaten
Türkiye’deki tarih, insanlık ve ahlak yozlaşmasının ayıplı hukuku da Madımak katliamının ‘bulunamayan’ sanıklarını zaman aşımından kurtarmaya hazırlanıyor!
Aleviler, bin yıldır yaşadıkları (ve zaten fethettikleri) bu topraklarda, kul değil yurttaş oldukları için mi, yoksa Atatürkçü ve laik oldukları için mi ‘parya’ muamelesi görüyor?
***
Alevilik,
Türkçe dilini ve Şaman geleneğini yadsımadan
İslamiyeti kabul eden Türklerdir. Başka bir deyişle, bunca yıldır cahil mi cahil, dolayısıyla güdük ırkçı, çapsız faşist, ayrımcı, kadın düşmanı gericilerin ve dincilerin elbette ki yanlış yerde aradıkları gerçek Türk İslam sentezi, Aleviliktir.
Aleviler,
İslamiyet’e Türklüğünü vermeyen, İslamiyet’i Türkleştiren ve zaten Türkçeleştiren, geldiği geleneklerle vardığı görenekleri birleştirip köklerinden kopmadan devinime uğrayan
Anadolu fatihleridir!
Aleviler, Türk kimliğini ve dilini, İslamiyet köprüsünden ‘Araplaştırmadan’ geçirmeyi başaran toplumdur.
Anadolu’nun Türk boyları denilen göçerler tarafından fethi, tarihte uzun bir zaman dilimine yayılır. Selçuklu’dan Osmanlı egemenliğinin ortalarına kadar, Anadolu’da pek çok dinden önemli nüfus toplulukları vardır ve Yavuz Selim’e kadar fethedilen topraklardaki Türk tebaa, büyük ölçüde Alevi Türkmenlerdir.
Öğrenmeyen çok, gizleyen resmi tarih, ama bilen de var ve ilk söyleyen ben değilim: Osmanlı devletinin resmi dini, Hicaz’ın fethine kadar Alevi Bektaşilik’ti. Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri gücü yeniçeri ordusunun Bektaşi Ocağı olması, herhalde rastlantı değildir!
Yavuz Selim, kendi saltanatından çok Tebriz’de Batıni Türklerinin kurduğu Safavi devleti ve bugün Alevilerin yedi ulusundan biri sayılan Şah İsmail’e karşı kazandığı Çaldıran Savaşı’ndan öteye, Anadolu’da Alevi kıyımı başlatmış ve bu kıyımın gerek artçı katliamları, gerekse kültürel baskısı bugün de sürmektedir.
Alevi kıyımı, öylesine hunhar ve uzun bir tarih sürecine yayılmıştır ki, bugünün terminolojisindeki karşılığı ‘soykırım’ olmalıdır.
Yavuz Selim, soykırım sürerken Osmanlı’nın Alevi Bektaşiliği olan devlet dinini de 1517’den öteye Sünni olarak değiştirmiştir. Anadolu halkı, fermanla, tehditle, zorbalık kullanarak Sünnileştirilmiştir.
Başka bir deyişle Aleviler, dilinden de dininden d
e devlet sopasıyla dönmeyen, gerçek Türklerdir.
Bunun için Atatürkçüdürler. Ve
Türkiye Cumhuriyeti de aradığı Türkçeyi ve Türklük kavramını, onların yaşattığı değerlerde, onların yitirmediği kültürde bulmuştur!
1519’da başlayan Celali İsyanları, Alevi Türklerin, sadece Osmanlı’ya karşı değil, Araplaşan Osmanlı’ya, dilini
Arapça,
Farsça karışımı bir çorbaya çeviren ‘döneklere’ karşı isyanlarıdır.
***
Yüz bin camiye karşı sayısı bini bulmayan Cemevlerini
ibadethane saymayan ‘sünni devlet’ zihniyetinin arkasında işte bu tarih var.
1517’ten beri dönekler, dönmeyenlere zulmediyorlar hâlâ!
Sorun, Araplaşan Türklerle, Türklüğünü koruyan Aleviler arasında.
Sorun, Türkçeleştirilen İslamiyet’le, Arap İslamiyetine biat edenler arasında.
Söyleyecek çok sözüm var bu konuda. Hem sizlere anlatacağım, hem de kitap yazacağım.
MİNE G.KIRIKKANAT-VATAN